kaosu seçiyorum
Aşkımızı itiraf edip, birbirimizi sarmaladıktan sonra hayatın bir şekilde değişmesini bekliyordum. Ne bileyim; birbirimizin gözlerinde eririz, dudaklarında yeniden doğarız, gün boyu birlikte ve mutlu oluruz sanmıştım. Ama şunu unutmuştum; ben Cherry'dim ve o da benim Antichrist'ımdı. Bizim normalimiz çok daha farklıydı.
Balkondaki aşk dolu sevişmemizden sonra bedenlerimiz birbirine karışmış şekilde dakikalarca uzanmış, muhabbet etmiştik. Konu nasıl olduysa Fifa'ya gelmiş; elini veririm, veremezsin diye tartışmaya başlamış ve kendimizi Sparrow'un gemisinde bulmuştuk. Evet biliyorum, hiç romantik değil. Ve evet bu rakipleşme de benim yüzümden olmuştu.
Hızlıca üzerimizi değiştirirken; aldığım ama giymeye fırsat bulamadığım kırmızı pileli eteğimi giymiştim. Beyaz crop tişörtümü de geçirip, çantama şort ve yedek kıyafetler atmıştım. Gitmişken, denize gireceğimize emindim çünkü. Göbeğimdeki piercingi değiştirirken; Jungkook banyodan çıkmış, omzunu kapıya yaslamış beni izliyordu.
"Siyah İnci'ye gitmesek mi?" dediğinde, piercingimle uğraşmayı bırakmış kafamı kaldırmıştım. Altına giydiği siyah, deniz şortu dışında üstü çıplaktı. Yüzünü yıkarken, saçlarını da baya bir ıslatmıştı. Tutamlarından akan damlaların, omuzlarına ve göğsüne doğru süzülmesini izlemiş ve alt dudağımı yalamıştım refleksle.
"Tamam Fifa'da elime verirsin. Gitmeyelim. Evde kalalım." diyerek, bana doğru ilerleyince; kıkırdayarak geriledim. Karşısında çırılçıplak olsam, böyle bakışlar atmazdı; resmen gözleri alev alev parıldıyordu.
Kalçamı çalışma masama yaslayıp, bacak bacak üstüne attım. Ellerimi masaya yaslayıp, kafamı omzuma doğru eğerken; şımarıkça sallanmıştım. Tam karşımda durduğunda, ellerini bana doğru uzatmış- ama ne yapacağını bilemiyormuş gibi kalmıştı. Gözlerini üzerimde gezdirirken derin bir nefes çekip, alt dudağını ısırdı.
"Sen gerçek olamazsın." dediğinde; bir anda bacaklarımı açmış ve beline sardığım gibi kendime çekmiştim. Tatmin olmuş gülümsemesi dudaklarına yerleşmişti. Göğüs arasından kaslarına doğru akan damlaya dudaklarımı yaklaştırıp, dilimi sürterek yalamış -boynuna doğru çıktığımda; elleri bacaklarımı bulmuş, sertçe avuçlamıştı.
Dilimi boynunda gezdirip, kulağına doğru uzandım. Minik bir ısırık verip, dudaklarımı sürterek; "Şimdi gerçek miyim?" diye fısıldadım. Yanağını boynuma sürtüp, dudaklarını omzuma bastırdı. Gülüşü kulaklarıma dolarken; dünyanın en güzel sesi olduğuna yemin edebilirdim.
"Gerçeksin, Cherry." dedi, elini boynuma dolarken. Yavaşça geri çekilmiş; çekilirken de yanaklarıma ve dudaklarıma öpücükler bırakmıştı. "Hayal gücüm bu kadar güzel bir şeyi meydana getiremez." Gözlerimiz birleştiğinde; benim bakışlarım onun tavşan gülümsemesinde, onunkilerse benim şımarık sırıtışımdaydı.
Jungkook'un aşkından başım dönüyordu, artık. Destek bulabilmek için kollarımı boynuna doladım; ama omuzlarımdan nazikçe iteklemiş ve geriye yaslanmamı sağlamıştı. Sırtım duvarı bulurken, bacakları kaldırmış; içlerine, baldırlarıma ve bileklerime öpücüklerini bırakmaya başladı.
"Jungkook!" diye bağırdım, gülerken. Normalde hiç huylanmazdım, ama şimdi gıdıklanıyordum tuhaf bir biçimde.
Seslenişlerimi umursamamıştı. Dudaklarını bastırması yetmemiş, bir de dişlemeye geçmişti. Dolgun, hassas etimi dişleri arasına aldıkça çırpınıyordum yerimde. Kafamı eğip, bacaklarıma baktığımda şimdiden kızardıklarını görmüştüm. Bacaklarımı biraz daha kaldırıp; tam kalçamın altına uzunca dudaklarını bastırıp, ıslak bir öpücük bırakınca gözlerim kapanmıştı. Dokunacağı yerleri çok iyi biliyordu Antichrist.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my bad choice | Taekook
Fanfiction"Ateşle oynamanın faydası, oynayanın ucundan bile tutuşmamasıdır. Yanıp kül olanlar oynamasını bilmeyenlerdir." 24/05/2021