Bir daha içimde ki heyecan ile giremeyeceğimi düşündüğüm stüdyomda, aralıksız kaldığım günlerle birlikte içimde biriken ilhamla, aklımda ne varsa yazıyor, söylüyordum, birçok yeni şarkı yazmıştım.Bu uzun süreden beri hissettiğim en iyi duygulardan biriydi. Bir kere daha yaşama sebebimi, bana hatırlatan adam ile anlarken yüzümde oluşan gülümsemeyi fark ettiğimde anında kendimi düzelttim.
O günü zihnimden çıkaramıyordum. Banyoda çaresizce ağlayarak kendimi öldürmeye çalışırken, evin kapısından bağırarak beni durdurmaya çalışan adam başarmıştı. Nasıl olduğunu bilmiyordum ama onun yüzünden o çiziği çekememiştim bileğime. İçimde bir yerde, minik bir duygu benimle savaşmıştı kendimi öldürmemem için.
Kahve bardağımdan büyük bir yudum alırken bardağın bittiğini fark ettiğimde son bir ümitle arkamda ki makineye döndüm. Onun da boş olduğunu görmemle sıkıntıyla bir nefes verip, hızlıca bilgisayarda olan işlerimi bitirip kalkmıştım. Kahvemin bitişi eve gitmem için olan tek nedendi. Devamını evde içebilmek için tabii ki.
Kendi içimde ona karşı duygularımın olduğunu kabul etmek beni tahmin ettiğimden de rahatlatmıştı. Hislerimi ona açıklayamayacak kadar korkak olsam da böylesi benim için daha iyiydi, uzaktan, sessizce onu sevmek bana yetiyordu.
Işıkları kapatıp, odayı kilitleyerek ajanstan çıktığımda karşımda gördüğüm kalabalık ile şaşkınlıkla donakalmıştım. Benim çıkmamı bekleyen insanlar, ellerinde ki pankartlarla birlikte birden bana bağırmaya başladıklarında vücudumun korkuyla titremeye başladığını hissettim. Kafamda ki şapka ile daha çok kendimi kapatmaya çalışırken arabama gitmek için adımlarımı hızlandırsam bile kalabalığın birden üstüme çullanması ile olduğum yerden hareket edemez olmuştum.
Namjoon bana bodyguard tutsa da bunun saçma olduğunu, bundan sonra kimsenin beni beklemeyeceğini söyleyerek itiraz etmiştim. Bu anın yaşanmayacağını düşünmüştüm ama sanırım büyük bir hataydı.
"Her şey senin suçun."
"İnsanların hayatını mahvettin."
"Kendini öldür."
"Jimin'den uzak dur."
Bağırışların yükselmesi ve bir anda sırtıma yediğim sert derbeyle birlikte titreyen ellerimi gizlemek adına cebime sıkıştırdığımda onların arasından gitmek için büyük bir çaba versem dahi üstüme atılmaya devam eden yumurtalarla hareket edemiyordum. Aynı kapana sıkışmış gibiydim.
Benden gerçekten nefret ediyorlardı.
Üstümden akan yumurtalarla hayatımın ne kadar acınasını olduğunu düşündüğüm sırada arabama gitmek için yeltensem bile beni engelleyen bedenlerle ne yapacağımı bilemeyerek ortada kalmıştım. Bu bir son gibi hissettirmişti.
Kim ne derse desin, kim ne yaparsa yapsın insanların bana olan bakışları değişmiyordu, değişmeyecekti de bunu biliyordum. Kendimi bir anlığına hissettiğim duygulara kaptırarak, bunun değişebileceğini düşünerek birçok yeni müzik yapmıştım. Farkında değildim ki sonumun geldiğinin.
Hiçbir şey eskiye dönmeyecekti. Üstüme yağan yumurtalar arasında bunu anlıyordum.
Önceden daha güçlüydüm, insanların hakkımda konuştuğu kötü şeyleri umursamadan sadece müziğime odaklanır, cevabımı sözlerimle iletirdim onlara. Şimdiyse ne olduğunu bilmiyordum ama insanların dedikleri beni etkiler olmuştu. Ne müzik yapabiliyor ne de sakince yaşayabiliyordum.
İnsanların bağırışları arasında görünüşüm bulanıklaşırken hareket edememek, bu büyük insan topluluğunun arasında korunmasız bir şekilde kalmak beni tedirgin ediyordu. Geçen ki gibi silahlı bir adam aralarından çıkarsa ne yapabilirdim ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mirage [yoonmin]
FanfictionAynı barda bulunan ünlüleri yakalayan bir grup magazincilere yakalanan Min Yoongi ve Park Jimin