'16

822 85 334
                                    




Zinimde daldığım derinlikten uyandığım da kendimi şirketin otoparkında bulmuştum. Ne zaman buraya geldiğimi hatırlamıyorum. Dinlenmek için kapattığım gözlerimle en son uyumuştum. Sonrasında ne zaman uyanıp buraya kadar gelmiştim? Düşüncelerime bu kadar mı dalmıştım? Aptal.

Cebimde çalan telefonu hissettiğimde sıkıntıyla bir nefes alıp telefonumu kapattım. Kimseyle konuşacak durumda değildim. Burada olmam saçmalıktı, biri beni fark etmeden gitmeliydim biliyordum ama beni içeriye çeken bu hisse karşı gelmek beni zorlamıştı nedense. Belki de uzun bir süre sonra buraya gelmek beni etkilemişti, sonuçta her şey burada başladı.

Çıkan haberler yüzünden bana saldırmaya çalışan adamı hatırlıyordum hala. Bir aptal gibi beni korumaya çalışan Jimin.. yine oradaydı. Nasıl hayatıma girdiğini ve bu kadar yer edindiğini bile anlamadığım adam, ben fark etmeden her bir zorlu anımda yanımdaydı. O kadar insan bana arkasını dönerken o hala yanımda oldu, neden? Bana acıdığı için mi? İnsanların beni tehdit etmesi, öldürmeye çalışmaları ve bütün hayatımı bir kara deliğe sokmaları yüzünden kendini suçlu mu hissediyordu? Bunu istemiyordum. Bana acıyarak bakması iğrençti.

Tanınmamak için üzerime geçirdiğim eşyalarla şirkete girdiğim de kimseyle karşılaşmadan çatı katına çıkabilmiştim. Karanlık hava ile karşılaştığım da binanın neden bu kadar boş olduğunu anladım. Eğer ki hala kimse bulmadıysa buralara bir yere alkol sakladığımı hatırlıyordum. Birkaç denemenin sonunda bir saksının içine gömülü viski ve soju bulduğum da onları mermerin üstüne koydum. Eve geri dönme gibi bir derdim yoktu. Düşündükçe ölüm fikri aklıma her an daha bir mantıklı gelmeye başlıyordu. Geçen sefer Jimin yüzünden bu fikrimden vazgeçmiştim, bugün kendimi hyungun ellerine bıraktığımdaysa Jungkook bizi durdurduğundan başarılı geçmemişti.

Şimdiyse burada tektim. Her şeyin başladığı binanın çatısında, elimde kafama diktiğim içkiler ve aklımda ki tilkilerle.

Acı çekmemin mantığı neydi ki? Böyle yaşamaktansa, insanlar müziğimden ve benden nefret edeceklerse yaşamanın anlamı neydi?

Artık bir şeyleri düşünmek bile sıkıcı ve anlamsız geliyordu. Her şey beni boğuyordu.

Sessizce içtiğim içkilerin sonunda boş şişeler masada sıralanırken sıkıntıyla bir nefes alıp karşılarında durdum. Kanıma giren alkolü yavaştan hissetmeye başlamıştım. Sarhoş olmasam da aklım tam da yerinde değildi. "Hanginiz bana yardımcı olmak ister?" En köşede duran viski şişesini elime aldığımda, "Sen bir şişe için fazla güzelsin o yüzden sana zarar veremem." Diye mırıldandım başka bir köşeye koyarken. Yüksek alkol oranına sahipti, hiç beklmeden kafama diktiğimden etkisi hemen gelmemişti ki zaten vücudum buna alışık olduğundan beni çok etkileyeceğini zannetmiyordum.

Ortada duran soju şişesi elime gelirken,"Fazla çirkinsin, bana yardımcı olmayı hak ettin." Dedim masaya vurup şişeyi kırmadan önce.

Kendimi bildim bileli abim hep bana düşmandı. Sözleriyle, hareketleriyle. Küçükken sanırım biraz daha kolaydı. Hoseok ve Jungkook ile büyümüştük, annesi bizi evlerine almıştı. Ne zaman hyung bana bir şey yapmaya çalışsa kurtarmıştı hep beni. Benim ilk kurtarıcım oydu. Aramızda neler olduğunun farkında olan ama sessiz kalan bir insandı.

Bir daha da hiç kurtarıcım olmadı zaten. Hep kendim bir şeyler yapmaya çalıştım çocuk halimle, yine de ona karşı koymak imkansızdı. Bana olan bu nefreti o kadar fazlaydı ki artık psikolojisini etkilemeye başlamıştı, bunun farkındaydım. Onun da iyi olmadığını biliyordum ama..yorulmuştum.  Yine de o benim gibi yalnız değildi. Yanında olacak, onu tek bırakmayacak birçok insan vardı.

"Yoongi!"

İsmimin seslenilişiyle daldığım yerden gerçek dünyaya dönerken elimde ki camı sertçe elime batırdığımı ve kanın akışını farkına vardım. Kendimi fazla kaptırmış olmalıydım. Tanıdık ses bütün vücudumun titremesine neden olurken beynim olanları anlayamamıştı bir anlığına.

Mirage [yoonmin]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin