'41

260 21 2
                                    



"Jimin içeride biliyorum. Onu çağır."

"Neden geldin?" Karşımda ki adamı ilk defa görsem de kim olduğunu biliyordum, Jimin'in babası. Burada olmasının sebebini anlamak çok zor değil, oğlunu özlediği için gelmediği belliydi.

Ji Sang'a söylediğim gibi bu adamın  etrafına birkaç koruma takmış ve Jimin'den uzak durmasını sağlamıştı. Belli ki bu onun için yeterli değildi. Onu rahatsız ettiğinden, Jimin'e yeni bir ev bulsakta programı fazlasıyla dolu olduğu için taşınmasını ertelemek zorunda kalmıştık.

İlk başta, karşısında oğlu yerine beni bulmaktan hoşlanmadığı bir ifadeyle bana baksa da sonradan suratında ki ifade hızlıca değişmişti. "Aslına bakarsan sen belki daha işe yarayabilirsin. O kadar haberden sonra nasıl ününü toplayabildin anlayamıyorum. Her neyse." Kendi kendine alayla güldükten sonra derin bir nefes alıp elinde ki fotoğrafı bana uzattı. "Ben bu fotoğrafı her yere yaymadan önce bana 1 milyon vereceksin. Yoksa biricik oğlumun saklamaya çalıştığı o güzel ilişkisi herkesin ağzına düşecek. "

Bakışlarım o sinir bozucu suratından eline kaydığında Jimin ile öpüştüğümüz bir fotoğrafı gördüm. Nerede, ne zaman, nasıl çekmişti bilmiyordum ama ikimizin suratı da fazlasıyla belliydi. Ne kadar dikkat etsekte bunun yeterli olmadığı ve bu adamın fazlasıyla baş belası olduğunu şu an daha iyi anladım.

Eğer Jimin bunu görürse endişeleneceğine eminim. Daha ilişkimizi açıklamaya hazır olmadığını biliyorum. Bu onun için büyük bir adım, o yüzden karşımda ki adamla kendi yolum ile ilgilenmeye karar verdim. Her seferinde Jimin'in kapısında tehditlerle gelmesi sinir bozucuydu, bunu kökünden çözecektim.

"Oğlunu tehdit edecek kadar mı parasızsın?" Sinirimi korumaya çalıştım. Sesimi yükseltip çocukların dikkatini çekmek istemiyordum. Dikkatli olmak adına kapıyı arkamdan kapatacakken bana doğru gelen bedeni gördüğüm de durdum.

Namjoon bir şeylerin ters gittiğini hissetmiş gibi gelmişti. Bir şey demeden kaşları çatık bir şekilde bir bana bir de karşısında ki adama ve elinde ki fotoğrafa baktığında çenesinin gerilmesinden sinirlendiğini gördüm.

"Bunu ben halledeceğim." Diye mırıldandım kafamla kapıyı göstererek kapatmasını söylediğimde. Başıyla onaylayarak kapıyı kapattığında koridorda tek ikimiz kaldık. Diğerlerinin benim için meraklanmaması adına bir şeyler uyduracağına emindim, o yüzden rahat bir şekilde bu adamla ilgilenecektim.

"Benim kim olduğumu biliyorsun değil mi?"

"Paran olduğunu biliyorum." Benim soruma alayla cevap verdiğinde suratında yarım bir sırıtış vardı.

"Paramla neler yapabileceğimi biliyor musun?" Beni hafife aldığı bana bakışından belli olurken, Jimin'in böyle bir babayla büyüdüğünü düşündükçe artan sinirimi kontrol etmek zorlaşıyordu.

"O küçük orospuyu korumak için bana istediğim parayı vereceksin." Kendinden emindi, gözlerinde ki bakışta tek bir korku yokken sadece para açlığı ile yanıp tutuşuyordu. Üzerine doğru attığım adımlar yerinden kıpırdamamış, karşımda bana bakıyordu.

Kendi çocuğu hakkında böyle konuşması, Jimin'e verdiği değerin iğrençliği midemi bulandırdı. Sarhoş bir şekilde yanıma geldiğinde babasının ona yaşattığı zorlukları bana anlatmıştı. Bunun onu etkilediğinin farkındaydım, onun için zorlu geçen yıllar ve her defasında karşısına çıkan babası. Bu onu yormuş olmalıydı. Ama buna bir son vermeye kararlıydım. Artık Jimin'i üzmesine izin vermeyecektim.

Elim sinirle yumruk olurken parmak boğumlarıma kan gitmediğini, beyaza döndüklerine emindim. Onu burada dövmemek için kendimi zor tutuyordum.

"Senin varlığını paramla satın alabilirim. İstersem öldürür istersem yaşatırım ve sen yaşamla ölümün arasında ki farkı unutacak hale gelirsin. Ve emin ol, bu şehirde güneşin bile ulaşamayacağı yerler var. " Sinirle sıraladığım cümleler, sıkıca sıktığım dişlerimin arasından tıslarcasına çıkmıştı. Üzerine atmaya devam ettiğim adımlarla bu sefer korkuyla geri adım attı.

Mirage [yoonmin]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin