'13

759 84 313
                                    

Jimin'i öpmemin üstünde birkaç hafta geçti, ne stüdyo da ne de pratik odasında bir daha hiç görüşmedik. Taehyung'un yanında bile yoktu. Merak etsem de nerrde olduğunu sormamış, yaşananları unutmaya karar vermiştim. Anlam yükleyecek bir şey değildi, sadece bir öpücüktü. Hobi ve Kook'a anlattığımda çıldırmışlar ve bu ani büyük adımımdan dolayı beni takdir etmişlerdi.

Bu bir adım mıydı peki? Neye adımdı? Olmayan ilişikimize. Onu neden öptüğümü bile bilmiyordum. Seviyor muydum onu? İşte bunun cevabını biliyordum. Koca bir hayır.

Tüm günlerim aynı bu düşüncelerle geçiyordu ve gün geçtikçe onu düşünmemek daha da zorlaştığında kendimi işe gömmüştüm ben de. Yine de aklımın bir köşesinde bir şekilde bu düşünceler beni rahatsız hissettiriyordu. Uzun bir zaman olmuştu, eğer bir şey hissetseydi şimdiye sanırım karşılaşırdık şu an ise daha çok benden kaçıyormuş gibi hissediyorum. Aslında ondan bir şey hissetmesini beklemiyordum ama onu düşünmeden de kendimi alamıyordum.

Daha kendimin bile ne hissettiğini bilmezken ondan adım bekliyordum aptal gibi. Sıkıntıyla önümdeki dosyaya odaklanmaya çalışırken kapım çaldı. "Gir." Kafamı dosyalardan kaldırmazken Ji Sang'ın sesi kulaklarıma geldi.

"İstediğiniz dosyalar geldi, masanıza bıraktım. Bitince seslenin bana ,alırım. " Masama birkaç dosya bırakıp odadan çıkmıştı. Bu iyiydi, ne kadar iş olursa kendimi bu pembe hayallere kaptırıp düşünmek zorunda kalmazdım. Önümdeki dosyayı imzalayıp kenara koyarken getirdiği dosyaları incelemeye başladım. Hem şirketi hem de stüdyo işlerini birden idare etmek bazen zor olabiliyordu, şu an gibi. Hangisine yetişeceğimi şaşırıyordum. Hele kafam bu kadar doluyken. Ama iyi geliyordu. Yorulsam da bazı şeyleri düşünmeden sadece işe odaklanmak bazen işe yarayabiliyordu.

Uzun bir sürenin sonunda dosyalarla olan işimi bitirmiş, Ji Sang'ı çağırmamla kapı açılmıştı. Son dosyayı da kapatırken gözlerimi sıkıca kapattım. Her tarafım ağrıyordu. Yorgun bir şekilde gözlerimi ovuşturduktan sonra kravatımı biraz çekiştirdim ve bitmiş dosyaları gösterdim.

Kağıt işleri hiçbir zaman eğlenceli olmayacaktı.

"Getirdiklerini bitirdim. Bazı eksikler var, isteklerimi yazdım, yaparsın. Yarına Sunndog holding ile toplantı ayarla lütfen. Diğer toplantılarımdan önce olsun, önemli bu-"

"Hyung.." konuşmamı kesmesine izin vermeyip devam ettim. "Ayrıca diğer toplantıları akşama çek, yetiştiremeyeceğim. Beni beklediklerini biliyorum ama çok yoğunum. Nefes alacak zamanım yok. Bu arada Shadow holding ile olan ihalemiz için birkaç dosya hazırladım. Onları verirsin. Bi de-"

"Min Yoongi!" Adımın bağırılmasıyla dosyalar arasında dolanan kafamı kaldırdığımda gördüğüm sima ile şaşırmıştım. Park Jimin, siyah saçlarıyla birlikte karşımdaydı.

"Ah..sen miydin?" Diye mırıldandım şaşkınlığımı anında geride bırakırken. Siyah saçının ona verdiği güzelliği göz ardı etmeye çalışsam da bu fazlasıyla zor olmuştu. Gözüme ne zamandan beri bu kadar güzel gelmeye başlamıştı ki? "Ahh, hepsini tekrardan Ji Sang'a anlatmak zorunda kalacağım, sikiyim." Yorgun bir şekilde koltuğuma kendimi atarken, gözlerimden akan uykuyu ellerimle ovuşturdum. Yorulmuştum. Birkaç günüdür burada sabahlıyordum. Seokjin hyungun çekilmesi ile bütün her şey bana kalmıştı. Normalde de yardım etmiyordu ama sekreteri onun yerine yardımcı oluyordu bana. Onun çekilmesi ile sekreteri de gitmişti. Tek kalmıştım. Ve bu fazlasıyla yormuştu.

"Her şeyi not ettim hyung, hepsi masanda olucak. Artık dinlenmen lazım, kaç gündür buradasın." Ji Sang'ın sesini duyduğumda ellerimi gözümden çektim. Kapının girişinde bana bakıyordu. İçimin rahatladığını hissederken kafamı sallamamla odadan çıkmıştı. Kapı kapandığında bakışlarımı beni izleyen Jimin'e çevirdim.

Mirage [yoonmin]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin