Her an yaşa hayatı, sev, sevil, gül, eğlen, ağla, haykır, şarkı söyle, gülümse, daha çok ağla ama asla hissiz olma!Eve gitmiyorduk. Yol farklı bir yere gittiğimizi beyan etse de en ufak bir soru dahi sormadım. Onunla vakit geçirmek tüm bu olanlardan sonra belki de en çok ihtiyacımız olan şeydi. Gözlerim arada kaçamak bakışlar atarken sonuncusunda yakalandım. Kaçıramadığım bakışlarıma, keskin bakışları saplandı. Kendimi toparlayıp kısacık bir anda olsa bakmadığı yolu gösterip ciddiyetle konuştum.
"Önüne baksana." daha söylerken fark ettiği şeyle başını çevirmesi eş zamanlı olmuştu.
"Ne konuştunuz?" hah işte ben de diyordum konu ne zaman buraya gelecek. Şimdi dosdoğru anlatmak istiyordum. Ama nasıl?
"Beni sevdiğini söyledi." dilimi ısırdım. Bu biraz fazla dosdoğru olmuştu. Yüzü daha fazla ciddileşirken bakışlarımı ellerine çevirdim. Direksiyonu öyle bir kavramıştı ki cansız bir varlık olsada onun adına üzüldüm.
"Sen ne söyledin? Seni sevdiğini söyleyince yani nasıl tepki verdin?"
Kendimi ağır bir suç işlemiş gibi hissetmeme sebep oluyordu. Ona kızmadım. Kızamadım desem daha doğru olurdu. Sesimi daha yumuşak tutarak genzimi temizledim.
"Hiç. O an için ne diyeceğimi bilemedim. Ama o tüm samimiyetiyle hislerinin bende karşılığı olmadığını bildiğini ve karşılık beklemediğini söyledi. Bu hastalığı yenmek için savaşacağını da söyledi."
Yeteri kadar açıklama yaptığımı düşünerek tereddütle Cenk'e doğru döndüm. Sessiz kalması hoşuma gitmiyordu. Yine de daha fazla bu konuda konuşmak istemedim. Önüme dönüp başımı koltuğa yasladım. Gözlerimi kapatıp günün geri kalanında huzur diledim.
Elime dokunan uzun parmakları ile şaşırmıştım. Gözlerimi açmayarak sakinliğimi korudum. Aramızda olanların bir adı yoktu belki ama benim için anlamı çoktu.
"Feray." dedi. O da sesini normal tutmaya çalışıyordu. Devam etmesi için sessiz kaldım.
"Korkuyorum. Hislerimi sana yaşatamamaktan ellerini her istediğimde böyle tutamamaktan deli gibi korkuyorum. Ben bu hayatta sadece anneminde beni bırakmasından korkardım. O yüzden çocuk aklımla dahi onu üzmemek için uğraşırdım. Bu benim hayatımda ki ikinci korkum. Sana ulaşamamaktan yarım kalmaktan korkuyorum. Bu asabi hallerimi mazur gör. "kısa bir es verdikten sonra devam etti." Çok uzatmayacağım. Beni yarım bırakma olur mu? "
Gözlerim açılırken tuttuğum nefesimi usulca bıraktım. Elini çekip vitesi düşürdü. Ormana giren yola saptığında aniden bir ayağımı önüme kıvırıp ona döndüm.
" Bırakmam. Korkma bırakamam." dedim. Dudağı sola doğru belli belirsiz kıvrılıp başını hafifçe bana çevirdi. Oturuşuma bakıp iyice genişleyen gülümsemesine bende güldüm. Önüne döner dönmez sabahtan beri içimden gelen şeyi yaptım. Dizimin üzerine biraz yüklenip ona doğru yanaştım. Tam dudağının kenarından kıvrılan o mimiğe tüy gibi bir buse bıraktıp geri çekildim.
Araba düz yolda bir kaç kez hafifçe sarsıldı. Elimi direksiyonu tutan koluna koyup "Cenk." diye uyardım.
"Dur tamam. Sakinim. Ama bu olmadı. Çok hazırlıksız yakalandım." derken arabayı sağa çekip durdu. Utancımdan öylece kalakaldım. O ise muzipçe sırıtarak işaret parmağını yanadığına dayadı.
"Şimdi hazırım işte." gözleri dudaklarıma kaydı. "E hadi bekliyorum."
Az önce ki cesaretim ne yazık ki şu an ki utancımın yanında uçup gitmişti. Yine de ona kıyamadım. Tekrar yanaşıp aynı yere bir buse daha bıraktım. Onu öperken beni saran kolu sonrasında da omuzlarımı bırakmadı. Başıma çenesini dayayıp öylece durdu. Bir kaç dakika sonra burnunu saçlarıma usulca getirip derin bir nefes aldı. Kalbim şu an sadece deli gibi çarpıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bıçak Kesiği
Teen Fiction"Cenk" "Söyle ay yüzlüm." "Şöyle şeyler söylemesen." "Nasıl şeyler güzelim?" Derken can alıcı muzip gülümsemesi yüzünde aydınlandı genç adamın. Ellerini yüzüne kapatıp sakinliğini korumaya çalıştı genç kadın. Zira birazdan dayanamayıp kendini bu gı...