5

3.9K 243 51
                                        

5. Bölüm

"Öyle de güzel, böyle de."

Feray'dan

Kapının önüne gelip annemin tam arkasında durdum. Annem zile basıp sol omzunun üzerinden bana bakarak yeni fark ettiği saçlarıma söylendi.

"Saçlarını neden kurutmadın kız sen? Saçı başı ıslak misafirliğe gidildiği nerede görülmüş?"

Hafif tebessüm edip sesime alay katarak konuşurken sağ elimle saçlarımı savurdum.

"Sen hep demiyor musun Fisun teyzen yabancı değil diye, rahat davranıyorum bende." derken kapı açıldı. Keskin bakan iki ela gözle gözlerim birleşirken o gözler parlamaya başlamıştı. Sanırım Cenk abi annemi yanımda görünce beni tanımış ve nihayet aydınlanmıştı. Annem hemen karşısında ki adamın boynuna sarılıp iki yanağını da öptü.

"Seni vefasız oğlan seni! Dün geldin bir uğrayıp Perihan teyzem de özlemiştir gidip görüneyim demedin." derken sesi oldukça samimiydi. Annem oğlu gibi sever kızamazdı Cenk'e o ise anneme sarılırken uzun boyuna aldırış etmeden eğilmiş omzunun üzerinden beni göz hapsine almaya devam ediyordu. Hafif tebessüm eder gibi olsada her zaman ki somurtkan haliyle annemi kendinden ayırıp elini boynuna götürdü.

"Öyle beş on dakika ile geçiştirmek istemedim Perihan Sultan, uzun zaman oldu uzun uzun hasret giderelim diye yemeğe davet edelim dedik, hoş geldiniz." derken gözleri ima ile hala bana bakıyordu. Tamam bir kaç saat önce çarpışıp birbirimizle konuşmamıştık ama şimdi tanıdığına göre bu şekilde bakmasını anlayamamıştım. Annem neşeyle "Hoş bulduk oğlum sen gelirsin de ben hoş bulmam mı?" diyerek şakıdı. Ben cevap vermeden hala bakışlarının yoğunluğunu üzerimde hissetmekle meşguldüm. Bakışlarını nihayet üzerimden çekip eliyle bizi buyur etti. Annem salona geçip çoktan kendini koltuğa atınca mutfaktan gelen kokularla iyice acıktığımı anlayıp sofrayı kurmak için mutfağa yöneleceğim sırada uzun bir kol kapının pervazına dayanıp geçmemi engelledi. Cenk hafif başını sağa doğru eğip tekrar "Hoş geldin Feray." deyince bende hafif tebessüm edip "Asıl sen hoş geldin Cenk abi ben hep buradaydım." diyerek gözlerim ve başımla önümde duran kolunu işaret ettim. "Geçebilir miyim sofrayı kuracağım." dememle o kolunu çekip odada kalan annemin yanına salona yöneldi ben ise hızla mutfağa girdim. Derdi neydi bu adamın bu gün olanlar hakkında konuşacak tanıyamadığı için mahçup olacak sanırken o pişkince hoş geldin diyordu.

Elinde tabaklarla telaşla mutfak masasının yanında duran Fisun teyzeye en içten gülümsemi yüzüme yansıtıp "Kolay gelsin patroniçem." Dedim. O da gülümseyip elinden aldığım tabaklarla boşalan eliyle yüzümü okşayıp "Hoş geldin kuzum." diyerek yanıt verdi. "Ben hemen sofrayı kurarım sen annemin yanına geç." diyerek onu mutfaktan yolladım. Zaten oldukça yoğun bir gün geçirmişti. Daha fazla yorulmasını istemediğim için geri kalan şeyleri tek başıma halledebilirdim. Çekmeceyi açıp çatal kaşıkları tabakların üzerine bırakarak salona yöneldim. Kapıdan girdiğimde annem ve Fisun teyzenin ortasında mahsun mahsun oturan Cenk'e gülmeden edemedim. Kim bilir yine istemediği ne muhabbetler dönüyordu. Beni görünce yerinden kalkıp annemlerle olan sohbetini bitirebilme ümidiyle "Size doyum olmaz, ben Feray'a yardım edeyim hanımlar." diyerek ayaklandı.

Dediği şeyle şaşırsamda bozuntuya vermeden getirdiğim tabakaları masaya yerleştirmeye devam ettim. Ne zamandan beri ev işlerine yardım eder olmuştu. Gerçi uzun zamandır görmüyordum ama Fisun teyzenin söylediğine göre bu işlerde pek bezi yoktu. İşimi bitirip mutfağa döndüm. Mutfak masasına oturmuş telefonu ile ilgilenen Cenk abiye yandan bir bakış atıp elimde ki tepsiye bardakları dizip önüne bıraktım. Telefondan başını kaldırıp ela gözlerini yeniden yüzüme dikti. Bu adam hep mi böyle bakıyordu. Yoksa ben bazı şeyleri zaman geçtikçe unutmuşmuydum. Hadi o bakıyordu peki ben neden dağınık siyah saçlarına, kemikli erkeksi yüzüne ve gür kirpiklerine ayrı ayrı bakıp inceliyordum. Eskiden de yakışıklı bulduğum ama abi olarak gördüğüm adama ait surat bu kadar hayran olunası mıydı? Bir erkek yaş aldıkça daha mı çekici oluyordu? Düşüncelerimin gittiği yönü ve manasız bakışmalarımızı kesip utançla arkamı döndüm. Ne yapıyorduk biz. Birbirimizi inceliyoduk resmen. Duyduğum tok sesiyle harekete geçip yemekleri çıkardığım tabaklara koymaya başladım. "Bu bardakları ben mi götüreceğim?" Yok ebem götürecek demek istesemde tabi ki böyle seviyesiz şekilde onunla konuşamazdım. Doldurduğum tabakaları elime alıp tekrardan arkamı döndüğüm de bir çift ela göz yine gözlerimi buldu. E ama yeter.

Bıçak KesiğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin