33. Bölüm

14.7K 665 84
                                    

Arabaya bindik ve Deniz bizi evine götürdü.

"Hiç rahatsız olmayın kendi eviniz gibi rahat olun, babamın birkaç işi vardı. Bir saate falan gelir"
"Tamam"
"Ben öğlen için birşeyler hazırlayım, sizi bilmem ama ben acıktım" diyerek güldü.
"Ben de sana yardım edeyim" annemin kulağına eğildim.
"Anne sıkıntı etme tamam mı? Sen burada dinlen biz birşeyler hazırlarız"
"Tamam kızım"

Deniz'i takip ederek mutfağa geçtim.
"Ne yapalım?"
"Bilmem, ben pek yemek yapmayı bilmem. Yapmadım yani daha önce, salata falan haricinde" güldü.
"Neyse ki ben yemek yapmayı beceriyorum. Yoksa evlenince aç kalacaktık bak. Ama hep ben yapmayacağım öğretirim sana. Gerçi benim kadar iyi yemek yapamazsın ama" dediği şeylerin hangisine şaşıracağımı bilemedim.

"Neyse hadi bari sen salatayı yap, bende yemek koyayım"
"Tamam, malzemeler nerde?"
"Yeşillikler buzdolabında, kesme tahtası şurada, bıçak da ikinci çekmecede"
"Tamam" her zaman başkalarının buz dolabına bakmaya utanmışımdır. Ama Deniz benim almamı istediği için utana sıkıla gidip malzemeleri aldım.
"Bunlar yıkandı mı?"
"Yok, yıkanmadılar"
"Tamam, sen ne yapıyorsun?"
"Et sote yapacağım. Akşama başka birşeyler yiyebilelim diye. Seviyorsunuz değil mi?"
"Evet severiz"

Hiçbir insan et doğarken Deniz kadar cool olabileceğini sanmıyorum.

(Resimdeki yemeklere takılmayın)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Resimdeki yemeklere takılmayın)

İlk önce yeşillikleri, domatesi sudan geçirdim. Sonra doğrama tahtasını ve bıçağı alıp doğramaya başladım.
"Dün Furkan kuzenim gelecek demiştin neden gelmedi?" konu bulamadım sadece aklıma bu gelmişti.
"Hollanda da çok fazla fırtına çıkmış. Uçuşları iptal etmişler, haftaya bilet almış. Haftaya gelir"
"Anladım"
"Niye sordun ki?"
"Bilmem, konu bulamadım. Aklıma ilk bu geldi" güldü.
"Demek benimle konuşmak için konu arıyorsun"
"Hayır, yani... Sadece yemek yapmak sıkıcı olmasın diye. Yoksa konuşmak istediğimden değil" Hı hı tamam inandık.
"Anladım anladım, tamam" dedi gülerek.
"Elimdeki bıçağı görüyor musun?"
"Görü- tamam tamam sustum. Aldım ben cevabımı" masum bir gülüş sergiledim.
"Kızım sen tam bir psikopatsın biliyorsun değil mi?"
"Eğmm, biliyorum" ikimizde güldük.

O sırada kapı çaldı. Deniz kapıya bakmaya gitti. Bende arkasından gittim. Annem de oturma odasından çıkıp yanımıza geldi.

Mehmet amca gelmişti.
"Aaa ne güzel misafirlerimiz var öyle" dedi.
"Hadi girsene baba içeri" içeri girdi ve ayakkabısını çıkarttı.
"Baba iki dakika gelsene"
"Tamam geliyorum, hoşgeldin kızım. Siz de hoşgeldiniz. Derya'nın annesisiniz tahminimce"
"Evet"
"Hoşgeldin Mehmet amca"
"Hoşbuldum güzel kızım"

Deniz tahminimce Mehmet amcaya olan biteni, neden burada olduğumuzu anlatacaktı.
"Deniz'in babası mı?"
"Evet anne, çok tatlı biridir" gülümsedi.

Beş dakika gibi bir süre sonra mutfağa geçtim ve salatayı yapmaya devam ettim. Mehmet amca Deniz ve benim aramda duruyordu. Bir kolunu benim omzuma diğer kolunu Deniz'in omzuna koydu ve konuşmaya başladı.
"Birbirinizi hiç bırakmayın olur mu çocuklar. Hep birbirinize sahip çıkın" evet anlamında başımı salladım ve Deniz'e baktım. Gülümseyip göz kırptı.

Bir süre sonra yemekleri yaptık. Daha doğrusu Deniz yaptı ve hep birlikte sofrayı kurup oturduk.

Fazla sohbet etmeden yemeğimizi yedik ve sofrayı kaldırıp oturma odasına geçtik.

Orta sehpada zarfları gördüm. Hepsi benim gönderdiğimdi. Biri hariç? O kimden gelmişti. Mavi bir zarftı. Deniz bana hep mavi zarfa gönderirdi. Acaba bana mı gönderecekti de vazgeçmişti?

"Deniz? Bunlar benim sana gönderdiğim mektuplar mı?"
"E-evet. Eve daha tam yerleşmedim orda kalmışlar"
"Peki bu mavi zarfta da mı mektup var? Ben sana hiç mavi zarfta göndermedim sen bana gönderirdin mavi zarfta" annem tuvaletteydi.
"Ben balkona çıkıyorum çocuklar" dedi Mehmet amca bizi yalnız bırakmak için.
"Eee Deniz cevap bekliyorum?"
"Önemli bir şey değil ya" gidip aldım. İçi doluydu. Açtım. Deniz açmamam için daha fazla zorlamıyordu.

Sesli bir şekilde okumaya başladım.

"Uzaktan seviyorum seni,
Kokunu alamadan,
Boynuna sarılamadan,
Yüzüne dokunamadan,
Sadece seviyorum...

Öyle uzaktan seviyorum seni,
Elini tutmadan,
Yüreğine dokunmadan,
Gözlerine dalıp dalıp gitmeden,
Şu üç günlük sevdalara inat
Serserice değil adam gibi seviyorum.

Öyle uzaktan seviyorum seni,
Yanaklarına sızan iki damla yaşını
Silmeden, en çılgın kahkahalarına
Ortak olmadan,
En sevdiğin şarkıyı beraber
Mırıldanmadan.
Öyle uzaktan seviyorum seni
Kırmadan, dökmeden,
Parçalamadan, üzmeden
Ağlatmadan,
Uzaktan seviyorum

Öyle uzaktan seviyorum seni;
Sana söylemek istediğim
Her kelimeyi parçalayarak
Seviyorum.
Damla damla dökülürken
Kelimelerim masum beyaz bir kağıtta seviyorum...

"Bu, bu Cemal Süreya'nın bir şiiri!"
"Sen biliyor musun?"
"Evet, elbette. Çok seviyorum hem de" İkimizin de ortak bir yönünü buldum.

"Bunu kime gönderecektin?"
"Sana"
"Yani şimdi sen bana aşkını bu mektupla mı itiraf ettin?"
"Öyle oldu" diyerek ensesini kaşıdı.

★★★★

Bu bölümü Cemal Süreya'nın beğendiğim şiirlerinden biriyle renklendirmek istedim.

Yıldızlamayı ve takip etmeyi unutmayınnn

ÖpüldünüzZzZ <3

Hapishane Kaçkını Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin