(Medya:Yılmaz Öztürk)
Bir anda yüzüme gelen soğuk suyla sıçrayarak uyandım. Karşımda dikilmiş gülerek bana bakan Yılmaz abime afallamış şekilde baktım.
"Günaydıın"
"Abi bi insan böyle mi uyandırılır ya"
"Niye uyandırılmasın? Bak uyandım işte"
"Komik değil" eskiden alışıktım bu soğuk esprilerine ama şuanda hiç beklemediğim için korkmuştum.
Odamdan çıktı ve elinde havluyla geri geldi.
"Üşütme, hadi kurula saçını" elinden havluyu aldım, saçımı yarım yamalak kurulayarak odamdan çıktım.
"Eee nereye gitmek istersin?"
"Fark etmez"
"İyi o zaman benim götürdüğüm yere geleceksin"
"Tamam" tekrar odama geçtim. Hala peşimden geliyordu.
"Abi yanlız bırakırsan üzerimi değiştireceğim"
"Tamam çıkıyorum"Uzun zamandır elbise giymiyordum. O yüzden garip gelmişti.
Hava serin olduğu için elbisemin üstüne birde hırka giyinip odamdan çıktım."Oooo güzellik bu ne şıklık"
"Teşekkür ederim"
"Ceketini çıkartma ama"
"Niye?"
"Iıı hava soğuk ya ondan" kıkırdadım.
"Tabi canım soğuktan yoksa başka neyden olacak"
"Ne yani benim güzel kardeşime bakmalarına izin mi vereceğim. Gerçi bacakların da açık ama"
"Abii"
"Tamam tamam, neyse"
Aşağıya inip mutfağa geçtik.
"Anne, baba biz dışarıya çıkıyoruz"
"E oğlum kahvaltı yapıp çıksaydınız"
"Dışarıda yapacağız"
"Daha ilk günün oğlum keşke hep beraber yapsaydık"
"Çok günüm var baba, yaparız"
"Peki, iyi eğlenceler"
"Sağolun, görüşürüz"
"Görüşürüz"Abimle birlikte abimin arabasına bindik.
"Tam bir buçuk yıl oldu görüşmeyeli"
"Evet ya ne kadar çok olmuş. Daha küçücüktün"
"En son görüştüğümüzde 19 yaşındaydım. Hatta 20 yaşıma girmeme az kalmıştı.
"Olsun miniciktin"minik diyince aklıma Deniz geldi. Bana miniğim dediği geldi. Bi dakika! Ben bugün ziyarete gitmeyeceğimi Celal ve Kaan abiye söylemedim! Kahretsin! Abimin yanında ararlarsa ne diyecektim?
"Derya?" Yılmaz abimin seslenişiyle ona döndüm.
"Efendim?"
"Daldın gittin. Geldik, hadi"
"Tamam" etrafıma bakındım. Güzel bir lokantaya gelmiştik.
Arabadan inip Yılmaz abimin koluna girdim.Birlikte cam kenarında olan masalardan birine oturduk.
Bir kaç dakika içinde menü geldi.
"Sen bize serpme kahvaltı getir. Derya istediğin birşey var mı?"
"Yok"
"Peki, içecek ne alırsınız?"
"Çay" dedik aynı anda.
"Tamam, hemen getiriyorum"
"Eee anlat bakalım ne var ne yok"
"Aynı abi, üniversitemin son yılını okuyorum. 15 tatile girmemize 1 hafta kaldı"
"Biliyorum okulunu. Sen anne babamla aran nasıl? Arkadaşların var mı? Onlardan bahset"
"Aram aynı"
"Kötü yani"
"Ne yapayım abicim. Sen de biliyorsun. Eskiden bana ne yaptıklarını" elimi elinin üstüne koydum.
"Bunları konuşmak canını sıkıyor biliyorum. Annen, baban onlar senin"
"Sana yaptıklarından sonra sadece saygımdan onlara anne, baba diyorum biliyorsun. Bunları konuşmak o yüzden canımı sıkmıyor"
"Olsun öyle deme. Sana iyi davranıyorlar. Bana da davranmaya çalışıyorlar ama iş işten geçti"
"Sana iyi davranmadıklarından sonra bana iyi davransalar ne olur?"
"Neyse bunları konulmayalım abi"
"Aynen, arkadaşların var mı? Arkadaş edinebildin mi?"
"Evet" en azından yalan söylemedim. Celal ve Kaan abi arkadaşım sayılırdı.
"Kimmiş bakalım onlar. Güzeller mi? Benim yaşıtlarımdaysalar bana ayarla" diyerek göz kırptı. Kendimi gülmemek için zor tuttum! Çünkü bahsettiği kişiler Celal ve Kaan abiydi!
Kendimi daha fazla tutamayıp güldüm.
"Neye gülüyorsun?" dedi anlam veremeyerek.
"Abi" dedim gülmekten zor konuşarak.
"Efendim?"
"Onları sen, seni de onların isteyeceğini pek sanmıyorum"
"Neden?"
"Çünkü onlar da erkek!"
"Ne ?" afalladı.
"Anladın işte, erkek onlar. Ha eğer istiyorsan ayarlamaya çalışırım" dedim kendimden geçerek gülerken.
"Abicim senin erkek arkadaşın mı var?" gülmem soldu.
"Evet" tam o sırada telefonum çaldı. Lütfen Celal abi değil de Kaan abi olsun. Yoksa Celal abinin "yenge" dediğini duyarsa ne benim için ne de onlar için iyi olmayacaktı.
Kaan abiydi! İçimden şükür duası ederek sandalyeden kalkarak telefonu açtım.
"Yanımda konuş" yerime geri oturdum.
"Alo"
"Napıyorsun Derya"
"Abimle kahvaltı yapmak için lokantaya geldik. Sen napıyorsun Kaan abi" abiyi bastıra bastıra söyledim ki ağzından birşey kaçırmasın diye.
"Celal'le mi birliktesin" çatık kaşlarla abim bana bakıyordu.
"Hayır, hayır. Yılmaz abimle" bir dakika! Ben onlara abimin olduğunu söylememiştim ki!
"O kim be"
"Abim"
"Senin abin mi vardı ?"
"Evet"
"Neyse bunu sonra konuşuruz. Bugün Deniz'i ziyarete gideceğiz unutmadın değil mi?"
"Unutmadım da, bugün gelemem ben"
Abim ordan atladı. "Nereye gidecektin"
"Bir arkadaşımızı ziyarete gidecektik de" telefonu elimden aldı.
"Abi napıyorsun" sessiz ol işareti yaptı.
"Derya? Orda mısın?" Kaan abinin sesini rahatlıkla duyabiliyordum. Konuştuklarımızın hepsini abimde duymuş olmalıydı.
"Ben abisiyim. Siz?"
"Ben, Derya'nın arkadaşıyım"
"Şöyle yapıyoruz. Siz ne işiniz varsa bırakıyorsunuz ve bizim yanımıza gelip birlikte kahvaltı yapıyoruz. İtiraz etmiyorsunuz. Konum atıyorum şimdi. Görüşürüz" telefonu Kaan abinin birşey demesini beklemeden kapattı.
"Abi, işleri vardı ama"
"İşleri ? Kaç kişi bunlar" Deniz'i saymazsak "iki kişi".
"Diğeri de mi erkek?" gülmemek için kendimi sıktım.
"Evet"
"Tamam, gelsinler tanışalım bakalım"
Telefonu elinden aldım konum attıktan sonra alta not bıraktım.
"Celal abiyi tembihle Deniz'le alakalı hiçbir şey söylemesin, söylemeyin"………
Şunu söyleyeceğim LGBT ye her zaman saygım sonsuz. Yanlış anlaşılmak istemiyorum :))
Yorum yapmayı ve ★'lamayı unutmayınn
ÖpüldünüzZzZz <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hapishane Kaçkını
Novela JuvenilHayatına heyecan katmak için kendinden yaşça büyük bir mahkuma mektup gönderen genç kız... Her şey böyle başlıyor ve olanlar oluyor. ÖpüldünüzZzZz<3