İyi okumalar...
Bu bölüme kadar gelmiş ama oy vermemiş okuyucularım yorum yapmak için kendinizi yormayın
🇹🇷
Zira karşımda yorgun gülümsemesiyle bize bakan Kerem abimden başkası değildi.
Gözlerim dolup, ellerim titrerken ilk kendine gelen Kerim abim oldu. Kerem abimin yanına ilerlerken Anıl,Selim ve Bora da diğer askerlere yöneldi.
On beş kadar asker vardı. Hepsinin yaraları olsa da hayati yaralar değildi çok şükür.
Kenarda korkuyla bize bakan şerefsiz görmemle ona ilerledim. Ele başları bu olmalıydı. Yakasından tutup kaldırırken beklemeden yüzüne yumruk attım.
"Ulan şerefsiz. Sen misin lan bunların başı."
Yüzüne tekrar tekrar yumruk atarken sadece sırıtıyordu. Sırıt sen sırıt.
"Gül sen gül. Bekir şerefsizi de böyle gülüyordu."
Birkaç kez daha vurup kaldırdım. Hâlâ gülüyordu. "Seni öyle bir siker-"
Kerim abimin öksürüğüyle kısa bir an ona baktım. Hadi ama şu halde bile mi?
"Seni öyle bir çoğaltırım ki feleğin şaşar."
Selim ve Bora gülerken adamı askerlere döndürdüm.
"Biliyorum yorgunsunuz ama bence karargaha gitmeden birer yumruk atın."
Askerler yorgunca gülerek yanıma geldiler. Hepsi birkaç yumruk atıp çıkarken adamı yere bıraktım.
Bizim askerlerimizin ölüsü bile tokatlar sizi. Şerefsizler.
En son Selim adamı kaldırırken doğruluğumda Kerem abimle göz göze geldim. Kollarını hafif kaldırmasıyla hızla ona ilerleyip boynuna sarıldım. Kolları belime dolanırken boğazımdan bir hıçkırık kaçtı.
Aylar,senelerdir aradığımız abimi bulmuştuk. Kollarını sıklaştırdı. "Ağlama güzel gözlüm"
Sesi titrerken kendisi de ağlıyordu. "Abim" dedim dolu dolu. Bu anı o kadar çok hayal etmiştim ki.
Birkaç dakika sonra ayrıldık. "İyisin değil mi? Yok bir şeyin."
"Önemli bir şeyim yok."
Gözlerimi silip,eğilerek alnımdan öptü. Ensemden tutup başımı göğsüne bastırırken gözlerimi huzurla kapattım.
Hayallerimden bile daha güzeldi. Kerim abim "hadi çıkalım" dedi.
Diğer askerler ve abimler çıkarken arkalarından Kerem abimle ben çıktık. Kimse konuşmuyordu. Aynı sessizlik içinde helikopteri bekledik.
Konuşacak çok şey vardı ama yeri değildi. Helikoptere binerken de karargaha inerken de kimseden çıt çıkmadı.
Sanki konuşursak büyü bozulacaktı. Karargaha indiğimizde albay birkaç şey konuşup askerleri hastaneye bizi de eve göndermişti.
Şimdi de üzerimi değiştirmiş kapının önünde Kerem abimi bekliyordum. Kerim abimin burda işi vardı.
Bizim odanın kapısı açıldı. Anıl üzerini değiştirmiş bir hâlde çıkarken beni görünce gülümsedi.
"Kerem komutanı mı bekliyorsun?"
Başımla onayladım. "Evet. Hastaneye gideceğiz. Ordan da eve."
"Sabah Kerim komutanla geldin. Araban yok bırakayım mı?"