Soo Min yol boyu bileğinden tutan oğlanı süzdü. En sonunda cesaretini toplayarak sordu.
"Be-Beni nereye götürüyorsun?"
Jimin derin bir nefes aldı fakat konuşmamayı tercih etti. Bunun üzerine kız sert bir şekilde bileğini kendine çekti ve bağırdı.
"Seninle geleceğimi mi sanıyorsun? Beni nereye götürüyorsun?"
Oğlan kafasını kaşıyarak saçlarını eliyle dağıttığında Soo Min kalbinin hızlı çarpmaya başladığına yemin edebilirdi. Jimin başını sağa eğerek kızın sorusunu yanıtladı.
"Var olmayan ülkeye gidiyoruz Soo Min."
"Seninle gelmeyeceğim. Evime gitmek istiyorum. Lanet olsun yoksa beni kaçırmaya mı çalışıyorsun?"
"Seni kaçırmak istiyor olsaydım, o çocuğu orada öldürmeye çalışmazdım. Şimdi, geliyor musun; gelmiyor musun?"
Soo Min başını eğip yürümeye başladı. Kısa süre sonra Jimin küçük bir eve yaklaştı ve kapısını açtı. Evin içi oldukça dar ve garip döşenmişti.
Jimin kızı koltuğa oturturken ecza dolabına gitti ve birkaç yara bandı alarak geri döndü. Kızın yanına sandalye çekip yara bantlarını açtı ve bandı kıza yaklaştırdı. Soo Min ürkerek geri çekildiğinde Jimin iç geçirdi.
"Cidden mi? Uzaktan psikopat ve sapığa mı benziyorum? Merak etme sana bir şey yapmam tarzım değilsin."
Soo Min sinirlenmişti fakat belli edememişti. Jimin nazik bir şekilde minik yara bantlarını kızın moraran yerlerine yapıştırdığında kız sordu.
"Onları fondotenle de kapatabilirdim. Neden yara bandı ko-"
"Fondoten mi? Bunları buraya yapıştırıyorum. Yarın sabah okula giderken boynuna bir atkı tak. Şimdi gidebilirsin."
Jimin kızdan uzaklaşırken Soo Min şok olmuş bir şekilde ona baktı ve içinden geçirdi. 'Bu kadar çabuk demesini beklemiyordum.'
Kız isteksizce ayağa kalktığında Jimin kahkaha atmaya başladı. Kız eli kapının tokmağında bir şekilde dönüp Jimin'e baktı.
"Bu kadar odun olduğumu mu düşünüyorsun? Çorba ve ramen yapacağım. Akşam yemeğine kalmak ister misin?"
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Yemek sırasında sohbet oldukça ilerlemiş ve oldukça yakınlaşmışlardı. Birbirleri hakkında daha çok şey öğrenmiş ve bir sürü anılarına tanık olmuşlardı. Soo Min gitmek için ayağa kalktığında gülümsedi.
"Teşekkür ederim."
"Ne-Ne için?"
Jimin utanmıştı.
"Bugün bana yaptığın her şey için. Beni kurtardığın ve yemek verdiğin için."
"Ben de teşekkür ederim."
"Neden?"
"Seni tanımama izin verdiğin için. Sen... Diğerleri gibi değilsin. Beni. Onlardan farklı olduğum için dışlamadın."
O sırada Soo Min'in kafası dank etti. Tüm akşam Jimin ile olduğunu kızlara nasıl söylerdi? Yani... Herhangi bir şey olmamıştı aralarında fakat... Soo Min ona merakla bakan Jimin'e baktı. Kafasını iki yana sallayarak evden çıktı.
"Hayır...Bu..."
Jimin anlamsız bir yüz ifadesiyle peşinden dışarı çıktı.
"Sorun ne?"
"Ji-Jimin. Ben.. Bu akşam buraya hiç gelmedim. Okuldan herkesle birlikte çıktım ve senle- senle hiç konuşmadım."
Jimin küstahça güldü. Sonra gülüşü sessizleşti ve suratı derin bir ifade aldı.
"Seni... Farklı zannetmiştim."
"Jimin..."
Kız boynundaki yara bantlarını çıkarırken ona baktı. Jimin fazlasıyla üzgün duruyordu.
"Jimin ben... Üzgünüm. Ama buraya geldiğimi bilirlerse..."
"Seninle bir daha konuşmazlar. Anlıyorum. Haklısın. Sonuçta ben... İşe yaramaz, serseri ve fakir oğlanın tekiyim. Benimle takılmak seni alçaltır. Anlıyorum."
Jimin yavaşça evin kapısını kapadığında Soo Min kapıyı yumruklamaya başladı.
"Jimin! Demek istediğim bu değildi! Jimin! Seninle dolaşmaktan hiçbir zaman utanmam! Jimin! Anlamıyorsun! Ben..."
Soo Min kapının önüne çöküp kendi kendine fısıldadı.
"Yine her şeyi mahvettim...."
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -- - - - - - - - - - -- - - - - - - - - - ---
Soo Min gözlerini açtığında acıyla tekrar gözlerini kapattı. Sanki tüm ışık hüzmeleri gözüne giriyordu. Acıyla gözlerini ovuşturup göz kapaklarını yavaşça araladı. Bulanık görüntünün ardından etrafında bulunan yeşillikleri kestirebiliyordu.
"Bu-Bu da ne?"
Soo Min gözlerini biraz daha ovuşturdu ve tamamen açtı. Bağırarak yerinden sıçradı.
"Bu da ne? Ben... Jimin'in kapısının önünde mi u-uyudum? Tanrım!"
Soo Min arkasından gelen sesle bir daha irkildi.
"Günaydın uykucu."
Soo Min korkuyla dönüp Jimin'e baktı. Kaldırımın üstüne oturmuş onu izliyordu. Jimin sinsi bir şekilde gülümseyerek devam etti.
"Burada uyuyacağını bilseydim sana bir kap süt getirirdim. Aç mısın? Dersin başlamasına 20 dakika var."
Soo Min üstünü düzelterek yerdeki çantasını aldı ve hızla yürümeye başladı.
Jimin de sakin bir şekilde kalkarak arkasından yürümeye başladı. Okula yaklaştıklarında Jimin kıza seslendi.
"Dün akşam. Sen gittikten sonra beni bir çocuk aradı."
Soo Min sinirle dönüp Jimin'e baktı.
"Peki bundan bana ne?"
"Çocuk senin sevgilin olduğunu söyledi. Bana dün akşam sevgilin olmadığını söylemiştin."
![](https://img.wattpad.com/cover/33582146-288-k764379.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bencil (BTS- Jimin)
FanfictionJimin, Soo Min'in gözlerine bakıp gülümsedi. "Çok bencilsin." Soo Min kaşlarını çattı. "Benimle nasıl böyle konuşursun?" Jimin kızın alaycı tavrına aldırış etmeden elini kızın saçında gezdirdi. "Bana sürekli surat asıyorsun. Ben senin gülüşünü görm...