12. bölüm: küllerinden doğmak

1.1K 62 0
                                    

Aylar geçmiştiki bizden ben gittim! sen gittin. Ortada ne bir düşüncem kalmıştı ne de başka bir şey. Acıyı yoğun bir şekilde hala hissediyordum. Tam 7 ay geçti. Seni görmedim, sesini duymadım, özlüyorum. Delicesine bir özlem. Kemiklerimi kırıyorlar sanki. Dur diyemiyorum onlara yanımdan insanlar geçiyor. Seni hatırlatıyorlar ve yine bir deniz kenarında bankta oturup karşımda ki denizi izliyorum. Hava soğuk seninle tanışmamızın aksine. Sahi o gün tam anlamıyla doğmuştuk biz değil mi? İkimizin de doğduğu gündü o gün.

Bir haziran gecesi ılık bir rüzgar eşliğinde tanıştık seninle. Ve sıcacık bir temmuz akşamı veda ettin bana, bize.

Keşke diyorum açsaydın o kutuyu! Niye karıştırma diye baskı yaptım ki?! Keşke yapmasaydım ve orada beni tanısaydın gerçkten beni bilseydin.

Sevseydin beni gitmeseydin benden, gitmeseydin bizden, gitmeseydin kendinden.

Şuan hava soguk mart'ın ilk günlerindeyiz galiba. Aklım bir hayli karıştı. Ne yapmıştım en son? Bilmiyorum unuttum.

7 ay üzerine 8 yada 9'uncu dışarı çıkışım bu . Ama hiç çıkmak istemiyorum dışarda anılarımız olmadı ki bizim. En yakınım olmuştun sen benim.

Sevmek böyleydi işte önce red ederdin önce düşmanın gözüyle bakmak isterdin ona! Fakat tüm duvarlarını onun yanında yıktığını bilmeden. Sonradan fark ediyordun, kaybedince. Kaybedince herşey farklı oluyordu senin için. Hissetmeye başlıyordun! Siyah özelliğin daha da belirgin oluyordu.

Şimdi yanımda olmanı isterdim. Eski hayatına dönmüş olduğunu bilmekse canımı çok yakıyor. Benim olmanı isterdim. Gözlerinde kaybolmak çeşitli kavgalar yapmak eğlenceli bir flört aşaması yaşamak, bana tekliflerde bulunman ve benim seni sürekli oyuna getirmem gibi bir çok anımızın olmasını isterdim.

Banktan kalkarken aklım hâlâ ondaydı. Onu özlüyordum. Ve bunu kavgamız esnasındada açık bir şekilde belirtmiştim.
*********

"beni özlemeyecek misin? "

Gözlerimi ona dikerken cevap verdim.

"Özleyeceğim"
************
Ona onu özleyeceğimi söylediğimde ciddiydim. Gerçekten özlüyorum. İliklerime kadar özlüyorum. Sesini unutmaktan çok korkuyorum. Bazen sesini hayal etmeye çalışıyorum. Ama olmuyor çoğu zaman hatırlayamıyorum. Aslında herşeyiyle aklımdan bir bir siliniyor. Ama iki şey çok net aklımda: Gülüşü ve gözleri. Yeşil gözleri vardı ki gözleri dolduğu zaman maviye dönmeye başlıyordu.
Ve gülüşü ilahiydi. Kimse onun kadar içten gülemezdi. Yada samimi olamazdı. Bana göre kimse o kadar samimi değildi. Gamzelerini çok seviyordum mesela. Güldüğünde gamzeleri ortaya çıkıyordu.

Eve döndüğümde her zaman ki gibi Demir evdeydi ahh bir de yeni sevgilisi. Onların adına mutluydum. Aşıklardı ve birbirlerine çok yakışıyorlardı. Fakat bana Kerem'le olabileceğimiz ama olamadığımız bir tabloyu oluşturuyorlardı. ve bu benim daha da acı çekmeme neden oluyordu.
Onları suçlamıyorum elimde olsaydı bende aşık olduğum insanla birlikte olmayı seçerdim fakat bu bana kalmış bir karar değildi.

Aslında bakarsanız Alya çok iyi bir kızdı. Bana iyi geliyordu. Ama ben berbattım ve bu 'iyi' sözcüğünün bile 'kötü' olduğunun bir kanıtıydı. Bana iyi gelebilecek olan tek şeyin Kerem olduğuda açık ve netti. Ve eğer aşk acısı çekiyorsanız size kitap ve müzikten başka iyi gelecek şeyler çok nadirdi.

Ve yine odama çıktım. Bu sefer bir farklılık yapıp yoga yapmayı tercih ettim. Mumlarla ortamı hazırladıktan sonra sevdiğim bir parça klasik müzik eşliğinde yogamı yapmaya başlıyorum.

Yogam bittikten sonra hâlâ rahatlamamış olduğumu farkediyorum. Bu sebepten ötürü banyomu hazırlamaya koyuluyorum.
Banyoda kahve kokusu ortalığı sardığında içime çekiyorum bu kokuyu. Ardından gidip ipadimi alıyorum ve müzik listesini açıyorum.

Kendimi suyun içine bırakırken gözlerimi kapatıyorum. Bu eşsiz kokunun bile Kerem'i hatırlatması ne acı o da böyle kokardı. Kahvemsi bir kokusu vardı. Çıkan her şarkıda onu biraz daha yanımda hissediyordum. Bu bana acı veriyor. O burada yanımda olmalıydı! Onu iliklerime kadar özlüyorum.

Şimdi gelse ona sarılıp yıllarca öyle kalabilirim. Ona yıllarca sarılabilirim. Yanımda beni toparlayabilecek güçte kimse yoktu yedi aydır yağmur değişmişti. Can'la beraber yurt dışına yerleştiler üstelik. Ama ona katiyen kızmıyorum, harika bir hayatı vardı ve benim gibi bombok biri için sürekli sıkıntı çekmek zorunda değildi. Ve aslında gerçek aşkı bulmuştu. Can'la bir ömür boyu yaşayabilirdi. Kerem'in de beni neden bıraktığı belliydi. Ben gerçekten bomboktum ve o bu hayata dahil olabilecek cinsten biri değildi. O benden daha iyilerine layıktı.

Bu düşüncelerle daha fazla savaşamıyordum. Bunlar bana fazlası ile ağır geliyordu. aklıma gelen düşüncelerle bile savaşacak imkanım yoktu. Zaten savaşmakta istemiyordum. Ama intehar edecek kadar salak olmak da istemiyordum. Ve kendimi acilen toparlamalıydım.

**************************************

Şuan bir kütüphanede kitap okuyorum. Okuduğum kitapsa 'Aşkımız Şansa Kaldı'. Kesinlikle okunması gereken bir kitap.
Kafası karışık bir oyuncu fakat ne istediğinide biliyor. Kitabın ortalarındayken kütüphanede yankılanan sesle kafamı kitaptan kaldırdım. Kafamı kaldırdığımda ise bilgisayar masasından görevliler tarafından kaldırılmaya çalışılan bir kız gördüm. Fakat kız kalkmayı red ediyordu. Aslında böyle bir saygısızlık karşısında kesinlikle kızardım fakat kız hiçde bunu şakasına yapmıyordu. Acısı olduğunu anlamıştım. Kızı zorla dışarı çıkarmalarını izledikten sonra yerimden fırladım. Kapıya çıktığımda kızın orada olmadığını gördüm. Buna üzülebilirdim fakat umrumda dahi olmadı. Dikkatimi çekmiş olsada ona yardım etmeyecektim yani sonuç olarak ben Zeynep Güzel'dim. Yardım etmem!
Bu düşüncekeri bir kenara bırakarak kütüphanede kalan eşyalarımı almaya döndüm.

**************************
Senden nefret ediyorum lanet herif! Pislik! aşağlık! Nisanın ortalarıydı ve neredeyse onu görmeyeli 8 yada 8,5 ay falan olmuştu. Artık zaman kavramını kaybediyordum ve ne kadar zaman olduğunu hiç takmadım açıkçası. Fakat zaman dilimi ne kadar umrumda değilse lanet olsun ki bu adam umrumdaydı! Aşık olduğum adamdı bir kere. Şimdiyse karşıma geçmiş bana bakıyordu. Aslında tesedüfi bir karşılaşma olmuştu. Şuan bir barda bir kaç kişi eğleniyorduk ve Kerem'de karşıdaki masada gayet güzel eğleniyordu. Fakat birbirimizi fark ettiğimizde tüm neşemiz kaçmıştı. Yada kendi adıma konuşmalıyım bilemiyorum fakat benim neşem kesinlikle kaçtı. Ondan nefret etmem için bir sebepte yok aslında bu kadar nefret bana da fazla galiba ama umrumda değil!

Gecenin ilerleyen saatlerinde sürekli içmiş ve Kerem'i görmezden gelmeye çabalamıştım. Bunu başarmıştımda fakat ben emre'yle dans ederken bir anda gelip beni kollarının arasına almış ve eğlencemi bölmüştü. Eğlencemi bölmesi bir yana ki kimse ben istemediğin takdirde bir şey yaparsa aşırı sinirlenirdim ve şuan gerçekten sinirliydim.
Bana böyle bakmasından ne kadar nefret etsemde bana hep böyle bakıyordu. Bana böyle bakmasını istemiyordum.

"Zeynep. Yeter artık! Sabahtan beri saçma saçma davranıyosun!." Bunu bağırarak söylemişti ve ben bu kadar müzik arasında bile sesini çok rahat duymuştum hatta rahatsız bile olmuştum.
"Saçma davranmamdan sanane Sayer?" Evet ona genelde hep Kerem derdim fakat şuan karşısındakinin Zeynep değil de Zeynep Güzel olduğunu bilmesini istedim.

"Sayer?" Bunu hayret ve merak dolu bir sesle sormuştu ve umrumda dahi değildi açıkçası.

"Evet. Sayer"

"Güzell. Çok güzel. Hani şu gizli kutu kadar güzel." Kutu olayını yüzüme vurması gereklimiydi?

"Kutu-" daha ben sözümü tamamlamadan beni çıkış kapısına doğru çekiştirmesiyle susmak zorunda kaldım.

Gürültülü ortamdan kurtulduktan sonra sessiz ortamın tadını çıkartıyorum. Daha doğusunu söylemek gerekirse bu sessizlikte kendimi toparlıyorum. Kafamı topluyorum ve savunmamı hazırlıyorum az çok.

"Evet. Seni dinliyorum!" Demesiyle kendime geliyorum.

"Açıklamam yok." Evet açıklamam buydu. Ne yani hep mantıklı açıklamalar yapamazdım ya.

"Hah! Açıklaman yok öylemi?"

"Evet" dememle dudaklarıma kapanması bir oldu. Evet yine başluyorduk işte. Küllerpmizden yeniden doğuyorduk belkide!

Seni Sevebilir miyim?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin