28.Bölüm:Düğün

878 36 6
                                    

Aşık olunca bulutların üstünde yürür, cehennem buz tutar ve cennetin en güzel çiçekleri tekrar tekrar yeşerirmiş gibi hisseder insan. Böyle bir cehennem ne de görkemli görünür insanın gözüne! Aslında aşka cehennem diyebiliriz. Bu mecaz anlamdaki tek cehennem olabilir aslında hem günahların hem sevaplarının karşılığı gibi ve aşkı cehenneme benzettiğim de aklıma Winston Churchill'in söylediği söz geliyor ve bu bana çok mantıklı geliyordu. Eğer Cehenneme doğru gidiyorsan, gitmeye devam et.

Kerem'den

Evlenme teklifinin aniliğinin elbette farkındayım fakat Zeynep'in gerçek aşk olduğunun da farkındayım. Kimse bu kadar güzel sevilemezdi! Olgun, çocuksu, siyah, mavi, denizin dibi, gökyüzünün üstü kadar sevilemezdi kimse ve sevemezdi kimseyi bu kadar. Bu kadar sevmek aşırı zararlıydı belkide.

Zeynep'in gözlerine baktığımda şok olmuş gibi görünüyordu. Dudaklarını açıp kapatıyor fakat bir şeyler söylemiyordu. Evlenmemiz için engel yoktu zaten ve bence evlenmemiz gerekiyordu. Hayatımızı rahat bir şekilde yaşamanın şartı olan o adımı atmalıydık.

Zeynep'in şok olmuş ifadesi devam ederken cevabını beklemeye devam ediyordum. Tamam sadece bir 'evet' demesi gerekiyordu bundan fazlasını beklemiyordum fakat bundan farklı bir cevap olmayacağından da adım gibi emindim. Zeynep dudaklarının arasından titrek, narin bir nefes aldıktan sonra dikleşti. Kafasını önüne eğip parmaklarıyla oynamaya başladı.

"Kerem!" Evet işte geliyor ve bir ay içinde evlilik.

"Güzelim, uzatmasak?"

"Kerem, ben evlenmek istemiyorum."
"İşte bu kadar. Nikah gününü almaya yarı- ne? Ne dedin sen?" Doğru mu duydum? Evlenmek istemediğini mi söyledi?

"Kerem, yapamam. Hiçbir evlilik mutlu bitmiyor. Çok az oranda mutlu devam eden evlilikler var. Kerem ya mutlu gitmezse? İkimizde büyük darbeler alırız. Seni bilmem ama ben kaldıramam Kerem." Karşımda ki her hareketini hayranlıkla izleyebileceğim kadının dudaklarından dökülen kelimeler beni yaralamaya yetiyor ve korkmamı sağlıyordu. Ne yani sevdiğim kadın evlenmekten mi korkuyordu gerçekten? Bunu imkansızdı. Evrenin anlamını yitirdiği dakikalar olarak kabul ettiğim süreci yaşıyorum şu anda. Nasıl olur da hayır diyebilirdi?

Kendimi toparlamaya çalışıp iki kelime söylemeye kalksam kem-küm ederek kapatıyorum ağzımı.

Saniyelerin dakikaları kovaladığı zaman diliminde cümleleri kafamda toplayıp konuşmaya başlayabildim nihayet.

"Biz mutlu evliliklere örnek olabiliriz Zeynep. Bunu ikimizde inandığımız sürece başarabiliriz.'' Dudaklarımın arasından çıkan cümleler ancak bu kadardı işte. Sevdiğim kadın neler söylemişti ve benim söyleyebildiklerim bu kadardı işte. Hakkımda bir kehanet yazılacak olsaydı eğer Zeynep'in karşısında kelimelerim tutuluyor, sözcükler kendilerini öldürüyordu. Saatlerce izlenesi kadınlar vardı ve Zeynep kesinlikle bu kadınlardandı. Bir gün ayrılacağımızı düşünmesi ise kalbimi kırmıştı. Onunla evlenmeyi düşünmem yanlış mıydı? Ekim sonu kasım ortaları hava ılık ama yağmur yağacak sanki nefes almak da bir hayli zor sanki güneşin tepesinde yaşıyormuşcasına. Oksijenim çekiliyor sanki etrafımdan. Neden evet demiyor ki Zeynep hala? Şaka desin lütfen. Şaka de Zeynep, tabii ki evleneceğiz de, başının belasıyım de Zeynep. Lütfen bir şeyler söyle artık.

Saniyeler öldürüyor gibi gelirken Zeynep'in gözünden akan bir damla yaşa takıldı gözlerim. Daha çenesine varamadan o yaş elimi uzattım. Zeynep'in söylediği cümle ise beni şaşkına uğratmaya yetmişti.

''Ama senin gözlerin dolarsa ben sana nasıl hayır diyebilirim ki?'' Ve bu cümleden sonra gelen ilahi lütuflu öpücük.

Öpücüğün kısa süren tarafını sevmesem de uzun süreli etkisi beni hapsediyordu. Mühürleniyorduk sanki.

Seni Sevebilir miyim?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin