Gözlerimi, vuran güneş ışığının yakmasıyla açmak zorunda kaldım. Şuan Savaş’ın göğsünde yatıyordum onunda bir eli benim belimdeydi. Yaprakların arasından güneş sızıyordu. Kafamı Savaş’a çevirdim şuan çok masum duruyordu. Bu haline gülümsedim ve başımı tekrar göğsüne koydum, biraz kıpırdanıp belimi daha çok sıktı sanki bırakmaya korkuyormuş gibi ah! Ne diyorum ben. Acaba Koray Öykü’yle uyumak zorunda kaldığı için ne tepki vermiştir diye düşündüm yani çok fazla tepki vermemiştir niye versin ki. Kimse uyanmamıştı kafamı kaldırıp tekrar Savaş’a baktığımda top atsak uyanmayacağını anladım burada böyle durmaktansa kumsalda biraz yürümeyi tercih ederdim. Biraz kımıldadım fakat Savaş taş gibi hiç oynamıyordu sırt ustu yattığı için bende bir nebze onun üstünde yatmış oluyordum ve koluda belimde sıkıca sarılı olduğu için birbirimize iyice yapışmıştık bu hiç hoş bir görüntü değildi. Dayanamayıp biraz daha kımıldandım Savaş’ı uyandırmak istemiyordum. Yine hareketlilik olmayınca mecburen iki kere omuzunu dürttüm.
Homurdanarak benim olduğum tarafa döndü kolu bana sarılı olduğu için bende yan durmuştum.
Şuan yüzümüz birbirine çok yakındı onun nefesini dudaklarımda hissediyordum, yüzünü çok yakından inceleme fırsatım olmuştu yanaklarında sadece bir, iki tel kıl olduğunu fark ettim.
Sakalı daha çok çenesinde çıkmıştı, kendimi tutamadım ve elimi kaldırıp yanağına koydum ve başparmağımı dolgun ve şekilli dudaklarının üstünde gezdirdim.
Bir erkeğin bu kadar güzel olması hiç adil değildi.
Onu böyle incelemenin yanlış olduğunu düşünüp belimdeki elini tutup kaldırmaya çalıştım ama sadece çalıştım uyurken bile nasıl böyle güçlü oluyor anlamış değilim.
Artık başka çaremin kalmadığını fark edip ‘’ Savaş’’ diye fısıldadım.
Tepki vermeyince sesimi biraz daha yükselttim ‘’Savaş!’’
Yine tepki vermeyince bu sefer hem sesimi yükselttim hem de omuzunu dürttüm ‘’ Savaş!!’’
‘’Hıı!’’ diye bir ses çıkardı yine de bu kadar çabama tepki verdiği için şükrettim.
‘’Kolunu biraz gevşetsen diyorum!’’ diye sert bir şekilde fısıldadım.
Gözlerini hafif açtı şuan yüzümüz çok yakın olduğu için onunda kısa bir şok geçirdiğini düşünüyorum çünkü uzun bir süre yüzüme baktı dayanamayıp konuştum.
‘’Savaş artık belimi bırakacak mısın?’’
Elini belimden çekti ve sırt üstü yattı rahat bir nefes aldım.
‘’Çeneni kapat artık!’’ dedi.
Sabah sabah böyle sinirli uyanmayı nasıl başarıyor merak ediyordum.
Doğruldum ve gözümü ovaladım daha sonra ayağa kalktım ve barınaktan çıktım.
Denizin kenarına gittim ve yürümeye başladım ayaklarım sıcak kumda iz çıkartıyordu, hafif bir rüzgâr vardı ama güneş varlığını daha çok belli ediyordu saçlarım hafif rüzgârın esirine kapılıp arkaya doğru uçuyordu, kafamı yukarı kaldırdım ve gözlerimi kapatıp temiz havayı içime çektim.
Dönüp arkama baktığımda barınaktan çok uzaklaştığımı fark ettim.
Sanırım bu ada halka şeklinde ve etrafı deniz ile kaplı, kendi etrafımda döndüm ve etrafı incelemeye başladım ormanın ortasında dağ gibi bir şey olduğunu gördüm. Ama tepesini göremiyordum dalgınlıkla etrafı incelerken Öykü’nün sesiyle düşüncelerimden çıktım ve ne dediğini anlama zahmetine girmeden o tarafa doğru yürümeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ISSIZ ADA
Genç KurguIssız Ada'ya düşen dört genç. Çaresiz. Yapayalnız. Ve Kurtulmayı bekliyorlar. Çektikleri zorluklara rağmen ayakta durabileceklermi? Ya Sumru aşık olursa? Aşık olmak için bir kalbi olmayan Savaş'a.