Bölüm 23

188 13 8
                                    

Uzun bir aradan sonra tekrar  döndüm, "hoş geldin" i çok görmezseniz çok mutlu olucam. Issız Ada'nın bir şansı hak ettiğini düşünüyorum. Siz de hâlâ benim gibi düşünüyorsanız hikayeyi baştan okuyup bilgilerinizi tazeleyip bu bölümü okuya bilirsiniz kalan 470 kişinin hatrına belki bir 22  bölüm daha sabredebilirim ne dersiniz? Lütfen vote ve yorum bırakır mısınız? Bu çok önemli.

O zaman okumaya hazır mısın? Başlaya bilirsin.

Savaş'ın anlatımından.

Sumru'dan bir cevap beklerken söylediklerime kendim bile inanamıyordum, kalbi olmayan ben masum bir kızın kalbime girmesine izin mi vermiştim? Nasıl oldu da yıllarca kalbime kimsenin girmesine izin vermeyip burada 2 ayda bu kadar kolay bağlanmıştım bir kıza?

Sumru'dan ses gelmeyince eğilip yüzüne baktım gözleri kapalı nefes alış verişi düzgündü onun çoktan uyuduğunu fark ettim. Hayal kırıklığı bütün vücudumu sararken bu duygulara ne kadar çok uzak olduğumu anladım.

Kim derdi ıssız adaya düşüp bir baş belasına bağlanıcaksın diye. Kafamda ki yığınla düsüncelerle kendimi yağmur sesine bıraktım ve Sumru'ya daha sıkı sarıldım, oda o küçük burnunu boynuma bastırarak nefes aldı, suratıma yamuk gülüşüm takıldı ve gözlerim yarın olacakların merakıyla uykuya daldı.

Sumru'nun anlatımından.

Sabah ılık rüzgarın esintisinin verdiği huzurla gözlerimi açtım, kollarımı gıdıklayan kum taneleri, bacaklarımda gezen böcekleri ve burnuma gelen nefis yemek kokusunu alabiliyordum. YEMEK! Hızla gözlerimi açarak doğruldum gördüğünüz gibi uğur böceğinden bile korkan bir kız, bacaklarında böcek gezmesine rağmen yemek kokusunu duyunca uyanıyor. Bu demek oluyor ki... Her neyse boşverin bunu anlatamayacak kadar aç olduğumu fark edip ayağa kalktım. Ani kalkmamdan dolayı ve baya aç olduğumdan ötürü gözlerimin önü karardı, bir iki saniye durduktan sonra gözlerimi açarak kendime gelmeye çalıştım ama sadece çalıştım gerisi yok...

Savaş'ın barınakta olmadığını fark edip kaşlarımı çattım evet bu günü tarihe geçirelim. Savaş erkenden uyanmış(!)

Barınaktan çıkarak gelen o enfes özlediğim kokuyu takip ettim, yanılmıyorsam sucuk kokuyordu, evet kesinlikle sucuk kokuyordu kendimi ne kadar heveslendirmek istemesemde -Çünkü iç sesim bu ıssız adada sucuk ne gezsin salak kendini Gora'damı zannettin diyordu- bir umut bekliyor insan diyerek kokuyu takip etmeye devam ettim.

Kayalıkların orada Savaş'ı görünce içime o tarifi olmayan duygu girdi. Nasıl anlatılır bilmiyorum ama inanın bana çok güzel, çok fazla...

Yüzümde istemsiz sırıtma belirdi, adımlarımı hızlandırarak Savaş'a doğru ilerledim yere oturmuş önünde ki ateşle bir şeyler yapıyordu. Ona daha fazla yaklaşınca birden hissetmiş gibi arkasını döndü beni görünce yüzündeki sert kasların gevşediğini hatta hafif tebessüm ettiğini gördüm.

Ayağa kalktı ve aramızda ki bir iki adımı kapatarak önümde durdu ve ellerini belime sardı, gözlerimi kapatarak huzuru hissetmeye çalıştım alnını alnıma dayadı, bir süre sessiz öylece bekledik dalgaların kayalıklara çarpma sesi kulaklarıma gelirken gözlerimi açtım.

Gözlerim kısık sırlarla dolu ela gözlerle karşılaştı. "Günaydın uykucu şirin"
Gülümsedim "Günaydın, erken uyanmışsın kıyamet yaklaşıyor" diyerek dalga geçtim.

"Evet birisi horultusundan uyutmadı bende dışarıda bulduğum sucukları pişireyim dedim" Gözlerini büyüttü "SUCUKLAR!" benden ayrılarak arkasına döndü ve ateşin üstünden birşeyler aldı.

ISSIZ ADA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin