Bölüm 18- Sırlar.

355 14 4
                                    

Gökyüzü ve denizin bitiş kısmında güneş kendisini gösteriyordu, gün batımı harika bir olaydı buradayken çoğu kez göre biliyordum fakat bu açıdan izlemek büyülen meme neden olmuştu.

''Bu harika'' diye sessizce mırıldandım.

Savaş'ın omuzum da ki eli aşağı yukarı doğru hareket etti.

Rüzgar o kadar yumuşak esiyordu ki tekrar gözlerimi kapatmama neden oldu.

Bir süre daha bu huzurlu yerde yattım Savaş'ın kalbinin sesini duyabiliyordum. Hızlı ama bir o kadarda sakin atıyordu.

Gözlerimi açtığımda güneşin çoktan batmış olduğunu gördüm, rüzgar şiddetini arttırmıştı Savaş'ın erkeksi kokusu mayışma mı sağlıyorken birde rüzgarın tatlı tatlı esmesi olacak iş değildi.

Derin bir nefes aldım ve gözlerimi tekrar kapattım.

Bilinç altım uyuma emri verirken vücudum Savaş'ın kollarının arasındaki huzuru biraz daha hisset diyordu.

Tam bilinç altım kazanıyorken Savaş'ın omuzu mu dürttüğünü hissettim.

Hadi ama! biraz daha böyle kalamaz mıyım.

''Sakın uyuma aşağı inicez!''

Kahkaha attım, tabi ki içimden! bu mayışmayla aşağı inmeye kalksam yuvarlanır bir yerimi kırarım ben , belki uyuyor takliti yaparsam burada uyuya biliriz.

''Boşuna uyuma takliti yapma ve getirdiğime pişman etme'' sert sesi bütün havamı kaçırmıştı, nasıl uyanık olduğumu anlaya biliyordu ki?

''Ya Savaaaş lütfen biraz daha kalalım'' bir çocuk gibi 'a'harfini uzatarak konuşmuştum ve hala Savaş'ın göğsünde gözlerim kapalı yatıyordum.

''Kalkmıyor musun şimdi sen?''

omuzlarımı yukarı kaldırdım ve bıraktım.

''Peki''

Gülümsedim, bu kadar ko- beni aniden kucağına almasıyla çığlık attım ve kollarımı boynuna doladım.

Dağ hayvanı!

''Ya ne yapıyorsun hayvan!'' diye sinirle bağırdım.

''Sana kalk demiştim küçük bela''

gözlerimi devirdim.

''Ben bu yolu hayatta inemem!''

Yarım ağız güldü ''Sana kıyak geçicem zaten''

Gözlerim büyüdü ''Beni burada bırakıp gitmeyi düşünmüyorsun değil mi?''

kahkaha attı ''Merak etme sence öyle bir kötülük yapar mıyım?''

Ne zaman tuttuğumu fark etmediğim nefesi verdim,

''Yapmazsın tabii'' diye fısıldadım.

Sonra aklıma gelen şey ile kafamı hızla Savaş'a çevirdim ''Hayır, hayır!''

Kafasını olumlu anlamda salladı ''Evet, evet''

Kucağında çırpınmaya başladım ''Savaş sakın!''

''Hadi birlikte üçten geriye sayalım''

Kalbim hızla atmaya başladı. ''HAYIR!''

''İki''

''Savaş yapma!!''

''Bir''

''Lütfennn!!''

''Derin nefes al, ve Sıfır''

Kollarımı Savaş'ın boynuna daha sıkı sardım ve kendimi boşlukta hissettim kafamı Savaş'ın boynuna gömdüm ve çığlık attım. Karnımdan yukarı bir sızıltı geçti ve saçlarım uçuştu!

Savaş o yükseklikten ikimizi birden aşağı atmıştı.

Basınç dahada artarken Kalbimin yerinden çıkacağını sandım.

daha sonra ise kulaklarım kapandı ve nefesim kesildi hala kollarım Savaş'ın boynundaydı ve biz dahada derine dalıyorduk.

Çırpınmaya başladım ta ki belimde Savaş'ın ellerini hissedene kadar, gözlerimi açtığımda bana gülümseyerek bakıyordu, hava zifir karanlıktı ve Savaş'ın gülümsemesi bile bana rahatlık vermiyordu.

Savaş'ta anlamış olacak ki belimdeki elini dahada sıkılaştırdı ve yukarı doğru hızla yüzmeye başladı.

Suyun yüzeyine çıktığımızda derin bir nefes alarak gözlerimi sildim.

Savaş'ı umursamadan kumsala doğru yüzmeye başladım.

Gözyaşlarım benden izinsiz gözlerimden akıyordu, kalbim hala eski haline dönmemişti.

Bunu nasıl yapardı hala anlamıyorum benim ne hissettiğim gram umurunda değildi tek umurunda olan kendi düşünceleri bir kere daha hıçkırdım ve daha hızlı yüzdüm, arkamdan seslendiğini duyabiliyordum fakat yalnız kalsam daha iyi olacaktı.

Kumsala geldiğimde koşarak kendi barınağıma girdim ve üzerimin ıslaklığını umursamadan büyük yaprağın üstüne attım kendimi.

daha sesli ağlamaya başladım. rahatlamamın tek yolu sanırım buydu.

-Öykü'nün Anlatımından-

Gece olmuştu ve ağrılarım azalmaya başlamıştı şu anda Koray'ın kucağında yaptığı esprilere gülüyordum. Aslında sırf bozulmasın diye gülüyordum çünkü keyfimi yerine getirmek için yaptıgını biliyordum.

Sumru'yu daha görmemiştim ve ne yaptığını merak ediyordum.

''Allah 2. zenciyi yarattıktan sonra ne demiş?'' Gülerek sordu.

düşünüyor gibi yaptım ''Ne demiş?''

''Tüh buda yandı demiş '' dedi ve ardından birlikte kahkaha atmaya başladık.

''O zaman Sumru hiç pişmemiş mi oluyor?'' diye bir soru yönelttim ve bunun üstüne daha sesli gülmeye başladık.

O sırada aniden içeri sırılsıklam Savaş girdi ve tam bir şey söylicekken ağzı açık kaldı ilk bana daha sonra Koray'a baktı.

''Koray benimle dışarı gelsene sen''dedi ve çıktı.

Koray kaşlarını çattı ''Ne olmuş buna'' dedi, aklıma Sumru geldi açaba o nerede diye düşündüm.

Koray yavaşça beni yere bıraktı ve sonra bir şey demeden barınaktan çıktı.

bir, iki dakika sonra sıkıldığımı hissedip Sumru'nun yanına gitmeye karar verdim.

yavaşça ayağa kalktım vücudumun belirli yerlerinde sızlama oldu, yüzümü buruşturdum ve barınaktan çıktım.

Kafamı yana çevirdiğimde Koray'la Savaş'ı bizim barınağın az ilerisinde arkaları dönük bir biçimde konuştuklarını gördüm.

Ne konuştuklarını merak etmiyor değilim ama gidip dinleyecek değilim.

Bizim barınağın yanına geldiğimde sesleri çok olmasa da anlaşılır biçimde geliyordu ve ister istemez kendimi onları dinlerken buldum. Ve Savaş'ın dediklerini duyunca hem gözlerim istemsiz sonuna kadar açıldı hemde keşke kulaklarım sağır olsaydı da dinlemeseydim diye geçirdim içimden.Koray bunu benden nasıl saklamıştı!


ISSIZ ADA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin