Bölüm 20- Tişört.

361 18 3
                                    

Merhaba nasılsınız? umarım iyisinizdir çünkü ödevlerle cebelleşen ben berbat sayılırım, kısa oldu fakat yarın akşam upuzun bir bölüm gelicek. Mobil olduğum için yazım yanlışları icin özür diliyorum. Vote ve yorum atmayı unutmayın.
Keyifli okumalar :)

Barınaktan çıktığımda Savaş'ın uzun, ince bir odunu tutmuş keskin bir taş ile ucunu sivrileştirdiğini gördüm.

Eğer ıssız bir adaya düşerken yanınıza alacağınız üç şey ne diye sorsalar düşünmeden iki adet Savaş ve pet derim, tabi pet önemli...

''Ne yapıyorsun'' sorum üzerine bana döndü.

''Görürsün'' dedi sıkıntıyla, böyle sorularımı kapalı uçlu bırakması ne kadar sinirimi bozsada sesimi çıkartmadım ve onu izlemeye devam ettim.

altında düşük bel bir şort, üstü çıplatktı ve o gel beni ye diyen adonis ve baklavalarında su damlaları akıyordu şuan resmen biscolata reklamındaki erkekler gibiydi, sıcak tepemizde bize gülerken elindeki taş ile odunun ucunu dahada sivrileştirmeye çalışan Savaş'ı büyülenmiş gibi izliyordum. Kesinlikle bu Allah'ın bana verdiği bir şans.

Havanın sıcak olmasının üstün birde içimden gelen sıcaklıkla neler düşündüğümün farkına vardım.

Ne diyorum ben! kendine gel Sumru! oda insan sende insansın, diye geçirdim içimden.

iç sesim kendisini göstererek ''Ama Allah diğer erkeklerden alıp ona vermiş, kendini kandırma şu afetin gerçekliği bile şüpheli git ve ona dokun'' dedi gelen cesaret ile yanına yaklaşıp omuzuna dokundum bana dönerek tek kaşı havada güldü.

''Yoruldun bence biraz dinlen'' diye fısıldadım.

Ama o hala gülüyordu. sinirlenerek '' Aman, iyilikte yaramıyor'' diye hayıflandım.

''Tamam işim de bitti zaten '' diyince rahat bir oh çektim. Nereden çıktı bu balık tutma işi!

Ama tabi oda haklı bir yandan her gün, her gün konserve yemek bir işkence gibi, eğer olurda buradan sağ salim kurtulursak ilk işim Afrikadaki aç insanları elimin yettiğince doyurmak.

Kafamı arkaya doğru çevirdiğimde Öykü'yü kayalıkların üstünde otururken gördüm, arkasındada Koray vardı ama konuşmuyorlardı ikiside denizi izliyordu. daha sonra Öykü hareketlendi ve ayağa kalkarak bize doğru gelmeye başladı iki veya daha fazla gündür konuşmuyorduk. yanıma geldiğinde kendimi tutamadım ve ona sarıldım, onu çok ihmal etmiştim buradaki en yakın arkadaşım Öykü'ydü ve bundan öncede bütün dertli günlerimde yanımda olmuştu ama ben onu goril kaçırdığından beri konuşamıyordum.

Ağlamıştı hemde çok fazla gözleri şişmişti, bu kadar güçlü bir kızın ne olmuş olabilirde gözleri böyle şişmişti, kafasını boynuma gömdü ve hıçkırdı. Öykü'nün ağlaması beni çok üzüyordu, gözlerim anında doldu, kim bilir kalbi nasıl kırılmıştıKoray hala kayalıkların oradaydı.

''Konuşmak istermisin'' diye sordum, kafasını olumlu anlamda salladı. Ondan ayrıldım ve elinden tutarak bizim barınağın içine soktum. Yere karşılıklı oturduk ''Sumru ben ona güvenmiştim'' diyerek söze ilk o başladı sesi kısık geliyordu ve gözünden yaşlar tek tek dökülüyordu ''Ne oldu? seni böyle üzen ne?'' sorum üzerine hıçkırdı ve eliyle yüzünü kapattı.

''Bak ne oldu bilmiyorum ama eminim bir açıklaması vardır'' diye devam ettim. bir anda ellerini yüzünden çekti ve bağırdı ''Nişanlısı varmış!'' duyduğum şey ile gözlerim ve ağzım aynı anda açıldı, kulaklarıma inanamadım Koray'ın nişanlısı vardı ve bunu bizden sakladı mı?konuşmama fırsat vermeden devam etti ''Buna rağmen bile bile beni öptü, biz-biz öpüştük''

Ağlaması dahada hızllandı ve boynuma sarıldı Öykü ve Koray öpüşmüştü! Ben Öykü ile kaç gündür konuşmuyorum böyle?

Koray bunu nasıl yapmıştı inşallah bir açıklaması vardır yoksa Öykü'yü biraz zor görür.

İç sesim ''Hah! tabi küçücük bir ıssız adada nefes alsa gene görür'' dedi, bu sefer haklı olan iç sesime cevap vermedim.

Sırtını okşayarak ''Üzülme, bir açıklaması elbet vardır eğer yoksa çaresine o zaman bakarız ama lütfen bir dinle tamam mı?'' sorum üzerine benden ayrıldı ''Ona artık kolay kolay güvenemem Sumru tamam bir açıklaması varsa bile orada bir kız Koray'ı bekliyor düşünsene kahrolmuştur'' dedi ve elleriyle gözlerini sildi.

Öykü de haklıydı o kızın yerinde olmak asla istemezdim. Kim isterdi ki?

''Haklısın ama yinede bir dinle Koray öyle birisine benzemiyor'' diye direlttim ses çıkartmadan kafasını salladı.

Ayağa kalktım ve eğilerek yanağını öptüm ''Üzülme lütfen'' diye fısıldadımi tekrar kafasını salladı.

barınaktan çıktım ve gözlerimle Koray'ı aramaya başladım, kayalıklarda yoktu, Savaş ta ortalıkta gözükmüyordu.

Barınakta olabilecekleri geldi aklıma ve onların barınağına doğru yürüdüm ve tam önüne geldiğimde Savaş'ın sert sesi kulaklarımı doldurdu.

''Hangi siktiğimin hakkı sana beni suçlaya bileceğini söylüyor''

''Eğer sen o ağzını tutabilseydin bunlar olmayacaktı''

''Ya da sen o gururunu götüne sokup gerçekleri söyliycektin''

''Öykü'yü nasıl sevdiğimii sende biliyorsun elin oruspusu için Öykü'yü kaybedemem anlıyormusun?''

Savaş'ın güzel kahkahasını duydum ''Evet şuan Öykü yanın da dimi(!) Elin oruspusuysa neden karşı koymadı?'' Savaş'ın sesi her zamankinden sinirli geliyordu bu tüylerimin diken diken olmasına sebep oldu.

''Çünkü o sikik kafalı babam kendi ortaklığı için beni feda etti ve sende biliyorsun aynı senin babaannene karşı koyamadığın gibi bende babama karşı koyamadım''

Savaş cevap vermedi sadece kısık sesli küfürünü duydum. daha fazla dayanamadım ve içeri daldım. ''Koray bir dakika gelir msin?'' Koray bir nefes verip yanıma geldi ''Koray bak şuan Öykü barınakta onun yanına git ve itiraz etmesine izin vermeden ne pahasına olursa olsun gerçekleri anlat''

bana ufak bir gülücük yollayıp ''Teşekkür ederim '' dedi ve hızla Öykü'nün olduğu barınağa gitti. Bende Savaş'ın yanına giderek sessiz bir şekilde oturdum kafasını bana çevirdi ve o ela gözlerini gözlerime kenetledi, ona ufak bir gülücük bahşettim '' Hadi ama balık tutmayacak mıyız?''oda bana gülümseme yolladı ama bu gülümsemenin altında mutluluk yoktu.

Ayağa kalktı sanırım bu beni takip et demek oluyordu, bende ayağa kalktım ve birlikte deniz kenarına gittik ve yerde ki mızrak tarzı odunu eline aldı onunla nasıl tutucağını cidden merak ediyordum.

Denizin içine girdi ve biraz ilerledi benim gelmediğimi fark edince bana baktı ve eliyle gel işareti yaptı ama girmek istemiyordum.

''Tişörtünü çıkart ve yanıma gel hadi!'' diye bağırdı.

''Tişörtümün ne zararı var'' diye imalı bir soru sordum.

''Gece ıslak tişörtle yatmak fantezilerimin arasında malesef ki yok'' dedi Sapık! ben boşuna sapık demiyorum buna!

geçen gece üstüm kurumuştu ve dert etmemişi aslında ıslak tişört benimde hoşuma gitmiyor ve bu yüzden üstümdeki tişörtü bir çırpıda çıkarttım Savaş'ın gözleri bir anda göğüslerime gidince kızardığımı hissettim ve kollarımı beyaz üzeri dantel desenli sütyenime gitti daha sonra Savaş'la gözlerimiz birleşince gözlerimi hemen kaçırdım ve ona doğru denizin içinde yürümeye başladım.

ISSIZ ADA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin