9.

3.8K 398 282
                                    

BEOMGYU;

Yeonjun'a baktım. sadece Taehyun'a bakıyor ve sesini bile çıkarmıyordu. konuşması lazımdı. 'ben yapmadım' demeliydi. Yeonjun'un yapmadığını biliyordum ama Yeonjun konuşmayarak suçu üsleniyordu. 

''çıkın.'' dedi kendini beğenmiş sesiyle. Yeonjun hareketlenerek odanın çıkışına ulaşmıştı. bana son kez bakmış ve buruk bir gülümseme sunmuştu. kafamı Taehyun'a çevirdim. Taehyun, Yeonjun'a bakıyordu. kapı sesi gelince gözlerini bana çevirdi. ''ne bekliyorsun çıkmak için?'' dedi. sesi umursamazdı. ''hiçbir kanıtın yok iken Yeonjun'u kovamazsınız!'' dedim sert ve yükselttiğim ses tonumla. beni kovmayacağını bildiğim için rahattım. bana 'hadi ya, sana mı soracağım?' der gibi baktı. soruma cevap vermeyip kalçasını yasladığı masada doğruldu ve sandalyesine doğru ilerledi. 

beni umursamaması sinirimi zıplatmıştı. sanki odada yokmuşum gibi önündeki dosyayı açmış ve dosya ile ilgilenmeye başlamıştı. derin nefes aldım.

''neden böyle yapıyorsunuz? Yeonjun'un yapmayacağını sizde biliyorsunuz'' dedim sakin tutmaya çalıştığım sesimle. ''neye dayanarak bunu söylüyorsun Beomgyu?'' dedi. ''elinize somut bir kanıt veremem. ama Yeonjun'un yapmayacağını biliyorum.'' dediğime bakarak tabi ki de Yeonjun'u geri işe almayacaktı ama yine de denemek istiyordum. ''nereden biliyorsun? sırf arkadaşın diye böyle söylüyorsun.'' dedi. kafasını dosyadan kaldırmış ve bana alaycı gözler ile bakmıştı. sustum, sustum çünkü haklıydı. yarın başkasını kovsa susardım. bir şey demezdim. bencildim çünkü. 

sustuğumu görünce verecek bir cevabımın olmadığını anlamıştı. güldü. gözümün içine bakarak, sanki gamzelerini gözüme sokmak istercesine güldü ve ben daha çok sinirlendim. ''çıkarken kapıyı yavaş kapat, sevgilim'' dedi alay eder gibi. karşısında kıpkırmızı olduğumu adım gibi biliyordum. sinirli bir mizacım yoktu ama bu şirkete geldiğimden beri ortalıkta sinir hastası gibi geziyordum. 

derin nefesler alarak arkamı döndüm. elimdeki dosya sıkmaktan buruşmuştu. kapıyı inadına hızla kapattım. masama ilerleyip dosyayı masama koydum ve Yeonjun'un masasına baktım. eşyalarını topluyordu, Huening Kai ve Soobin onunla konuşmaya çalışıyordu ama Yeonjun cevap vermiyor, dudakları kıpırdamıyordu bile. 

yanına ilerledim. benim geldiğimi görünce kutuyu masaya bıraktı. daha da hızlanıp direk kollarımı beline sardım. o da fazla geciktirmemiş kollarını bana dolamıştı. yavaşça kulağına yaklaştırdım kafamı ''özür dilerim, hepsi benim hatam.'' dedim. gömleğimde ıslaklık hissedince ağladığını anladım. 

''ağlama lütfen.'' diye fısıldadım. ''senin suçun değildi Beom, kimsenin suçu değildi.'' dedi. gözlerim doldu. benim yüzümden olmuştu. böyle olacağını bilseydim asla söylemezdim. 

Huening Kai ve Soobin'e baktım. Huening gözleri dolu bir şekilde bize bakıyordu, Soobin ise ne olduğunu anlamaya çalışır gibi bir hali vardı. Yeonjun'dan ayrılıp olan her şeyi kısa bir özet geçtim. Yeonjun sadece bizi dinlemiş ''akşam bendesiniz. bırakmam'' dedi gülümseyerek. gülümsemesinin gerçek olmadığını üçümüzde biliyorduk çünkü hala gözleri dolu doluydu. 

Soobin ''sen ne yapacaksın şimdi?'' demişti. Yeonjun kucağına aldığı içinde eşyaları olan koli ile ''iş arayacağım, malum kovuldum'' dedi. o sırada Taehyun'un kapısı açılmıştı. Taehyun bize bakarak ''herkes işinin başına!'' diye bağırmıştı. Yeonjun omuzumu pat patlayıp ''işinin başına hadi, şimdi sizi de kovar'' deyip elindeki kolisi ile asansöre ilerledi.

***

güvenlik odasına doğru ilerledim. eğer bir ay önceki kamera kayıtlarını bulabilirsem Yeonjun'un suçsuz olduğunu ispatlayabilirdim. güvenlik odasının kapısını açtım ve içerideki güvenliğe doğru ilerledim. ''merhaba'' dedim yumuşak bir sesle. ''merhaba'' diye cevap verdi yaka kartından isminin Min-ho olduğunu öğrendiğim kişi. ''senden bir şey rica edebilir miyim Min-ho?'' dedim.

''tabii, elimden geldiğince yardım etmeye çalışacağım.'' dediklerini duyduktan sonra derin nefes verdim. ''bana bir ay önceki işlem odasının kamera kayıtlarını açabilir misin?'' dedim. Min-ho oturduğu yerden bana baktı ve ''üzgünüm ama bu mümkün değil. Bay Kang bunu duyarsa beni işimden kovar'' dedi. buraya gelmeden önceki kafamda kurduğum şeyi yapmak zorundaydım. 

''benim kim olduğumu bildiğini zannediyorum?'' dedim sorgulayıcı sesimle. kafasını yere eğip ''tabi ki efendim.'' dedi. memnun olmuş bir ses tonuyla devam ettim ''sence Bay Kang'ın sevgilisine kafa tutman ne kadar uygun?'' dedim. biraz tehdit etmiş gibi olsam da buna ihtiyacım vardı. 

Yeonjun benim yüzümden işten kovulmuştu. onun suçsuz olduğunu kanıtlamalıydım.

Min-ho bana yalvarır gibi baktı, ''efendim, lütfen işimden kovulmak istemiyorum.'' dedi. ''merak etme bundan senin ve benim dışımda kimsenin haberi olmayacak.'' dedim. umudunun son damlalarını yitirip bana ''peki'' dedi ve önüne dönüp bilgisayarda bir kaç şey yapmaya başladı. fazla anlamadığım için umursamadım. odada etrafıma baktım ve oturacak bir şey aradım. köşedeki tahta sandalyeyi görünce tutup Min-ho'nun yanına koydum ve üstüne oturdum. 

''efendim, bana tam tarihi söyleyebilir misiniz?'' dosyada yazıyordu ama hiç dikkat etmemiştim. ''bekle beni burada, hemen geri geleceğim. kimseye bir şey söyleme'' dedim. sandalyeden kalkıp odadan çıktım. 

koşar adımlar ile asansöre ilerledim. asansör gelince içinde iki kişinin olduğunu gördüm. Yeonjun hakkında konuşuyorlardı. sinirlerime hakim olmaya çalıştım. şirkette çoktan yayılmıştı olay.

bu sefer olmayan şeyleri de olmuş gibi gösterince kendimi tutamayıp ''susmazsanız eğer bu gün son gününüz olur'' dedim. bu özgüven nereden geliyordu bilmiyordum. yap deseler yapamazdım da.

susmuşlar ve asansörden inmişlerdi. bende hemen indim ve masama ilerledim. dosyayı en son masama koymuştum. masaya bakıyordum ama yoktu. tüm çekmeceleri tek tek açmıştım. ama yoktu. yer yarılmış yerin içine girmişti sanki. 

kafamı kaldırdığım anda gördüğüm kişiyle nefesim kesildi. karşımda Woo Jin vardı. elinde ise dosya. 

aradığım dosya.

BÖLÜM SONU

üzgünüm bu sefer kısa oldu. bekletmemek için hemen yazmaya çalıştım. 

Eva-

BOSS / taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin