(59) Zamanın Ötesinde.

74.5K 8.2K 11.7K
                                    

"Ve bana dair her şey silindi tüm hayatlarda, ben silindim. Hiç yaşanmamış gibi."

Ben bir canavar değilim, kalpsiz hiç değilim. Şu anda öyle görünüyor olabilirim ama ben kendimin ne olduğunu ve ne olmadığını iyi biliyorum. Kendim gözyaşı dökerken birilerini mutlu etmekten hoşlanmıyorum. Lakin gözyaşlarımın bedelini masum insanlardan çıkaracak biri de değilim. Biliyorum kimsenin bana güveni kalmadı, eskiden belki ama şimdilerde kimse bana güvenmiyordu. Neden güvensinler ki? Tüm mesele benim kafamın içinde olup biterken ne biliyorlar ki neye inanıp güvensinler. Güvenmemelerini anlarım çünkü geldiğimiz nokta tüm güvenleri yıktığım noktaydı. Ama her şeyden önce ben bir öğretmendim, ölen tüm çocuklara keyfimden kayıtsız kalmadım. Evet, çok öfkeliyim ama hiçbir zaman öfkem mantığımın önüne geçmeyi başaramamıştı. Itır öldüğünde ise hiç olmadığı kadar öfkeliydim. Dışarıdan bakan biri beni çok sakin bulabilirdi ama kardeşimin ölümü bana asıl öfkeyi yaşatmıştı. Dışarıya vuramadığım, içimde beni cayır cayır yakan yakıcı bir öfkeyi tatmıştım. Fakat bu bile mantığımı yitirmem için yeterli değildi. Evet, Araf'ı yıkmak için Ninfa'ları bulmaya gitmiştim ama o zaman bile bir yanım bu yıkımı onaylamıyordu. Kraliçe tutsağımız olursa koloniyi kontrol edebilirdik. İstediğim kişiler ölecek, masumlar yaşayacaktı. Evet, kraliçenin olduğu kavanozu elime alırken son verdiğim karar bu yöndeydi. Fakat hemen sonrasında başıma gelen her şeyden tanrıların sorumlu olduğunu öğrenince işler değişmişti. Kimse beni kullanamazdı, bu zevki kimseye yaşatmayacağım. Bu yüzden planda küçük bir değişiklik yaparak büyük oynamaya karar vermiştim. Ancak bunu yaparken bile bu işin sonunda diğerlerinin kurtulmasını planladım. Bedel ödeyecek sadece bendim çünkü benim en büyük zararım hep kendime olmuştur. Onlar henüz bunu bilmiyor ama gün bitmeden öğrenmiş olacaklar.

Ninfa'lar gittikçe bize yaklaşırken buradaki herkes şaşkınca bana bakıyordu. Sıraç, "Ne demek gitmiyoruz?" dediğinde omuz silkerek hepsinden uzaklaştım ve açık bir alanda durdum. "Gitmek yok," dedim başka da bir şey söylemedim. Hepsi ölmeliydi, hem de hepsi. Baharı istiyorlarsa önce kışı yaşamalılar.

Sıraç, "Ölelim mi istiyorsun?" dediğinde kıkırdadım. "Ölelim diyorum Sıraç, ölelim," dedikten sonra yeşillerim onun yeşilleriyle buluştu. "Peki sen benimle ölmeye var mısın?"

"Bana bir sebep vermeden mi?" diye sordu. Neden ölmesi gerektiğini merak ediyordu.

"Sebep olmadan benimle ölmez misin?"

"Ben sebepsiz yere hiçbir şey yapmam Elzem," deyince ona burukça gülümsedim. "Ben de bu yüzden senin için değil Itır için yapıyorum bunları. Neden biliyor musun?" dedim içim acırcasına. "Ben ölelim dediğimde bir tek Itır bana ölelim derdi. Ne sebep ne de açıklama istemez, yoksan yokum derdi. Sen ölseydin üzülürdüm Sıraç, ama sadece üzülürdüm. Annem, babam, Yavuz veya arkadaşım, hatta sevdiğim adam bile ölse ben sadece üzülürdüm, ama Itır için üzülmekten çok daha fazlasını yaparım ve yapacağım," dedim. Bir tek Itır benimle gözü kapalı ölüme atlardı. Ne ötesini ne de ilerisini düşünmeden bir tek Itır benim için canını verirdi. İşte ben böyle biri için ne ötesini ne de ilerisini düşünmeden her şeyi yaparım. Ben çok insan tanıdım ama hiçbiri bana bir Itır olmadı ve olamaz. Benim kardeşim öyle biriydi ki, yanağımdan değil alnımdan öperek sahiplenirdi. Koluma girmez, kafamı göğsüne bastırarak sarılırdı. Ben kardeşimin annesi olduysam o benim hem babam hem de ağabeyim oldu. Bizim bir anne babaya ihtiyacımız vardı ve birimiz kadınsı diğeri erkeksi hareketleriyle bunu diğerine verdi. Dışarıdan bakan biri için bu normal bir ilişki değildi, ama ay ve güneşin ilişkisi zaten hep normalin çok üstünde olmadı mı?

"Sen benim tüm dünyamsın Elzem," diyen bir kız için tüm dünyayı yakarım ve yakacağım.

Aslında yaşattığımı yaşıyorum. Tanrıların ilahi adaleti bir tek benim canımı yakıyordu. Ben kendi infazımı planlayıp kardeşime ablasının ölümünü yaşatmışken, şimdi ben de kardeşimin ölümünü yaşıyordum. Tek fark: Itır numaradan ölmemiş gerçekten ölmüştü. Benim öldüğümü düşünürken o da böylesine bir acıyı mı çekti? Eğer cevap evet ise ben dünyanın en kötü ablasıyım.

MEDUSANIN ÖLÜ KUMLARI (Kitap Oluyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin