"Beni anlamaya çalışma anlaşılmazım. Beni çözmekle uğraşma sadece izle. Ben tüm dengeleri tek tek bozarken sen arkamda durarak seyircim ol. Hani olmaz da, yine de olursa, küçük bir ihtimal yorgun düşüp tökezlersem beni tutmak için tam arkamda durduğunu bilmeliyim."
Kendimi ateşten bir çemberin içinde hissediyorum, dört bir yandan beni kuşatmış bir ateş. Araf tam bir kabustu, içinde yüzlerce canavarı gizleyen bir kabus. Tüm bu canavarlar üzerime üzerime gelirken bu kabustan uyanamadığım gibi tek başıma mücadele etmek zorundayım. Kaçamıyorum, seçeneklerimin içinde kaçmak hiç yer almadı ancak savaşmak da istemiyorum. Kim ucunda ölüm olan bir savaşa atılıp bile bile lades der ki? Ben kazanmak için kılıcımı kuşanırdım lakin şimdi bana yenil diyorlardı. Kazanırsan öleceksin bırak galibiyet başkasının olsun diyorlardı. Bilmedikleri şey kaybedersem de pek yaşıyor olmayacağım. Deneyimsiz bir faniyken zaten ölümsüzlere karşı hiç şansım yok, yani bu yarışmanın içinde yer alırsam kazanmak gibi bir umudum olmadığı için zaten öleceğim. Hani aksilik bu ya şans eseri kazansam yine öleceğim. Ee kaybetsem de ölmekten beter olacağım, her yolun sonu ölüme çıkarken biri bana ne halt yiyeceğimi söyleyebilir mi?
Bu işten kurtulmak için kendime seçenekler sunuyorum ama hiç birinin oluru yoktu. Hastayım desem? Doğa'yı o canavarların insafına bırakamam, Doğa hastalanmış gibi rol yapsa? Buna da kimse inanmaz çünkü klan liderleri gelene kadar gayet iyi olduğunu gördüler. Aynı anda her ikimiz birden hastalansak? Bu daha çok dikkat çeker. Hani akademiden kaçalım diyeceğim de gecenin bu saatinde nereye gidebiliriz? Akademiden bir yere saklansak? Bu hiç olmaz çünkü haftalar önce kurdukları bu tuzağın meyvesini toplamak için köşe bucak bizi arattırıp bulurlar. Birinden yardım istesem? Maalesef bu da olmaz çünkü bizim yüzümüzden kimsenin başı belaya girmemeliydi. Hayır belkide ilk kez üçüncü bir seçeneğim yok fakat bu pes ettiğim anlamına gelmiyor. Bu sefer önceden plan yapmak yerine olayları akışına bırakıp doğaçlama gideceğim. Kendime üçüncü bir seçenek bulana kadar olayların gidişatına göre hareket etmem daha mantıklı.
Bu aptal yarışmada Itır'ı korumalıyım, çünkü her ne kadar güçlü olsa da rakipleri yüzyılların gücüne ve deneyimine sahip.
Doğa'nın alacağı hasarı en aza indirecek şeyler bulmalıyım.
Off tamam Mara'yı da sahipsiz bırakacak değilim.
Bana ne olacağı da zaten pek kimsenin umrunda olmuyor. Ben anca böyle arada koşturup durayım.
"Sen artık şu mutfaktan çıkacak mısın?" Kahyanın öfkeli homurtusu beni daha çok geriyordu. Liderler yarım saat önce gelmiş şuanda kutlama salonundaydı. Biz kalkanları huzuruna çağırdıkları için kahya gerekirse zorla saçımdan sürükleyerek beni götürecekmiş gibi bakıyordu.
Araftaki tek kalkanları haliyle herkes gibi onlarda merak ediyordu.
"Davetlerini kibarca reddettiğimi söyleme nezaketinde bulunsanız çok şey kaybetmezsiniz." Doğa'nın henüz yarışmada haberi olmadığı için gülerdi tabii, ama aynı şeyleri kendim için söyleyemem.
Bana doğru sabırsızca bir adım atan kadın ile, "Ah pekâlâ onları varlığım ile şereflendireceğim." At kuyruğu yaptığım saçımı savurarak yanından geçtiğimde bu gece Elzem bebeği karnında yine bıçaklardı artık.
Kahya önde ben ve Doğa arkasında bir üst kata çıkınca koridorda bize doğru gelen Mara ve Itır'ı gördüm. Itır diğer günlerden farksız yine bir pantolon ve omuzları açık gömlek tarzında bol bir penye giymişti. Önden bağcıklı korsesi ince belini ortaya çıkartırken dar pantolonunun üzerine gelen bağcıklı çizmeleri tarzından hiç şaşmadığını gösteriyor. Festivali zerre takmayan kız belinde kılıcı, uzun simsiyah saçları ile tam bir amazon kadınıydı. Böyle bastıkları yeri adeta gücüyle inletircesine yürüyen nadir insanlar olur ya, işte benim kardeşim onlardan biriydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEDUSANIN ÖLÜ KUMLARI (Kitap Oluyor)
FantasyElzem Akay'ın sıradan ama güzel bir hayatı vardı. En iyi okullarda okumuş, en güzel oyuncaklara ve kıyafetlere sahip olmuştu. En değerli mücevherler daima onun boynunu süslemiştir. Lüks içinde yaşarken hayatta istediği her şeye kolayca sahip olmuştu...