(2) Tarot Kartı.

172K 11.6K 17.1K
                                    

"En acısı da neydi biliyor musunuz? Bana dürüstlük dersleri veren tüm o insanların bunu, bana yaşattıkları yalanların içinde yapmış olduklarını fark etmemdi. Hayır, bozmadım."

İkimizde manidar bakışlarla birbirimize bakarken daha fazla dayanamayıp onun elindeki kitabı aldım. Garip bir şekilde Mara kitabın kapağındaki ismi ve ilk sayfadaki satırı okuduktan sonra devamını okuyamamıştı. Denemesine rağmen bunu yapamayınca bu durumdan bir şey anlamamıştık. Az önce bilmediği halde okuyabiliyordu fakat şimdi okuyamıyordu. Sanki bir şey olmuştu. Hafızasında kitapla ilgili kısımlar silinmiş gibi okuyamadığını söylemesi çok garipti.

Belki de benden daha fazla para koparmak için böyle bir numaraya başvurdu. Ancak hayır, en az benim kadar şaşkın görünüyordu. Birkaç dakika önce kolayca okuyabildiği satırları şimdi neden okuyamadığını anlayamıyordu.

Kitabı yeniden benden almasını izledim. Tüm sayfaları karıştırıyor sanki neden okuyamadığını anlamak istiyordu. "Tamam, Mara olmuyorsa bırak." Hayır, beni dinlemedi hatta okuyamadığına kızmış gibi sayfaları hırsla karıştırmaya başladı.

"Bu saçmalık!" Elindeki kitabı duvara fırlatırken sinirli görünüyordu. "Ben daha okumayı bilmeyen bir çocukken bile her dili okurdum!" Öfkeyle ayağa kalkınca ağzından kaçırdığı şey fazlasıyla dikkatimi çekti. Ne demek okumayı öğrenmeden önce her dili okuyordum?

"Sen az önce ne dedin?" Usulca ayağa kalktığımda az önce ne söylediğini yeni fark ettiği için panikledi.

Bakışlarını hızla kaçırdı. "Öfke anında saçmaladım, Elzem Hanım." Hayır, söylediği şey öylesine ağzından kaçırdığı bir şey değildi. İnsanlar öfkelendiğinde bu tür şeyler söylemezdi. Aksine öfke anında ağzımızdan çıkan tek şey gerçekler olurdu.

"Eğer bana anlatırsan sana sürekli yaşadığım ama kimseye anlatamadığım bir şeyi anlatırım," diyerek onu konuşmaya teşvik etmeye çalıştım.

Ailesi yedi kuşaktır Akay ailesinin yanında çalıştığı için Mara ile aynı gecede doğacak kadar talihsizim. İkimizde aynı gecede ve aynı odanın içinde dünyaya gözlerimizi açmıştık. Evde olanları en az benim kadar iyi biliyordu ama benimle ilgili olan şeyleri ben istemediğim sürece kimse bilmezdi. Teklifim ilgisini çekecek kadar cezbediciydi.

Derin bir nefes aldığında tereddüt etse de sırrıma olan merakı yüzünden başını salladı. "Ben tüm dilleri biliyorum." Gözlerimin içine bakıp, "Bilindik ve bilinmeyen tüm dilleri," dedi soluğumu keserek. Tüm dilleri derken? Kâinat üzerindeki tüm dillerden bahsediyor olamaz, değil mi?

Aklımdan geçenleri tahmin etmiş gibi başını salladı. "Ailem bunu kimseye anlatmamam için beni uyardı. Nasıl mümkün oluyor, bilmiyorum ama tüm dilleri biliyorum. Bugüne kadar okuyamadığım kitap olmadı."

Eliyle duvarın dibine fırlattığı kitabı gösterdi. "Onu da okuyacağımı biliyorum ancak biri az önce zihnime girmiş gibi bunu yapamıyorum." Anlattığı saçmalığa inanmamı mı bekliyordu? Kimse tüm dillere hâkim olamazdı. Bunu yapmak bir insanın yıllarını alırdı. Dünyada kaç tane dil olduğunu bilmiyor olmalıydı. Kahretsin ki ona inanan bir yanım da yok değildi! Bunun nedeni çocukken bile televizyonda yabancı bir film görünce kendini tutamayıp hemen çevirisini yapmasıydı. Ve o yaşlarda henüz okula bile başlamadığını hatırlıyorum.

Başını kaldırıp sıkıntılı bakışlarını bana çevirdi. "Biliyorum çok saçma ama inanın az önce ne hissettiğimi biliyorum." Sesi kısık çıkıyordu. "Sanki bir şeyler odaklanmamı engelliyordu. Garip değil mi?" Asıl garip olan ona inanıyor olmamdı. Bu hayretler içinde kalmama neden oluyordu çünkü böyle tuhaf olaylara asla inanan biri olmadım. Fakat şu anda ilginç bir şekilde benliğim ona inanıyordu.

MEDUSANIN ÖLÜ KUMLARI (Kitap Oluyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin