"Benim gözyaşlarım değerliydi. Gözlerim hep ıslak bakardı ama gözlerimde yaşlar dökülemezdi. Bunu istemediğimden değil, mecburiyetten. Herkes acıdığında ağlardı lakin ben, en çok acıdığımda ağlamamalıydım."
Olanların hızına yetişemiyordum. Son olanlar o kadar ilginç ve akıl almaz ki ben artık yaşadıklarımın hızına yetişemiyorum. Kendi öz annem birdenbire bizim için tehlike olmaya başlamışken ne yapacağımı bilmiyorum. Hani karşımdaki normal bir insan olsa mutlaka karşı bir strateji hazırlardım. Fakat doğaüstü güçleri olan bir şeye karşı ne yapılabilir ki? Onun gibi insanları etkisi altına alan büyülerimiz yokken ona karşı hiç şansımız yoktu. Üstelik o annem bile değilmiş. Karanlık bir ruh tarafından ele geçirilen birine anne demek de doğru değildi.
Biz yıllardır bir beden hırsızıyla mı yaşıyorduk?
Hâlâ yaşadıklarıma inanamayan benliğim bu korkunç olayların karşısında bir açık ya da içimi rahatlatacak bir yalan arıyordu. Peki buldum mu? Hayır! Tüm bu doğaüstü saçmalıklar gerçekti ve ben bunları yaşıyordum. Şu anda kaçtığım konağın kapısıyla bakışırken her şeyin kötü bir kabustan ibaret olmasını istiyordum. Karşımda insanları ustaca kontrol eden bir rakip varken bundan sonraki tüm hamlelerim tamamen doğaçlama olacaktı.
Bilerek konaktan çıkmamıza izin vermişti. Denememizi istemişti, deneyip ondan kurtulamayacağımızı anlamamızı istemişti. Başarılı da oldu çünkü şu anda hepimiz umutsuz bir haldeyiz. Yağmur tüm şiddetiyle üzerimize yağıyor, konaktaki arabalar çalışmıyor ve yine taksi çağırarak kendimizi bir kez daha burada bulmak istemiyoruz. "Arkamızı dönüp nefesimiz kesilene kadar koşalım mı?" Mara'nın önerisi kulağa fena gelmiyordu.
"Sen ne önerirsin, Elzem?" Evet hep olduğu gibi Doğa kendi fikrini bile söyleyemeyecek kadar korkuyordu. Genelde düşünme işini hep bana bırakıyordu. Şu anda önereceğim hiçbir şey yok.
Itır yüzüne yapışan siyah saçlarını hırsla geriye iterken kapıya doğru yürüdü. Bu ondan beklediğim bir şeydi. "Artık kaçmak yok. O cadıya Itır Akay kimmiş göstereceğim!" Bu seferki rakibinin fiziksel güçlerden çok daha fazlası olduğunun farkında mı? Gerçi onu korkarken görmek asıl beni şoka uğratırdı. Kardeşim doğuştan korkusuzdu.
Henüz on iki yaşında abim Yavuz'u çok pis dövmüştü. O günden bu yana sıska bedeninde inanılmaz bir güç olduğunu ailecek gördük. "İyi tarafından bakarsak biz sayıca ondan üstünüz." Kendimi teselli etmeye başladığım esnada Mara, "Kötü tarafından bakarsak biz fani, o iblis," dedi sinirlerimi bozarak. "Neyse ki sayıca biz üstünüz!"
Mara tüm moralimi bozup Itır'ın peşinden gidince ben sadece iblis kısmındaydım. "Doğa bir iblis neye benzer sence?"
"Annene benzer."
"Doğa Akay!"
Gülerek, "Ne?" dedi. "Farkındaysan o ruh annenin içinde. Ayrıca bana böyle şeyler sorma korkuyorum." Sanki korkmadığı bir şey var da... Gölgesini görse çığlık atacak potansiyeldeydi.
Doğa'da koşarak kızlara yetişince, "Elzem hadi!" diye bağırdı. Artık emin oldum Doğa gerçekten bensiz adım atmayı bilmiyordu.
Onlara yetiştiğimde konağın kapısının sonuna kadar açık olduğunu gördüm. Bu saatte kapıların açık olması normal değil, üstelik ayaklarımda oluşan karıncalanma da normal değil. Ayaklarımın tabanı yanıyor, uyuşuyordu. Bu daha önce hiç olmamıştı. İçeri girdiğimizde tüm ışıklar yanıyordu fakat etrafta tek bir çalışan yoktu. Bu saatte hepsi uyumuş olamaz, değil mi? Dış kapı sonuna kadar açıkken nasıl uyuyabilirler?
İçeriye girdik. Birkaç adım atmıştık ki çift kanatlı kapı arkamızda gürültüyle kapanınca Itır dışında hepimiz çığlık atarak geriye döndük. "Rüzgâr kapatmış olmalı aptallar." Itır bizi azarladığı esnada ayaklarımdaki rahatsızlık gittikçe artıyordu. Ayaklarım spor ayakkabılara sığmıyor gibiydi. Hayır, hiçbir güç tekrar onları çıkartmama neden olamaz. Artık uyurken bile çıkarmayacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEDUSANIN ÖLÜ KUMLARI (Kitap Oluyor)
FantasyElzem Akay'ın sıradan ama güzel bir hayatı vardı. En iyi okullarda okumuş, en güzel oyuncaklara ve kıyafetlere sahip olmuştu. En değerli mücevherler daima onun boynunu süslemiştir. Lüks içinde yaşarken hayatta istediği her şeye kolayca sahip olmuştu...