Bir, iki ve son! Ölüme doğru son iki adım. Uzaktan tüm vedaları yaparak son adımlarımı attığımın bilincinde yürümek bir bebeğin ilk adımlarını atmasından daha güç.
Geriye kalan son iki günüm. İnsan öleceği günü önceden bilince içine bir keder çöküyor. Yapmak isteyip de yapamadığım her şeyi hemencecik yapmak istiyorum ancak yirmi dört yılda yapamadığım onca şeyi iki güne sığdıramam ki. Ben aslında hep varlık içinde yokluk çeken biri olmuşumdur. Hayatımdaki her şeyi hep yirmi dört yaş sonrasına ertelemiştim. Baskı altında geçen ömür de iplerim hep başkalarının elinde olduğu için kendimle ilgili her şeyi özgürlükten sonrasına erteleyip durdum. Kız kulesine gidecektim, hep duyduğum ama hiç gidemediğim kız kulesine giderek uzun uzun denizi izleyecektim. Ankara'da bir deniz yok ben işi gücü bırakıp İstanbul'a gidecek haftasonu kız kulesinde olacaktım. Sonra Kapalıçarşı'da birçok alışveriş yapacak balıklı gölde resim çekecektim. Ben tüm tatilimi hep farklı şehirlerde gezerek geçirecektim. Konaktaki kargaşadan uzak, geceleri sabaha kadar masa başında uyukladığım şirketteki işler yok. Sadece ben ve ertelediğim hayatım olacaktı. Hayır öyle yurtdışına çıkıp yabancı ülkelerde gezmek değil, ben güzel Türkiye'min her toprağını gezecek yeni yerler keşfedecektim. Dilini, dinini, kültürünü bilmediğim bir yere gitmeyi hiç istemedim çünkü ben yerini yadırgayan biriyim. Hep fazla evcimen olmuşumdur ama şimdi yadırgadığım her şeyi yaşıyorum. Asla öyle din, dil, ırk ayrımı yapan biri olmadım benim sorunum zor uyum sağlamak. Lakin kaderin işine bak ki beni Ankara'dan kopartıp haritada bile olmayan kahrolası bir cehenneme gönderdi. Şimdi işin yoksa iki günde yapmak istediğin her şeyi burada yap!
Kız kulesi yerine bu insanlar beni darağacında sallandırdılar hangi hayalden bahsediyoruz.
Geriye sadece iki günüm kalmış olabilir ama bu geçen iki günde de hiç boş durmadık. Defalarca ölüm tehlikesi yaşamış olsak da listedeki her şeyi tamamladık. Tabii tek bir eksik dışında çalı erikleri! Aslında ben onları almıştım ama tanrı şarabını alırken kaçtığımız esnada atlarımız handa kalmıştı. Evet çalı erikleri atımın heybesindeydi. "Çok saçma ve uçuk bir teori ortaya atacağım. O çirkin yaratık senden hoşlanıyor olabilir mi?" Fanilerin bölgesine yine enerjilerimizi gizleyerek geldiğimiz için Meliz boş konuşuyor. Parazite dönüşen tüm Oyunbazlar buradaydı genelde karanlıkta ortaya çıktıkları için handa bir şeyler yerken güneşin batmasını bekliyoruz. Tabii bu yanımdaki iblisin canımı sıkmasına engel değil.
"Bunu da nereden çıkardın?" Masanın üzerinde duran içki şişesini önüme çekip kulplu bardağımı çok az doldurdum. "Bunun içinde tanrı şarabından bir şeyler yok değil mi?" Nadiren içerdim alkollü şeylere karşı dayanıklılık seviyem fazla zayıf olduğu için pek sık içen biri değilim.
"Sadece üzüm." İyi en azından ceset yağı gibi bir şeye maruz kalmayacağım. "Şu iki günde gözlemlediğim şeyler hiç hoşuma gitmiyor Elzem." Elindeki çöreği masaya bırakınca yeşilleri sorgularcasına bana bakıyordu. "Bizi korkuttuğunu bildiği halde peşimizden ayrılmıyor. Bir şey fark ettim sırf sana yardım edeyim diye bana saldırıyor çünkü onun bu halde olmasıyla hiçbir ilgim yok. Sana yemek yedirmek için seni zorluyor. Dün kalan şeyleri almamız için tüm gün bize yardım etti ve şu anda hangi cehennemde bilmiyoruz. Bu şey seni dinliyor değer veriyor. Tanrı aşkına hâlâ farkında değil misin? Bir canavarı kendine aşık etmiş olabilirsin!" İçkiden küçük bir yudum alırken kendimi tutamayıp güldüm. Düşündüğü gibi bir şey yoktu canavar ve ben yıllardır iç içe yaşadığımız için birbirimizden nefret ettiğimiz kadar değer de veriyoruz.
Aramızdaki şey aşktan daha güçlü bir duyguydu. Daha çok ortak kaderi yaşayan iki mahkûmun yoldaşlığı.
"Bende ona değer veriyorum peki bu beni ona aşık mı eder? Meliz onunla aramda olan ilişki mazoşistlik boyutunda hastalıklı bir ilişki. Birbirimize verdiğimiz acı bizi bağlıyor ne sanıyorsun acı veren sadece o muydu? Hayır beni kanattığı kadar onu kanattım ben kolay kolay boyun eğmem bunu iyi biliyor." Acılarımız ortaktı o canımı yaktıkça kendisi de acı çekiyordu. Bu yüzden hata yapmamdan nefret ediyordu çünkü ben hata yapınca bana zarar versin diye laneti onu zorluyordu. Öte yandan bazı hatalar karşısında onu durdurduğum oluyordu. Elime keskin bir şey alıp kendimi kanattığım an bana ceza veremeyecek kadar çok acı çekiyordu ama kendime verdiğim acı ve onun çektiği acıyı da yaşıyordum. Yani biz hem kendimizi hemde karşı tarafı yakıyorduk. Evet şu anda bedenimdeki kafesinden kurtulduğu için özgürlüğünün küçük bir kısmını kazandı ama geri kalanı kazanmak için ilk benimle beslenmeli. O bunu yapmıyor çünkü birlikte geçirdiğimiz koskoca bir geçmiş vardı. Demek istediğim hâlâ kim efendi kim köle belirsiz. Son gözyaşı ile bu soru cevap buldu sandım ama canavar benimle beslenmediği için bizi yine bu belirsiz soruyla karşı karşıya bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEDUSANIN ÖLÜ KUMLARI (Kitap Oluyor)
FantasyElzem Akay'ın sıradan ama güzel bir hayatı vardı. En iyi okullarda okumuş, en güzel oyuncaklara ve kıyafetlere sahip olmuştu. En değerli mücevherler daima onun boynunu süslemiştir. Lüks içinde yaşarken hayatta istediği her şeye kolayca sahip olmuştu...