(68) Canavar Ve Güzel.

84.8K 7.5K 8.3K
                                    

"Bazı insanların görünüşü canavara benzerdi. Bazı insanlar da güzel maskelerin ardına ne canavarlar gizlerdi."

Itır bahçede boş boş gezmek yerine askerlerin antrenman yaptığı alana doğru yürüdü. Ne zaman canı sıkılsa yumruklarını konuşturacak şeyler yaparak rahatlıyordu. Gediz ile nasıl konuşacağını bilmediği için şu anda canı fazlasıyla sıkkındı. Birkaç yumruk atmak belki Gediz'i aklından çıkarması için işe yarayabilirdi. Sinirden güldü. "Sanki mümkünmüş gibi. Medusa'nın torununun aşk acısı çektiği görülmüş şey değil. O sapık ayarlarımla oynadı!" Söylenerek adımlarını hızlandırdı.

Eğitim alanına geldiğinde az kalsın gülecekti. Gediz'i aklından çıkarmak için kendi ayaklarıyla Gediz'in olduğu bir yere gelmişti. Hafız ile kılıçlarla müsabaka yapıyorlardı. Yürüyüp açık alana çıkarak, "Hafız," diyerek ona yaklaştı. "Yerini bana ver," dediğinde ikisi dövüşmeyi bırakıp ona doğru döndüler. Hafız gülerek, "Ah, şu Tenebrisler. Verir misin demelisin Itır," dedikten sonra dövüş alanının dışına çıktı. "Senindir."

Itır yürüyüp Gediz'in karşısına geçince ikisi Hafız'a döndü fakat gülen adam, "Buradan bir yere ayrılmıyorum," diyerek onların sessiz isteğini geri çevirdi. "Itır'ın bir refakatçiye ihtiyacı var." Gediz ile burada yalnız kalması hoş olmazdı. Bu yüzden onlardan biraz uzakta olup ikisini izleyecekti. Itır buranın adetlerini bilmiyordu ama Gediz kural tanımıyordu. İkisini bir skandaldan korumanın tek yolu burada kalmasıydı.

Gediz, Itır'ı izlerken, "Ne yapmaya çalışıyorsun?" diye sordu. Gerçekten onunla dövüşmeyi mi düşünüyordu?

Itır omuz silkerek kılıcını kınından çıkardı. "Bir müsabaka da benimle yap," deyince Gediz kaşlarını çattı. Belli ki onunla konuşmak istiyordu ama normal kadınlar gibi konuşmak varken neden dövüşmek gibi bir yolu seçiyordu ki? Araf'takilerden daha vahşiydi.

Gediz elindeki kılıcı kenara attığında, "Başla," derken kılıçla dövüşmeyeceğini az önce göstermişti. Itır kılıçlar konusunda henüz yeteri kadar iyi değildi.

Itır'da kılıcını kenara atarak ona doğru yürüdü. "Kazanan için bir ödül olmayacak mı?" dediğinde Gediz güldü. "Gerçekten kazanacağını mı düşünüyorsun?" diyerek ilk hamleyi yapan Itır'ın yumruğundan başını eğerek kurtuldu. Ona karşı hiç şansı yoktu.

Hafız sırtını yasladığı saman balyasının yanında onları izliyordu. İkisi dövüşmeye başlamıştı fakat Gediz hep savunmada kalarak Itır'ın darbelerini savuşturuyordu. Böyle yapması Itır'ı kızdırdığı için gittikçe daha sert hareketlerde bulunuyordu. Başını iki yana sallayıp homurdanarak, "Normal bir şekilde konuşmayı bilmiyorlar," diye sitem ettiğinde yanı başında bir ses duydu. "Çünkü içlerinden biri Tenebris ve Tenebrisler yumruklarıyla konuşmayı severler." Hafız duyduğu sese doğru dönünce Bülbül'ü gördü. Elinde kilden bir testi ve bakır bardak tutuyordu. Bu kadını hep fazla ürkütücü bulmuştur.

Bülbül'ün elindeki testiyi işaret etti. "O elindeki nedir hatun?" dediğinde Bülbül onun yanına oturdu. "Zülüf Hanım efendi Ge-" dediğinde hemen sustu çünkü onun adını zikredemezdi. "Oğluna hurma şırası gönderdi," dedikten sonra bardağı hurma şırasıyla doldurup Hafız'a uzattı. "İster misiniz?"

Hafız ona uzatılan şıraya dik dik baktı. Bu kadın Savcı'nın sadece kölesi değil aynı zamanda en yakın arkadaşıydı. Savcı'nın Hafız ve arkadaşlarından nefret ettiğini bilmeyen yoktu. Hal böyleyken korkunç hizmetçisiyle pekâlâ onları zehirletebilirdi. Tamam, görünüş olarak Bülbül çok güzeldi ama buz gibi bakan gözleri ve soğuk tavrı onu korkutucu biri yapıyordu. Bu kadın bir zamanlar zamanı kontrol ettiğini bile herkesten saklamıştı. Öylesine büyük bir gücü hiç zorlanmadan gizlemişti. Şimdi bir Koruyucuydu fakat hâlâ ona güvenmiyordu.

MEDUSANIN ÖLÜ KUMLARI (Kitap Oluyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin