Ceren'in evinde kaldığım süre zarfında kafamı toparlamıştım fakat yorgun düşen bedenim olmuştu. Telefondaki fotoğrafları bir bir gezmiştim. İhanet ağır bir duyguydu ve ben buna katlanamıyordum. Kandırılmıştım. Onun koynundan çıkıp benim evime geliyordu. Benimle aynı havayı soluyor, benimle yemek yiyor ve benimle uyuyordu. Kafamdaki her soru cevap bulmamıştı fakat burada kaldığım sürece onun yüzünü görmeyecektim. Geçen birkaç günün ardından Ceren'in evine de gelme cüretinde bulunmuştu. Ceren'in avukat olan ağabeyiyle yarın yüz yüze konuşacaktık ve bu işi kökünden çözecektim. Ayrılmamıza üzülecektim hatta kahrolacaktım. Benim üzüleceğim kadar sevinecek birileri de vardı elbet, örneğin kaynanam. Yeni geliniyle mutlu mesut geçinir giderlerdi...
Gece yarısını geçmişti ve benim mide bulantılarım iyice artmıştı. Telefonuma gelen mesajla yataktan fırladım ve banyoya koştum. Benim çıkardığım seslere uyanan Ceren mutfağa dalmıştı bile. Sağlık ocağından aldığım ilaçları benim için hazırlıyordu. Elimi yüzümü yıkayıp mutfağa girdiğimde Ceren antredeydi ve elinde bir poşet vardı. Yanıma gelip poşeti elime tutuşturarak gözlerimin içine baktı.
"Hayır! Bunu asla yapmayacağım." diye keskin bir dille uyardım Ceren'i. O ise bu söylediğimi takmadı ve poşeti gösterdi."Yap şunu artık. Doktoru duydun, sonuç negatif çıkmadan sana ilaç vermeyeceğim. Bak beni delirtme Engin'e söylerim hastaneye götürür seni." Engin'in ismini duyunca tüm tüylerim şahlanmıştı. Yanaklarımı şişirdim ve banyoya girdim. Poşetin içinden gebelik testini alıp kutuyu inceledim. Prospektüsü hızlıca okudum. Şu şeyden kurtulmak için beklemeye koyuldum. Beş dakika beklemem gerekiyordu sadece, Engin yüzünden dokuz yılım heba olmuştu, beş dakika neydi ki dokuz yılın yanında!
Zaman hızla ilerledi ve ortaya çıkan tek çizgiyle son umutlarımda tükenmişti. Ceren'e bir ispat gerekiyordu ilaçları almam için o yüzden hayal kırıklarımı toplayıp banyodan hızla çıktım. Ceren'e gebelik testini uzattığımda yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirdim.
"İlaçlarımı ver bakalım." Ceren'in gözleri büyürken ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Engin'le ilgili olabilir miydi? Yok canım, mümkün değildi. Ceren, elleriyle ağzını kapatıp çığlıklar atmaya ve zıplamaya başladı.
"Kızım hamilesin!" Tek çizgi bebek yok demek değil miydi? Bu kadın ne saçmalıyordu? Ceren'in kolunu tuttum ve ciddiyetimi belli etmek için kaşlarımı çattım.
"Tek çizgi bebek yok, çift çizgi bebek var demek. Ya sen ne kullanıyorsun? İyi kafa yapıyormuş!"
"Teste bak," dedi ve elleriyle oynamaya başladı. Ciddiydi ve oldukça heyecanlıydı. Testi çevirip gülümsedim, tam poşete atmak üzereyken tekrar kendime çevirdim. Çift çizgi! Sanırım halüsinasyon görüyordum. Bunun başka açıklaması yoktu, mümkün değildi. Rüyadaydım belki, birazdan saat çalacaktı ve ben uyanacaktım. Hızla kendimi çimdiklediğimde acıyla yüzümü buruşturdum. Hamileydim! Bebeğim olacaktı ve ben şu an dünyanın en mutlu insanıydım.
Fakat bu mutlulukta uzun sürmemişti. Gerçekler yüzüme çarptığında kalbimde kâğıt kesikleri oluşmuştu. Bu kesiklerin sebebi olan kâğıtlar boşanma celbine aitti. Gümüş varaklı, ayakları çiçek oymalı olan masanın üzerinde duruyordu kâğıtlar. Ozan ağabey, ben sağlık ocağındayken bırakmış olmalıydı. Avukatım olarak ona elimdeki tüm kozları vermiştim. Yarın geldiğindeyse imza işini halledecektik. Ben yokken dosyayı Ceren'e bıraktığını söylemişti.
Elim karnımla buluştuğunda gözlerim yaşarmaya başlamıştı. Burnumu çektim ve kendi kendime konuşmaya başladım. Aslında bu konuşma kendimden çok varlığını yeni öğrendiğim bebeğimleydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PEMBE PANJURLU EV (TAMAMLANDI)
General FictionPembe Panjurlu Ev sarsıcı bir hikaye ve unutulmaz karakterleriyle okuyucularını derin duygusal bir yolculuğa çıkarıyor. Kitap, bir kadının evliliğindeki mutsuzluğunu ve kocasının ihanetini keşfetmesinin ardından başlayan trajik olayları anlatıyor. İ...