Anneler ve çocuklar arasındaki bağı hep merak etmişimdir. Evlat candır, candan da ötedir. Her ne kadar kötü anneler de olsa onların hep kötü olduğuna inanmak güç. Hangi davranış çocukla anne arasına girebilir? Annem, babama benim için katlandığını söylerdi. Sonradan anladım ki katlanma sebebi ben değildim. İçten içe ona ilgi duyuyor olmalıydı. Sert kabuğunun kırılmasını beklemiş olmalıydı. Babam, bana karşı hiç yumuşamadı. Aramızda kalın bir duvar vardı. O duvarı ne zaman ördüğümü bile hatırlamıyorum. Babama, annem için katlanmıştım. Evliliğimde ise ailemi ön plana çıkarmadım. En çok anneme kırılmıştım. Babam, bizi evden gönderdiğinde arkamdan gelmemişti. Beni hep sevdiğini söyleyen annem, babama benim için katlandığını söyleyen annem beni yalnız bırakmıştı. Son görüşmemizdeyse artık gelmesine gerek yoktu. Ben çoktan kanatlarımı kırmış, kendim uçmayı öğrenmiştim. Bana yol göstermesine ihtiyacım yoktu. Korunamayacak kadar karanlıktaydım ve ışığım annem değil çocuğum oluyordu. Şimdi ona ihtiyacım yokken, sorunlarımla kendi başıma savaşırken karşımda elinde bavuluyla duruyordu.
“Anne,” dedim şaşkınlığımı dizginleyemeyerek. Bir anda tüm dertlerim büyümüştü ya da ben küçülmüştüm. Küçücük bir çocuk olup anneme muhtaç olmuştum. Bu duygu seli beni boğuyordu.
“Babana dedim ki kızım yoksa ben de yokum. İznin var mı? Beni hayatına kabul ediyor musun?”
“Etmem mi annem?” dedim ve boynuna sarıldım. Küçük bir çocukken, babamın dediği şeyi yapmadığımda dayak yediğim âna geri dönmüştüm. Dayaktan sonra anneme sarılıp ağlamıştım. Babam, korktuğumda yanlarına gelmememi söylemişti lakin ben yine bir gün korkup soluğu odalarında almıştım. O gün yediğim dayaktan sonra korksam bile kendi başımın çaresine bakmam gerektiğini anlamıştım. Yıllar sonra da anneme başka çocuk yapmadığı için minnettar olduğumu söylemiştim. En azından yanan sadece ben olmuştum.
Babam, sert kabuğunun altında yumuşak bir kalp saklamıyordu. O kalp hep taştı. Kararmış, yosun bağlamış bir taş... Beni neden sevmediğini merak ediyordum. Ben ona ne yapmıştım? Ona göre asi, söz dinlemez bir kızdım. Onun başını yere eğecek bir sınavdım. Ben, babamın sınavıydım...
Annemi içeriye davet edip arkasından ilerledim. Ozan, bavulu alıp İstanbul'un bavulunun yanına koydu.
“Babandan boşanacağım. Bebek doğunca ona bakar, sana yardımcı olurum,” dedi. Gülümsedim. Annem ilk kez evime geliyordu. Engin'le yaşadığım eve hiç gelmemişti. Bunun sorumlusu da yine babamdı.
“Olur tabii,” dedim yanına otururken. Ellerini öpüp kokladım ve başımı göğsüne yasladım. Kokusunu babamdan korkmadan ciğerlerime doldurdum. İlk defa anneme sarılırken tereddüt etmiyordum. Babam bir yerden çıkıp da aramıza girecekmiş gibi hissetmiyordum. Ceren ve İstanbul annemi tanıyordu fakat Ozan ilk defa görüyordu. Tanımamış olması çok doğaldı. Ozan, mutfağa kardeşinin yanına giderken annem fısıldadı.
“Bu delikanlı kim?”
“Ceren'in ağabeyi,” dedim.
“Allah sahibine bağışlasın. Burada kalmıyor değil mi?”
“Anne, burada kim kimle kalıyor kimse umursamıyor ve endişe etme. Onun bir evi var. Ozan sadece bana yardım ediyor. Aynı zamanda da avukatım. O iyi biri.”
“Tamam kızım, kızma,” dedi. Ozan, kahvaltının hazır olduğunu söylemeye geldiğinde annem o soruyu sordu. “Oğlum, boşanmam için bana yardım eder misin?”
“Anne, saçmalama istersen. Boşanmayı unutsan iyi edersin. Tamam benimle kal hem de istediğin kadar. Belki yalnız kalmanız ikinize de iyi gelir. Hem bakarsın babam da gelir,” dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PEMBE PANJURLU EV (TAMAMLANDI)
General FictionPembe Panjurlu Ev sarsıcı bir hikaye ve unutulmaz karakterleriyle okuyucularını derin duygusal bir yolculuğa çıkarıyor. Kitap, bir kadının evliliğindeki mutsuzluğunu ve kocasının ihanetini keşfetmesinin ardından başlayan trajik olayları anlatıyor. İ...