Kendimi kaybetmeden evvel Ozan'ın aracına binmeyi başarmıştım. Ceren, sağ tarafıma oturmuş yüzümü incelemekle meşguldü. Engin, hastaneden çıktıktan sonra bile peşimize takılmıştı. Annesinin ve sevgilisinin ona ihtiyacı varken neden beni takip ediyordu ki? Sinirden ellerim titriyor, yaşadıklarımı hâlâ idrak edemiyordum. Ufak tefek kavgalarımız dışında mutluyduk. En azından ben öyle umuyordum.
"Yarın işe gelsem iyi olur. Hem kafamı da dağıtırım," diye bir imada bulundum. Ceren sekiz yıllık dostumdu. Babasından yardım alarak dergiyi kurmuştu ve herkese yaklaşımı aynıydı. Kaşlarını kaldırıp homurdanmaya başladığında çok komik göründü. Gülmemek için yanaklarımın içini dişledim.
"Patron benim ve işe gelmemeni söylüyorum. Hele bir gel, seni kovarım Yeşim!" son cümleyi üstüne basa basa söylemişti. Sadece gözlerine bakmakla yetindim. Hayatıma bir yerden başlamam gerekiyordu. Beni bir süs eşyası gibi koruyarak sadece bana zarar verdiğinin farkına değildi. Biz birbirimize bakarken yanımızda son sürat ilerleyen araç kornaya basmaya başladı. Başımı camdan yana çevirdiğimde suratı kıpkırmızı Engin'i görmeyi beklemiyordum. Aceleyle telefonu çantamdan alarak beni aldatan kocamı aradım. Telefona ilk çalışta cevap vermesini ummamıştım. Aramızda sorunlar yokken bile telefonuma bu kadar hızlı cevap vermiyordu.
"Geri dön Engin! Beni rahat bırak."
"Kim o yanındaki dallama?" diye bağırdı. Gözlerimi devirerek başımı olumsuz anlamda salladım.
"Sözlerine dikkat et."
"Etmezsem ne olur?"
Sabrımı zorluyordu. Üzerime gelerek iyi şeyler duymayı bekliyorsa yanılıyordu. Bu saatten sonra ne ben ona hesap verirdim ne de o bana hesap sorabilirdi fakat yavuz hırsız işte.
"Ben sana metresini soruyor muyum?" diye sordum. Camdan da yüzünü incelemeye devam ettim. Afallamıştı. Benden bu cümleyi duymayı beklemediği aşikârdı."Sözlerine dikkat et," dedi. Demek ki damarına basmıştım.
"Ah! Demek metres değil. Ne peki Engin? Bunu boşanırken mahkemede soralım istersen. Ben onun ne olduğunu çok merak ediyorum doğrusu."
"Boşanırken başka erkeklerle aynı evde kaldığından da bahsedecek misin?" Bunu bana ima bile edemezdi. Hızlıca camı açtım ve bağırmaya başladım.
"Beni metresinle karıştırma sakın! Sana hesap vermek zorunda değilim. Cadaloz annen hemen koluna takmış metresini ve sen utanmadan bana hesap sorarak iğrenç ithamlarda bulunuyorsun. Benim yerim yurdum belli Engin, koş git METRESİNİ takip et." Sinirden elim ayağım titriyordu. Gözlerim yaşarmaya başladığında camı açarak o da bağırmaya başladı.
"Özür dilerim sevgilim. Yanında birini görmeye dayanamıyorum."
"Adam olsaydın da yanında sen olsaydın!" diye haykırdı Ozan. Engin, gözlerinde ateş saçıyordu. Ağıza alınmayacak küfürler ve hakaretler eşliğinde Ceren'in oturduğu mahalleye giriş yaptık. İki öfkeli adam da söverek dışarıya çıktı ve birbirlerinin yakalarına yapıştılar. İlk darbeyi alan Engin olmuştu. Öfkeyle hırlayarak Ozan'ı yere serdi ve tekmelemeye başladı. Ceren araya girmeye yeltendiğinde onu zor durdurmuştum. Ozan, Engin'in ayak bileğini yakalayarak onu yere düşürdü ve kaldırımın kenarına başını çarpmasına sebep oldu. O an apartmanlardaki insanların pencerelere doluşup bizi izlediğini fark ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PEMBE PANJURLU EV (TAMAMLANDI)
General FictionPembe Panjurlu Ev sarsıcı bir hikaye ve unutulmaz karakterleriyle okuyucularını derin duygusal bir yolculuğa çıkarıyor. Kitap, bir kadının evliliğindeki mutsuzluğunu ve kocasının ihanetini keşfetmesinin ardından başlayan trajik olayları anlatıyor. İ...