23 : Ben Seni Ezelden Beri Tanıyorum

1.7K 133 35
                                    

Bebek giderek hareketleniyor, geceleri uykumdan uyandırıyordu. Bu gecelerde sık sık Ozan'la mesajlaşıyorduk. Her daim yanımda olmak istiyor, her anı benimle birlikte geçirmek istiyordu. Başladığımız ilişki henüz çok yeniydi ve bu ziyadesiyle güzel hissettiriyordu. Ceren'in söylediği yarışmayı da ikincilikle kazanmış, eve küçük de olsa bir katkı sağlamıştım. Akmasa da damlıyordu. Bebek odasında annem ve babam da dahil olmak üzere arkadaşlarımın her biri eşyaları alıp ücretini bana söylememişti. Ozan, eve ne zaman gelse elinde oyuncaklar oluyordu. Daha doğmadan şımartılıyordu küçük prens. Yemek yediğimiz akşam "eksik var mı?" diye sormuştu. Olmadığını söylesem de inandıramamıştım. Hatta şimdiden bebek bezlerini almak istiyordu lakin zorla da olsa onu bu fikirden alıkoymuştum. İzin versem eve bir ton bebek bezi getirirdi. Bazı bezlerin bebeklerin cildine yaramadığını okumuştum. En kaliteli bezler bile bebeğin cildini tahriş edebiliyordu. Bu riski göze alamazdım. Ozan'a aynı yazıyı gönderdiğimde bu fikrinden çabucak vazgeçmişti.

Bazı günlerde Ozan'la Ceren'i sürekli fısıldaşırken görüyordum. Neler çevirdiğini bilmiyor, tahmin de edemiyordum. Bir işler çeviriyorlardı yine ama fazla kurcalamak istemiyordum. İstanbul'la sık sık görüşüyorduk. Shay'ın annesi ilişkilerini onaylamıştı. Aile arasında küçük bir nişan yapmışlardı. İstanbul'un bu sefer Shay'ın tuzlu kahve içmesine gönlü razı olmamıştı. Ozan'la ilişkimiz olduğunu öğrendiğinde "sonunda! Bir tek sen görmüyordun. Ay gerçekten çok sevindim. Mutlu olmayı ikiniz de hak ediyorsunuz," diye sevinç nidaları atmıştı.

Günler birbirinin ardı hızla geçiyordu. Etrafımdaki güzellikler giderek artıyordu. Bahar geliyor, çiçekler açıyor, insanlar güneşin altında sevinçle işe gidip geliyordu. Bir mevsim bu kadar değişikliğe nasıl sebep olabilirdi? Gerçi ben son baharı da severdim. Yapraklar sararıp dallardan düşerken rüzgârla dans ederek toprakla buluşurdu. Rengarenk yaprakların toprağa karışmasını hep muazzam bulmuşumdur.

"Yeşim, kızım. Ne düşünüyorsun?" diyen anneme baktım. İki gündür benim yanımda kalıyorlardı. Ozan, onları alıp yanıma getirmişti. Sebebini ne annemler ne de Ozan söylememişti.

"Bir şey düşünmüyorum anneciğim," dediğimde annem ve babam beni inceliyordu.

"Hadi hazırlan kızım. Akşam oluyor," dediğinde kanepeden kalkıp odama geçtim. Akşam Ozan ve Ceren yemeğe gelecekti. En azından Ceren böyle biliyordu. Bir işler çevirdiğimizi anlamamalıydı. Kapı çaldığında annem "ben bakarım" diye seslendi. Açık mavi bir elbise yatağımın üstünde duruyordu. Annemlerin hediyesiydi ve bu akşam giymemi istiyorlardı. Odama soluk soluğa dalan Ceren'e baktım.

"Yeşim, sana bir şey söyleyeceğim ama bayılmak yok," dediğinde yatağın kenarına oturdum.

"Hazırım söyle," dedim. Başta bir kahkaha attı.
"Ozan delirdi. Onu zapt edemiyorum. Ben bir daha Yeşim'i kaybedemem diyor başka bir şey demiyor. Babama gidip isteyeceğiz kızı diyormuş. Adam beni aradı, Yeşim kızım olur derse gelirim yoksa gelmem dedi. " Başta hızlı hızlı ve heyecanlı konuştuğu için anlamamıştım. Yüzüne boş boş bakarken önümde eğildi ve ellerimi tuttu.

"Ne diyorsun? Bir tuzlu kahveye daha var mısın?"

"Ceren, delirdiniz sanırım. Henüz bu ilişki çok yeni," dediğimde başını geriye attı.

"Kızım, sinemaya gittiniz, yemeğe çıktınız, tiyatroya gittiniz, tatile de yüzükle çıkın. Hem siz birbirinizi zaten tanıyorsunuz. O hâlâ Ozan sen de hâlâ Yeşim'sin." Asıl oyundan haberi olmayan Ceren'e bakıyordum. Onu bir süre daha oyalamalıydım. Ozan'la birlikte bize yemeğe geleceğini sanıyordu lakin bambaşka bir olaya şahit olacaktı. Telefonuma mesaj geldiğinde ayağa kalktım ve elbisemi giymeye başladım. Biraz makyaj yapıp saçlarımı sol omuzumun üstüne bıraktım. Kalın askılı açık mavi bir elbiseydi. Karnım hafif belli oluyordu. Bu dönemde bol kıyafetler giymeye özen gösteriyordum.

PEMBE PANJURLU EV (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin