Barış başını geriye yaslanıp, çalan şarkıya eşlik ederken düşünüyordu. Hayatında ilk defa ne yapacağını bilmiyordu ve bu duygudan oldukça nefret etmişti. Her zaman planlı yaşamaya alışık olan Barış' ın ilk defa elleri bağlıydı. Bir an önce bu durumdan kurtulması gerekiyordu. O kızı hayatlarından sonsuza kadar çıkarmalıydı. Dünya üzerinden silmesi gerekecekse bunu da yapacaktı. Derin bir nefes almış rahatlamaya çalışıyordu ama olmuyordu. Zihni sürekli onların kafedeki hallerini göz önüne getiriyordu.
Sonunda dayanamamış soğuk bir duşa girmişti. Belki bir nebze iyi gelirdi. Lakin düşündüğü gibi olmadığında delireceğini hissetti. Delirmemesi gerekiyordu, sakin olmalı ve saksıyı çalıştırmalıydı. Belki de babası gibi bir duvara onların fotoğraflarını asmalı, yanlarına not yapıştırıp karşıdan düşünmeliydi. Babası ne zaman bu basit ama etkili yöntemi kullansa başarılı olmuştu. Karanlık bir alanda düşünmektense görsellerin önünde düşünmek başarıyla sonuçlanıyordu. Sosyal medyaya girmiş fotoğrafları ekran görüntüsü alarak çıktı yapmış, daha önce kullanmadığı bir odaya girerek duvara fotoğrafları yapıştırmıştı.
Odada bulunan sandalyeyi fotoğrafların önüne çekip oturdu.
İçten yıkması gerekiyordu ama nasıl? Kaleyi ustaca ele geçirmeli ve etkili bir şekilde yıkması gerekiyordu. Zehrini kanlarına usulca bırakmalı, yavaşça onları öldürürken keyifle izlemesi gerekiyordu.
Ama nasıl?
İşte bu sorunun cevabı henüz yoktu. Büyük bir etki istiyordu. İntikam ve kan akıtmak istiyordu.
Fırat' ı sadece kendine istiyordu. Onun biricik sevgilisi aynı zamanda hatasını anlamalı ve sonsuza kadar onun kolları arasında olmalıydı. Barış' ın gözleri nasıl sadece Fırat' ı görüyorsa, Fırat' ın da gözleri sadece kendini görmeliydi.
Her ilişkide ayrılıyordu evet, ama bu fazla uzamıştı. O kadın biricik masum sevgilisini zehirliyordu. Sarmaşık gibi ona dolanıyor ve gözlerini açmaması için elinden geleni yapıyordu. Onu utangaçmış gibi baştan çıkarıyor ve zaferini kutluyordu ama Barışbunu bozacaktı.
Kaç saat odada kaldığını bilmiyordu, sonunda başı ağrımaya başladığında bir ağrı kesici alarak uyumuştu. Uyuması ve kendine de iyi bakması lazımdı.
Lakin gün doğmadan ayaktaydı. Saat henüz dört. Dersi saat onda başlıyordu. Uzayan saçlarını tokayla tutturmuş, güzel bir müzik açarak evini baştan sona temizlemeye başlamıştı. İki saatin ardından evi temizdi. Çiçeklerini de sulamış, yabani otları temizlemiş, yapraklarını teker teker temizlemişti. Çarşaflarını makineye atmış, makine çalışırken bulaşık makinedesin de yıkananları yerleştirdi.
Kahvaltı yapacağı saate daha vardı, bu yüzden de spor salonuna çevirdiği alt kata indi. Zengin bir ailenin çocuğuydu Barış. Evi üç katlıydı, iki tane arabası ve bir tane de motosikleti vardı ama babası genelde motosikleti kullanmasını istemiyordu. Oğluna doğum günü hediyesi olarak alsa da sevmiyordu ve Barış babasının isteğine karşı gelmiyordu.
Dizilerde ve filmlerde görülen 'zengin aile asla çocuğunu' sevmez mantığını asla anlamayan bir aileye sahipti. Gerçekten, neden zengin aile çocuğunu sevmesin ki?
Sporunu da yaptıktan sonra bugün Amerikan usulü bir kahvaltı yapmak istediğine karar verdi. Sinirleri yatışması için papatya çayı yapmak için çaydanlığa suyu koyup yeniden bir duş aldı.
Pars ve Pınar okula gitmek için hazırlanıyordular ama Pınar bulutların üzerindeymiş gibi elinde ki elbisesine tutunarak yerinde sallanıyordu. Kardeşi onun yüzünde ki gülümsedi gördüğünde kocaman gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Takıntılı
General Fiction"Belki de." Dedi keyif alarak. "En en etkili çözüm aslında en basit olanıdır. " BarışxPars