Uyarı: Uzun zamandır yoktum ballarım T.T Kusuruma bakmayın, umarım iyisinizdir ve güzel bir tatil geçiriyorsunuzdur.
Hata' lar, hatalar ve hatalar.
Hayatımızı kontrol eden bu dört kelime bütünü kısa bir özet olabilirdi. Nerede hata yapıldığına bakıldığı zaman enkaz altında kalmak kaçınılmaz bir sondu. Barış arkasına yaslanmış, kafasını duvarlara vurmamak için kendisiyle savaş veriyordu. Dün olanları hatırladığında kesinlikle çıldırmak istiyordu.
Kafasını elleri arasına aldığında derin bir nefes aldı. Zihni anında tatlı bir yalanı sızdırdı, ardından geçmişe götürdü onu. Güzel sevgilisi ile ilk tanıştıkları zamana döndü birden.
Zaman her şeyin ilacı derler. Peki ya zaman bize bırakıyorsa...
Birinci sınıfların seçmeli derslerinden biriydi. Sanat tarihi.
İlerleyen zamanlarda bu dersi detaylıca alacakları için çoğu öğrenci bu dersi seçmemişti ama her şeye önceden hazırlıklı olmayı seven Barış bu dersi seçerken tereddüt etmemişti. Bazı sanat öğrencileri vardı ve gerçekten küçük bir kargaşa hakimdi sınıfta. Barış amfiye girdiğinde içeri göz gezdirmiş ve onların hangi konuda tartıştıklarına kulak kabartmıştı. Hangi sanatçının daha yetenekli olduğuna dair bir tartışma vardı ve bu tartışma kısa sürede kavgaya döneceğinden emindi Barış. İki tarafında oldukça gerildiğini fark etmişti ama onlarla uğraşmak istemiyordu. Bir çocuk gördü. Açık kahve saçları bukle bukleydi, anlına dökülürken oldukça hoş duruyordu. Beyaz gömlek üzerine, sütlü kahve renginde güzel bir süveter giymişti. Önünde duran deftere bir şeyler karalıyordu ve anlaşılan aslında o da bu münakaşadan pek keyif almıyordu.
"Merhaba." diyerek seslendi Barış. Güzel çocuk yavaşça kafasını kaldırdığında Barış çocuğun güzelliği karşısında dilini yutmuştu.
"Merhaba." diyerek karşılık verdiğinde Barış güzel gülümsemelerinden birini takındı.
"Yanınız boş ise oturabilir miyim? Tartışan gruptan daha uzak çünkü." dediğinde çocuk kıkırdadı ve başını salladı.
"Çok saçma bir sebepten tartıştıklarına inanamıyorum. İkisi de kendi alanlarında isim yapmış sanatçılar."
"Kesinlikle öyle. Lakin iki grupta sanat adı altında at gözlüklerini taktığı için bunu pek göremiyorlar. Evet sanat eleştiriye açıktır ama bu sanatçının eserlerine yapıldığı zaman daha anlamlı olur. İkisini birbiri ile karşılaştırmak oldukça saçma ve çocukça. Leonardo Da Vinci sadece ressam değildi, kendisi hem ticari zekaya sahipti hem de bir mucitti. Bu ikisinin yanı sıra kendisi Anatomi' e oldukça büyük bir katkı sağladı. Eserleri arasında birkaç tanesi sayılabilir ama onun dışında her eseri hakkında kimsenin bir bilgisi yok. Van Gogh ise başlarda yaşamı seven, hayat dolu biriydi. Evet psikolojik olarak çöküşteydi ama kaçırdıkları küçük bir nokta var. Van Gogh eserlerinin değer görmesini istediği için aynı zamanda intihar etti çünkü biliyordu ki yaşarken eserlerinin bir değeri olmayacaktı. Ah kusura bakmayın çok konuştum."
" Hayır! Kesinlikle haklısınız. Neyse ben Fırat."
"Bende Barış." demiş ikili tokalaşmıştı. Profesör gelene kadar sohbet etmiştiler. Sohbetleri oldukça tatmin ediciydi. İki gençte bu sohbetten oldukça keyif almışlardı ve ardından daha fazla sohbet edebilmek için birbirlerine telefon numaralarını vermişlerdi.
Sohbet arkadaşlıkları ilerleyen zamanlarda flörtleşmeye dönmüştü. Barış yüzündeki kocaman gülümsemeyle arkadaşının yanına oturduğu zaman Aziz ona bakıp gözlerini devirmişi.
"Sanırım senin bu salak hallerine bin yıl geçse alışamam." dediğinde Barış gür bir kahkaha attı.
"Neden öyle diyorsun ki?"
"Bambaşka biri oluyorsun. Kocaman gülümsüyorsun ve dostum... bu oldukça korkutucu... tüylerim diken diken oldu." demiş kendine sarılmıştı. Barış ise onun omzuna vurmuştu. Dalga geçtiğinin pekala farkınaydı. Her hikaye mutlu bir gidişata sahip olmazdı.
Fırat Barış' ın evine ilk kez geldiği zaman vücudu çocukluğundan bu yana alışık olduğu duyguyla sarılmıştı.
Kıskançlık...
Fırat kendi anılarına boğulmuştu o eve ilk adımını attığında. Vücudu kasıldı, zihnini ele geçirdi ona hiç yabancı olmayan düşünceler. Onları ilk Barış' ın küçük köpeği karşılamıştı. Minik köpek eve yeni birinin gelmesinden dolayı heyecanlıydı ve bolca havlanıp kendini sevdirmeye çalışıyordu. Fırat köpeği çok sevmişti. Onu kucağına alıp oynarken onları izleyen Barış' a döndü.
"Adı ne?"
"Mickey adı ve seni oldukça sevmiş olmalı." dediğinde Fırat kocaman gülümsedi ve küçük köpeğin başını okşadı.
"Bende onu çok sevdim." dediğinde Mickey havladı ve Fırat' ın yüzünü yaladı. sonunda enerjisi biten Mickey kendi köşesine gitmiş ve uyumaya başlamıştı. Barış gülümseyerek onu evi gezdirmeye başladı. En sevdiği odaları ona göstermeyi dört gözle bekliyordu.
"Burası da kazandığım ödüllerin olduğu bir oda. Aslında hepsi burada sayılmaz, birçoğu ailemin evinde." Amacı hava atmak değil ne kadar yetenekli olduğunu gösterip Fırat' ın kalbini biraz daha fethetmeyi istiyordu.
Fırat odaya girdiğinde nutku tutulmuştu. Kocaman odanın ortasında bile camdan yapılma özel dolap vardı. Hepsine teker teker göz gezdirdi. Neredeyse her alana el atmıştı Barış. Hepsinde birinci olmamıştı. İkincilik ve üçüncülük vardı, birkaç tanede katılım belgesi. Ama bunlar bile büyük bir başarıydı. Yutkunamayarak hepsine baktığında, buz tutan ellerini cebine soktu. Odanın bir köşesi de eski kameralar, filmler için ayrılmıştı.
Hayranlık duyduğu markanın neredeyse ilk çıkan fotoğraf makinesi bile vardı.
"Bunu nasıl buldun? İnanılmaz zor bunu bulmak." dediğinde Barış onun gözlerinde ki ışıltıyı gördüğü zaman kalbi duracak gibi oldu.
"Büyük büyük dedemden kalma. Bakmak ister misin?" dediğinde Fırat hızlıca başını salladı. Şuan önüne şeker konulan bir çocuk gibiydi ve Barış' a göre inanılmaz sevimliydi. Barış dolabı açıp fotoğraf makinesini aldı ve Fırat' ın ellerine bıraktı. Fırat heyecanla makineyle ilgilenirken Barış hafifçe dolaba yaslanıp onun mimiklerini izledi.
"Çok güzel bu." Fırat onu izleyen Barış' a döndüğünde onun yüzünde ki gülümsemeyi görünce yutkundu. Saf bir mutluluk vardı onun yüzünde, sevgi vardı gülümsediği için kısılan gözlerinde.
"Beğendiysen alabilirsin."
"Yok teşekkür ederim. Şimdi yanlışlıkla zarar veririm olmaz." diyerek yerine koyacakken Barış onu durdurdu.
"Hayır tamamen senin olsun isterim. Benden sana küçük bir hediye." dediğinde Fırat kızarmıştı.
"Teşekkür ederim."
Güzel günler geçicidir. Sahte midir orası tartışılır.
"Sana beyaz bu gömleği giymemen gerektiği kaç kere söyleyeceğim." Fırat öfkeyle konuştuğunda Barış derin bir nefes aldı.
"Özür dilerim sevgilim bir an unuttum giydim. Bugünlük idare et olur mu? Bir daha giymem."
"Hayır Barış eve gidiyor ve üzerini değiştiriyorsun."
"Ama dersimin başlamasına on dakikadan az bir süre kaldı."
"Beni ilgilendirmez. Gidip değiştir yoksa bir daha gözüme gözükme."
Ve Barış' ın hafızasında sadece o utangaç gülümsemeye sahip çocuk kalmıştı. Sonrası hiç olmamış, kavgaları olmamış gibi. Kısıtlamalar, öfke nöbetleri ve tetiklenmeler. Hepsi sisli bir perdeyle örtülmüş, gün yüzüne çıkmamak için debelenip duruyordu adeta. Zihin zehirlidir panzehiri olmadan. Bir kere o zehri tattı mı bir daha geri dönüşü olmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Takıntılı
General Fiction"Belki de." Dedi keyif alarak. "En en etkili çözüm aslında en basit olanıdır. " BarışxPars