Yaptığınız bütün yorumlar için size minnettarım. Çok teşekkür ederim. Bu hesap benim orjinal hesabım değil, yani başka bir hesabım daha var ve bu hikaye orada bir fan hikayesi olarak yayınlanıyordu. Bir çok hikayem var ama okuyucu kitlesi hep hevesimi kursağımda bıraktı. Yazma hevesim tamamen kaybolmuştu. Okunma veya oy sayısına takılmadım hiçbir zaman, yorum istedim. Bir tane bile olsa yorum. Ama burada ki geri dönüşler, yorumlarınız beni o kadar motive edip, yazma hevesimi geri getiriyor ki sizlere cidden minnettarım ve bu bölüm tamamen sizleri ithaftır. Teşekkür ederim, destekleyip beni kırmayıp yorum yaptığınız için. İyi ki varsınız <3
Kulübe yeni gelenler gergindi. Ortam parti gününde ki gibi neşeli ve çılgın değil, ciddi ve soğuktu. Sanki herkes birer askerdi ve kimsenin yüzü gülmüyordu. Sema sahnede olmak yerine hocaların oturması için olan alanda masada kağıtları inceliyordu. Bir kaç senaryo gelmişti ve onları düzene sokmakla meşguldü. Fatih' de o çılgın kişiliğini kenara bırakmış gibiydi. Kapının açılması ile yere oturanlar ayaklandı. Barış büyük kamera çantası ile içeri geldi.
"Hoş geldiniz." dedikten sonra Sema' nın yanına geçti. Çantasını açıp kamerasını kurarken göz ucuyla sahneye, daha doğrusu meraklı bakışlarla kendini izleyen çocuğa bakıyordu.
"Sene sonunda üniversitelerin yarıştığı bir yarışma var. Ülkemizde sanata pek değer verilmese de bu üniversite diğerlerinden farklı olarak buna önem veriyor." Kamerasını ayarladı.
"Basit bir tiyatro gibi görülebilir ama değil. İki tane ülke birinciliği , bir tane il birinciliği ve bir tane de kanada en iyi oyun ödülü sahibi olduk. Bu ödüller hem okula hem de tiyatro da emek veren arkadaşlara büyük katkı sağladı. İki tanesi sanırım yurtdışında eğitim hakkı kazandı ve gittiler. Geçen sene mezun olan Kemal' de şuan bir dizi de oynuyor. Senarist olmak üzere eğitim alanlarla olmaya başladı. Film, dizi ve tiyatro yaşadığımız en anda var ve etrafımızda dönüyor. Ben Sinema öğrencisiyim ve ileri de çekeceğim filmlerin bir ay iyi tepki toplayıp ikinci ayda unutulmasını istemiyorum. En iyiler arasında olmalı ve bunun için fazlasıyla çabalıyorum. Güzel eğlenceli etkinliklerimiz yok mu? Var ama onun dışında ki yarışma provalarında sizden ciddiyet istiyorum. Ve sizden bir ricam daha var. Lütfen." dedi kelimemin üzerine baskı yaparak.
"Lütfen bir dersiniz, işiniz, hastalığınız olduğunda provalara gelemiyorsanız mutlaka bize haber verin. Bana ulaşın, ben yoksam Sema, Sema yoksa Fatih var. Onlara da mı ulaşamadınız sizden önceki gelenlere bildirin. Geçen yarışmada biri provalara gelmedi aradık, sorduk hiçbir şekilde ulaşamadık ve kendisi başroldü. Onun sorumsuzluğu bir çok provayı ve emeği resmen çöpe attı. Sadece ben değil diğer rol arkadaşlarınız da zor durumda kalabilir. O yüzden lütfen haber vermeyi ihmal etmeyin. Şimdi senaryo istemiştim ve bir tane.." sinirle derin bir nefes aldı Barış.
"Anonim bu maili atan. Ama merak ediyorum hangi geri zekâlı o? Romeo ve Juliet homosekseül versiyonu önermiş. Bu kadar klasikleşen ve herkesin aklına gelen klişe bir gösteriyi canlandıralım ki. Yazmaya da gerek yok belli ki kimseden bir şey çıkmayacak. Ben yazarsam canınıza okurum. Canınıza okumamı ister misiniz?" tek kaşını kaldırıp sorduğunda öncekiler hemen ayaklanmış itiraz dolu sesleri salonu doldurmuştu.
" Barış, Victor Hugo ' nun bir idam mahkumun son günü kitabına ne dersin?" asosyal sayılabilecek siyahlar içinde ki bir kız elini kaldırıp sorduğunda başlar ona döndü.
"Olabilir. "
"O zaman şey de olabilir. Biri, binlercesi, hiçbiri. " dedi bir başkası ve Barış beğeniyle başını salladı.
"Peki o zaman haftaya kadar bu iki kitaba bir göz atalım. Beğenilmezse yeni şeyler düşünürüz. Şimdi." Ayağa kalktı ve çantasından fotokopi yığını çıkardı.
"Küçük bir alıştırma yapalım. Yeni gelenleri görelim bakalım." demiş hafifçe gülümsemişti. Bir tane alıp Sema' nın önüne koyduğunda genç kız çıktıyı incelemeye başladı. Güzel bir görsel hafızası vardı Sema' nın.
Yarım saatin ardından üyelerin çoğunluğu koltuklara oturdu. Sema, Fatih, Kemal ve birkaç kişi sahnedeydi yeni üyelerle beraber. Kamera kayıta girdi. Ezberlerine çok bakılmadı, sadece o anda o duyguları verip vermediklerine, sahne hakimiyetlerine bakıldı. Ama içlerinden bir kız sürekli hatalar yapmaya devam etmişti.
"Yeter." diyerek bağırdı Barış.
Ayağa kalktı ve kamerasını toplamaya başladı. Göz ucuyla sahneye baktı. Gözlerini irice açmış, yutkunan çocuğa baktı Barış.
"Adın her neyse. Seni bir daha görmek istemiyorum. Seni seçerken sarhoş muydum yoksa boş bir anıma mı denk geldi hiç bilmiyorum. Böyle rezalet görmedim ben. Bugünlük bu kadar. İyi günler." demiş çantasını omuzuna takıp ilerlemeye başlamıştı.
Pars' a dönmek istedi bir an. Onun korkacağını biliyordu. Korktuğunu daha doğrusu. Kolları arasına alıp 'korkma' diye fısıldamak istedi Barış. Bu düşünceyle yumruğunu ve çenesini sıkmıştı.
Genç kızın ağlama sesleri salonu dolduruyordu. Pars Barış' ı çıkış kapısı kapanan kadar izledi. O şekilde kendine bağırılsa ve kızılsaydı ne yapardı hiç bilmiyordu ama onun bu halini oldukça çekici bulmuştu. Çantasını almak için sahneden indiğinde Fatih' in homurdanmalarıyla gülümsedi. Kalbi göğüs kafesini kıracak gibi çarpıyordu.
Pars' ın dersinin başlamasına oldukça vardı. Kardeşini aradığında onun Kayra ile kafeteryada olduğunu öğrendi. Oradakilerine iyi günler dileyerek kardeşinin yanına gitti. Kardeşini bulması kolay olmuştu çünkü pek kimse yoktu. Kardeşinin yanına otururken onun yanağına ufak bir öpücük kondurdu.
"Nasıl geçti?" Kardeşi ilgiyle kendine döndüğünde Pars somurttu.
"Biraz korktum. Ama..." duraksadığında Kayra ve Pınar birbirine göz kırptı.
"Birine kızarken çok ateşliydi." itirafıyla iki arkadaş kahkahalarla gülmeye başlamıştılar. Pars duygularını kolay dile getiren bir tip değildi. Yüzü ve davranışları belli ederdi ama sözleri pek olmazdı. Utangaç bir çocuk olan Pars' ın birine ateşli demesi de oldukça olağan bir durumdu.
"İyi insan lafın üstüne gelirmiş." Pınar kardeşini dürterken Pars başını çevirdiğinde ilk önce koşan Sema' yı görmüştü. Barış' ın yanına varmış ve soluklanırken Barış elinde ki su şisesini genç kıza vermişti. PArs' ın kalbi burkulurken Sema gülümsediğinde Barış hafif bir gülümsemeyle göz kırpmıştı genç kıza.
Yutkundu.
Yani, her erkek homoseksüel olmazdı değildi dimi? Pars bakışlarını kaçırdığında Pınar onu anlamıştı. Elini onun omzuna koyup sıvazlarken Pars gülümsedi sadece. Fatih için üzüldü kendini es geçip.
"Eşcinsel olması ne üzücü." yanından geçen kızların bu cümlesiyle Pars eğdiği başını kaldırıp kızlara baktı.
"Dimi ya. Keşke sevgilim Barış' a biraz benzeseydi."
"Pardon!" Pınar kızlara seslendiğinde kızlar ona döndü.
"Buyurun?" Kısa siyah saçlı olan konuştuğunda Pınar ayaklanıp onlara gülümsedi.
"Mahsuru yoksa kimden bahsettiğinizi sorabilir miyim?"
"Tiyatro kulübünün başkanı olan çocuktan."
"Barış?" diye sordu emin olmak istercesine.
“Evet.”
Pars' ın içinde mum ışığı gibi küçük bir umut doğuyordu. Farkında olarak ya da olmayarak.. fakat umut her zaman vardır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Takıntılı
Fiction générale"Belki de." Dedi keyif alarak. "En en etkili çözüm aslında en basit olanıdır. " BarışxPars