devr-i şadi

2.1K 119 20
                                    

Her sevgili kavga eder böyle ayrılıklar yaşardı. Bir yıl ayrı kalıp daha sonra yeniden barıştığını bildiği çiftler görmüştü. Ne olursa olsun bir gün barışacaklarını biliyordu. Fırat'ın sadece hissettiği baskıdan dolayı bu kararı verdiğini biliyordu. Onun ilişkilerini özlemeye ihtiyacı vardı belki de. Fakat düşündüğünün aksine Fırat ilişkilerini özlüyor gibi görünmüyordu. Sadece Barış göğüs kafesinin tam ortasında bir cehennem taşıyordu. Kalbi cayır-cayır yanıyor, uyumak ve hiç uyanmamış olmayı istiyordu. 

Çok sevdiği oğlanın başka birisine gülümsediği an yok olmuyordu içinden. Zihninde sürekli tekrar edip duruyordu Fırat'ın o kıza gülümsediği an. Kim Fırat'ın sadece erkeklere değil kadınlara da ilgi duyuyor olması o gülümsemeyi gördüğü ana kadar sorun olmamıştı Barış için. Fırat'ı seviyordu, onun da kendisini sevdiğini biliyordu. Ama şimdi kalbi onun bir başkasına ilgi duyma olasılığının korkusu ile çarpıyordu. Bu ihtimali düşünmek bile nefes almasına engel oluyordu. Sabaha kadar kaç paket sigara bitirdiğini bilmiyordu. Düşünmek istemiyordu fakat bu istek onun gibi birisi için lükstü, biliyordu.

"Barış?" Aziz kaşlarını çatarak arkadaşına baktı. 

"Sen beni dinliyor musun?" Nefesini bırakıp kafasını salladı. Düşüncelerinden kurtulmayı birkaç saniye için bile doğru dürüst yapamıyordu. Fakat bunu en yakına arkadaşı ile açık bir şekilde konuşmayacaktı. 

"Yine onu mu düşünüyorsun sen?" Aziz gözlerini devirirken Barış ondan bakışlarını kaçırdı. Bu yüzden onunla açık bir şekilde konuşamazdı. Aziz bitmiş bir ilişkinin ardından bu kadar üzülmesini aptallık olarak görüyordu. İlk bir hafta boyunca onu teselli etmeye çalışmış fakat daha sonra dinlenilmediğini anladığında bunları bırakmıştı. Ne yaparsa yapsın Barış kendi bildiğine devam ediyordu her zaman. Kim Fırat kötü bir insan değildi. Fakat onları tanımayan dışarıdan birisi bile ikisinin ilişkisinde en çok sevenin Fırat olmadığını görebilirdi. Bunu göremeyen tek kişinin kim olduğu ise açık bir gerçekti. 

"Sana ne söylersem söyleyeyim kendi bildiğin şekilde devam edeceksin." Aziz bu durumu onaylamadığını gösteren bakışlarını arkadaşının üzerinde gezdirdi. 

"İki hafta oldu siz ayrılalı. Barış kendini barışırız diye inandırmayı kes artık. Bir hafta bile ayrılık için fazla."

"Daha önce bir yıl ayrı kalıp barışan insanlar tanıyorum." Barış sinirli bir gülümsemeyle arkadaşına karşılık vardı. 

"Birisini gerçekten seviyorsan ayrı kaldığın süre önemli değildir."

"Ya, öyle mi?" dedi Aziz derin bir nefes alarak. 

"Önemli olan ne için terk edildiğin, değil mi? Sen benim en yakın arkadaşımsın Barış. Kırılıp, üzülmeni görmek istemiyorum. Ve bu seninki artık sevgiden çok takıntı olmuş. Kurtul şu takıntılarından."

"Bitti mi?" dedi dudaklarını yalayarak. 

"Akıl vermen bitti ise tiyatro kulübü ile toplantıya gitmem gerekiyor.

"Aziz ona cevap vermek yerine onaylamaz bir şekilde kafasını sallayarak yanından uzaklaştı. Derin bir nefes alıp toplantıyı yapacakları kata doğru yürüdü. Elinde tuttuğu soğuk kahve dolu karton bardağı dudaklarına yaklaştırdığı sırada merdivenlerin hemen yanında duran kızı gördü. Elinde yine broşür vardı ve merdivenlerin yanından geçen insanlara uzatıyordu. Elindeki karton bardağı sıktı. İçini hiç terk etmeyen öfke bu kızı gördüğü an yeniden boğazına kadar yükselmeye başlıyordu. İnsanlar kızla dalga geçiyor ya da görmezden geliyorlardı, fakat buna rağmen sanki her şey yolundaymış gibi gülümsemeye devam ediyordu. 

TakıntılıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin