Sahte avuntulara gerek yoktu. Umut bir yalandı ve yalanlara inanmak çok basitti. Tekrarlanan kelimeler yeni bir oyunun başlangıcı olur, piyonlar vezir olurdu. Barış belgeyi kendi dosyasına koyduğunda Sema kaşlarını çatmıştı.
"Bir şey yok." demişti lakin gülüşü yok' lardan çok şeyi barındırıyordu. Sema sadece başıyla onayladı. Beyin fırtınası ile bir çok senaryo üretilmiş, hepsi çöpe gitmişti. Barış yaptığı her işte gerçek anlamda mükemmel olmak istiyor, hata görmek istemiyordu. Ufak bir iş bile olsa mükemmel olmalıydı. Tek bir hata büyük başarısızlıklar doğururdu. Su gibi akan ama oldukça zorlu saatlerin ardından üyeler oldukça yorulmuş, sinirlenmiş ve acıkmışlardı. Barış kolunda ki saate baktı.
"Bugünlük bu kadar." demiş Sema' ya sadece başıyla selam verdikten sonra masadaki eşyalarını toplamış ve çıkmıştı. İçini kaplayan bir huzursuzluk vardı. Dilini dudaklarında gezdirdi. Kafeteryaya indiğinde kendine bir kahve aldı.
Derse girmesine çok vardı bu yüzden de biraz ders öncesi çalışsa iyi olacaktı. Ama gözleri çok uzağında olmayan masaya takıldı. Sevgilisi, yılan ve kardeşi aynı masada konuşup gülüyordular. Dudakları alayla kıvrılırken huzursuzluğun yerini mutluluk, galibiyet hissi kaplamıştı. Derin bir nefes almış dosyasından Pars' ın belgesini çıkartmıştı. Yüzüne sevecen bir gülümseme yerleştirdikten sonra emin adımlarla masaya ilerledi.
"Merhaba." dediğinde başlar ona döndü. Fırat anında kaşlarını çatarken, Pınar ve Pars ona gülümsüyordu.
"Merhaba Barış." dedi Pınar. Barış kusmamak için büyük uğraş içine girmişti.
"Nasılsın Pınar?"
"Teşekkür ederim iyiyim sen nasılsın."
"Bende iyiyim de." demiş cümlesini uzatmıştı. Amacı meraklandırmaktan öte hem sohbeti kısa kesmek hem de olabildiğince uzatmaktı.
"Dersimin başlamasına az kaldı o yüzden direk konuya gidiyorum." dediğinde Fırat kaşlarını çattı. Onu umursamıyor gibi duruyordu ama ona attığı kaçamak bakışların farkında değillerdi.
"Tebrikler Pars Akan, tiyatro kulübüne kabul edildin." dediğinde çocuğun tamamen saf bir şekilde sevinmesini izledi. Eğer Pınar' ın kardeşi olmasaydı onun adına üzülebilir veyahut bunu sevimli bile bulabilirdi. Ama değildi.
"Gerçekten mi?" diye sordu. Yanaklarını gerçek anlamda sevimli sayılan bir pembelik kaplarken gözlerinin içi gülüyordu adeta. Pınar' da aynı mutluluğu yaşıyordu hızla kardeşine sarılırken onu tebrik ediyor, başaracağına olan inancını söylüyordu. Eğer Barış burada olmasaydı Fırat bu görüntünün keyfini doya doya çıkarırdı. Fırat Barış' ı biraz tanıdıysa kafasının içinde tilkilerin dönüp dolaştığını biliyordu. Ama ne düşünüyor, neler yapacak hiçbir fikri yoktu bu konuda.
"Teşekkür ederim." dedi Pars kocaman gülümsemesiyle. Zayıf bedenine karşın yanakları biraz daha tombuldu ve geniş gülümsemesinden dolayı gözleri tamamen kısılmıştı, diş etleri kendini belli ederken Barış onun bir kediye benzediğini düşündü. Ve o kedilerden nefret ederdi.
"Teşekkür etmene gerek yok, yeteneğin sayesinde girdin kulübe." dedi. Kelimeleri biraz süslemenin zararı olmazdı neticesinde. Devam etti.
"Haftaya pazartesi günü yeni gelenlere hoş geldin partisi var. Saat altıda küçük bir kutlama." Genelde yapılırdı bu ve kulübün en sevdiği anlar o zamanlar olurdu. Yeni gelenlere toplu bir şekilde hoş geldin denilirdi. Ama hepsi durmazdı, daha doğrusu duramazdı. Barış onları sert ve acımasız bir şekilde eleştirirdi. Aslında diğerlerine davrandığı gibi davranırdı ve yeni olup olmamaları umurunda olmazdı. Lakin kulübün ve Barış'ın isminden dolayı bir kesim buna katlanıyordu. Bir kesim de onun genç yaşta olmasına rağmen bu konu da önünün açık olduğunu, onu takip ederlerse o ışıktan yararlanabileceklerinin farkındaydılar. Ayak üstü küçük bir sohbetten sonra Barış ayrılmıştı. Pars' nın yanaklarının kızarıklığı yerini korurken, gözden kaybolana kadar izledi giden bedeni. Pınar elbette ki fark etmişti kardeşini. Ondan hoşlanmıştı ve şimdi önünde kocaman sayılabilecek bir fırsat vardı lakin Barış' ın cinsel yönelimi hakkında bir fikirleri yoktu. Kardeşinin üzülmesini zerre istemiyordu Pınar. Onun için her şeyi yapabilirdi.
"Tebrik ederim." dedi Fırat , Barış kaybolduktan sonra. Pars ona dönüp teşekkür ettiğinde, Fırat derin bir nefes aldı.
"Başkana çok yaklaşma ama. Korkunç biri olabiliyor." dedi. Gerçekler açığa çıksın, Pınar' ın gözünde kötü gözüksün istemiyordu Fırat. Olabildiğince iyi bir izlenim bırakmak istiyordu.
"Neden?" dedi ikizler aynı anda.
"Oldukça sert olabiliyor ve sivri diliyle senin kalbini kırabilir." dedi bir abi edasıyla. Pınar ve Pars şaşkınlıkla birbirlerine baktılar.
"Onu tanıyor musun?" diye sordu Pınar merakla. Çünkü Barış geldiği zaman Fırat genelde sessizce dururdu ve ikili birbirlerine selam bile vermezdi.
"Eski bir dost." diyerek kestirip attı. Bu konu hakkında konuşmak istemediği her halinden belliydi ve ikizlerde bunu üstelemedi. Lakin Fırat aslında korkuyordu. Eğer Barış ile eskiden sevgili oldukları ortaya çıkarsa Pınar' in gözünde ki imajın zedelenmesinden korkuyordu. Pınar ise sadece Fırat' a gülümsedi. Genç oğlanın içinde nasıl çiçekler açtırdığından bi'haber olarak.
Pars heyecanla alt dudağını ısırdığında aynadan kendini kontrol ediyordu. Saçlarına bakıp bozulup bozulmadığından emin olmaya çalışıyordu ve yaptığı ufak makyajın abartı olmasından korkuyordu.
"Gayet güzelsin bebeğim." Pınar' ın şefkat dolu sesini duyduğunda Pars gülümseyerek arkasını döndü. İkisi kapının girişine yaslanmış, kollarını göğsünde birleştirmiş bir şekilde ona bakıyordu yüzünden her zaman Pars' ı cesaretlendiren o gülümsemeyle.
"Emin misin?" diye sorduğunda Pınar başıyla onayladı ve kardeşine doğru yürüyüp onu kolları arasına almış, saçlarını bozmamak için dikkatli bir öpücük kondurmuştu.
"Eminim bebeğim." demiş yanaklarına da ufak bir öpücük kondurdu. Pars kıkırdamış ve kardeşine daha çok sokulmuştu.
"Korkma tatlım. Parlıyorsun ve eminim ki çoğu kişi senden gözlerini alamayacak." dediğinde sesinde ki gizli imayı Pars anlamıştı bile. Yanakları kızarırken kardeşinin omzuna vurdu.
"Pınar Akan ölümlerden ölüm beğen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Takıntılı
General Fiction"Belki de." Dedi keyif alarak. "En en etkili çözüm aslında en basit olanıdır. " BarışxPars