BÖLÜM ŞARKISI:
The 1975 - She Way Out
BÖLÜM 2
6.Gün
Kapüşonun altındaki bedene sahip kişi, elindeki silahı adama doğrulturken tereddütsüzdü. Çünkü biliyordu, bu adamın cenazesine tek bir dostu bile gelmeyecekti. Onu öldürmenin dünyaya zarar değil yarar vereceğini biliyordu. Son kez karanlık bir gülümseme yüzünde belirdi. Silahını doğrulttuğu adam O'na göre daha farklıydı. Korkuyordu, titriyordu ve öleceğini biliyordu. Bu adamlardan kurtuluşu olacağını sanmıyordu ve son duasını etmeye başlamıştı bile. Her şeyden çok sevdiği kızı için, en iyi dileklerini sunmuştu. O istediklerini verse de vermese de ölecekti. Tek seçenek buydu. Ve o da bunu çok iyi biliyordu.
''Tamamdır,'' dedi diğer kapüşonlu adam. ''Bütün hepsini aldık.''
Son cümle yüzündeki gülümsemeyi daha çok büyütürken, bu işi bir an önce bitirip, gitmeyi düşünüyordu. Çünkü kimsenin hiçbir zaman aklına gelemeyeceği yere yetişmesi gerekiyordu. Kafasını yana eğip önünde ki titreyen adama baktı bir müddet. Sonra da bir kahkaha patlattı.
''Bana güzel bir anını anlat,'' Dedi silahı tam kalbine koyduktan sonra. ''Silahım senin güzel anılarına eşlik edecek.''
Gözlerini kapattı adam. En güzel anısını düşünmeye çalıştı. Bu işlere bulaşmadan önce ki her anısı güzel ve özeldi adamın. Karısı ikinci çocuğunu daha yeni doğurmuştu. Kızını ilk gördüğü gün geldi ilk önce aklına. Düşündü o güzel anıyı. Kızının karısı gibi gülüşü, oğlu gibi ağlamasını.
Sonra da o silah gürültülü bir şekilde, tam kalbinin üzerinde patladı. Adamın gözleri sonsuzluğa kapanmadan önce gözyaşları akmayı ihmal etmemişti.
Kapüşonlu yüzündeki gülümsemeyi silmeden, adamın cansız bedenini iterek yere düşmesini sağladı.
''Üzgünüm,'' dedi ama aslında umurunda bile değildi. ''Yetişmem gereken bir işim, çıkmam gereken bir sahnem var.''
KELSEY JEPSEN
Bara girerken kapıdaki bazı insanları iteklemek zorunda kalmıştım. Bugün adlandıramadığım bir şekilde bar doluydu. Şuanlık tek düşündüğüm bizimkileri nasıl bulabileceğimdi. Evan kesinlikle bir daha barı Leo'ya emanet etmemeliydi. Demek ki Leo'nun müthiş fikri buydu. O kadar müthiş ki gözlerim yaşardı. Leo'dan başka bir şey bekleyemezdik zaten.
İnsanları iteklemeye devam ederken tanıdık sima görmemle oraya doğru yürümeye başladım. Bu kalabalıkta delirmemek elde değildi ve gerçekten Gwen'i görebilmek bir mucizeydi. Buna bile şükrettim.
Yanına gelince Gwen'i dürtükledim. ''Burası da ne böyle?''
''Leo'nun müthiş fikri!'' diye bağırdı kalabalığa doğru. ''Bu insanlar iğrenç.''
Yorgunluğumu belli edercesine, resmen kendimi boş bir masaya attım. Yorgundum. O adam gerçekten benim sınırlarımı zorlamıştı. Onu düşünmemem gerekiyordu ama yapamıyordum. Bir şeyler bildiği açıktı, bunu Franklin'le konuşmayı aklımın köşesine not ettim. Ama ilk önce sert bir içkiye ihtiyacım vardı.
Kızlara doğru giden Leo'yu kolundan tutarak engelledim. ''Müthiş fikrin gerçekten müthiş Leo! Hadi şimdi bana bir içki ısmarla!''
Yüzündeki sırıtış kendini belli ettiğinde çalışan bir çocuğa benim için içki söyledi. Başım şimdiden ağrımaya başlamıştı. Gerçekten. Biri bu insanları durdurmalıydı. Yoksa burada katliam çıkacağı kesindi. Bu kanıya Gwen ve benim surat ifadelerimizden varabilirdiniz. Tükenmiş gibi hissediyordum. Daha yeni gelmeme ve oturmama rağmen bu insanlardan daha çok yorulmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ROBBERS
FanfictionAcılarımdan kan sızıyor. Neden onları sarmak yerine deşiyorsun? Çığlığım karışıyor karanlığa, Işık yakmayı hak ediyor musun? Sana bir şarkı armağan ediyorum, sevgilim. Sen bunu hak etmiyorsun. Sana bir şarkı yazıyorum, sevgilim. En çok sen hak ediyo...