BÖLÜM ŞARKISI:
P!nk - Raise Your Glass
BÖLÜM 8
24.Gün
Gözlerimi iğrenç bir kokuyla açtığımda, kendimi kapkaranlık bir yerde bulmuştum. Gözlerim hiçbir şeyi görmezken, vücudumu da yerinden oynatamıyordum. Bulunduğum yer, iğrenç bir kokuya sahipti. Yüzümü buruşturdum. Ellerimi yüzüme getirmek istedim fakat yapamadım. Elim sert bir şeye dokunuyordu ama yerinden milim oynatamıyordum. Biraz daha kuvvet uygulayıp, aynı hareketi defalarca tekrar ettim. Ama elim sanki bir yere bağlı gibiydi ve o şey ses çıkarıyordu. İnleyip, diğer elimi de denedim fakat başarılı olamadım. Bacaklarımda da bir ağırlık vardı ve bel altım birden uyuşmuş gibiydi. Kafamı geriye doğru atıp, vücudumu kaldırmaya çalıştım, ama tekrardan başarısız oldum. Çığlık attım.
''Siktir!'' dedim güçlükle. ''Yardım edin!''
El bileklerim, zincire bağlı gibiydi. Soğuk metali hissedebiliyordum ve metal sert bir şeye çarpıp, elimi her hareket ettirişimde iğrenç bir ses çıkartıyordu. Odada kokan şey, daha da çoğalıyordu. Kusacağımı hissettim. Sanki...Sanki ceset kokusu gibiydi. Kan kokuyor gibiydi. Midemi bir anda ağzımda hissettim. Güçlükle yutkundum ve vücudumu kurtarmaya çalıştım.
''Kimse yok mu?'' Tekrardan denedim. ''Yardım edin bana!''
Başarısız oldum.Ne bir ses vardı ne de bir ışık. Kapkaranlıktı. Başımı delice salladım ve gözlerimle her yeri taradım. Cam diye tahmin ettiğim yerden küçük bir ışık içeriye sızıyordu. Koku yüzünden dudaklarımı birbirine bastırdım ve nefes almamaya çalıştım. Burnumu tıkayıp, nefesi ağzımdan alıp, ağzımdan verdim. İğrençti, ve iğrençti. Burada hapistim.
Tekrardan bir yardım eli için çığlık attım lakin başarılı olamadım. Burası her neresi ise, benden başka kimse yoktu. Çünkü çığlıklarımı duymamak imkansızdı. Şimdiye kadar birinin gelip, bana yardım etmesi gerekirdi. Sanırım.
Sağ ayağımı güçlükle kendime çektiğimde, acı dolu bir inleyiş döküldü dudaklarımdan. Bacağım her neye bağlıysa, o ayağımı kesmişti. Acıyı göz ardı edip, aynı hareketi tekrardan denedim ve bacağımı o şeyden kurtardım. Bacağımdaki acı, çok fazlaydı. Diğer ayağıma da yapmam gerektiğini biliyordum. Aynı şeyi diğer ayağıma da uyguladım. Başarılı oldum.
Sağ elimdeki ağırlık bir anda kalktığında, elim yan tarafıma düştü. Aynı şekilde, sol elimde yan tarafıma düşünce, kaşlarım çatıldı ve bacağımdaki acıları yok sayarak direk ayağa kalktım. Çıplak ayağım zemine değdiğinde, sıvı bir şeye bastığımı anlamıştım. Sıvıydı ve yapışkandı. Aynı zamanda kokuyordu. Yüzümü buruşturup, hızlıca odadan çıkmak istedim ama zemin bu iğrenç sıvılarla kaplıydı. Zorlukla yürüyebiliyordum. Bileğimdeki acılar, kendini göstermeye başlamıştı bile.
Duvar diye tahmin ettiğim sert bir şeye dokunduğumda elim rastgele bir düğmeye denk geldi ve güçlük uygulayarak düğmeye bastım. Beyaz bir ışık odayı aydınlattı. Gözüm karanlığa alışmıştı, o yüzden gözlerimi kırpıştırmak zorunda kalmıştım. Ellerim gözlerimi gittikten sonra acı koku yüzünden direk burnumu tıkadım ve gözlerimi açtım.
Gördüğüm şeyle, çığlık atmak istedim. Yerler ve duvarlar kıpkırmızı bir sıvıya boyanmıştı. Az önce bulunduğum yataktaki, çarşaflar kıpkırmızıydı. Bu kandı. Buna emindim. Kafamı delice salladım ve vücuduma baktım. Çıplak ayaklarımda kuruyan kanı görebiliyordum. Üstümdeki beyaz gecelikte ki kan lekelerini görebiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ROBBERS
FanfictionAcılarımdan kan sızıyor. Neden onları sarmak yerine deşiyorsun? Çığlığım karışıyor karanlığa, Işık yakmayı hak ediyor musun? Sana bir şarkı armağan ediyorum, sevgilim. Sen bunu hak etmiyorsun. Sana bir şarkı yazıyorum, sevgilim. En çok sen hak ediyo...