BÖLÜM ŞARKISI:
Melanie Martinez - Carousel (KXA Trap Remix)
BÖLÜM 9
26.Gün
Genç adam depodan içeriye girdikten sonra bir kez daha mesajları kontrol etti. Hepsi önemsizdi ama içerisinde bir tanesi Ivo'dandı ve hemen onu bulması gerektiğini söyleyen bir içeriğe sahipti. Ivo'yu bulmak mı? Bu sikik adam neredeydi ki?
Kafasını iki yana salladıktan sonra masasına oturdu ve günü en baştan düşündü. Kelsey Jepsen'a yardım edeceği konusunda yemin etmişti. Neden yardım etmek istediğini bilmiyordu ama ona cinsel anlamda istek duyduğunu bugün fark etmişti. Hem de fazlaca duyuyordu. Bunu onun evinin koltuğunda uyandığında, onu çok seksi bir şekilde gördüğünde anlamıştı. Ona tekrar tekrar sahip olmak istemişti. Kelsey Jepsen'ın her anlamda zeki bir kadın olduğunu biliyordu. Belki de, onu bu yüzden istiyordu. Zeki ve seksi. Kim böyle bir kadınla seks yapmak istemez ki?
Bedenleriyle birlikte olan savaşları, gözlerini önüne tekrardan düştüğünü hissetti. Bedeni kabaca titredi ve kafasını iki yana salladı. Düşünmesi gereken daha farklı işleri vardı. Ivo'nun mesajını inceletecekti ve neden böyle bir mesaj attığını öğrenecekti.
Bilgisayarının düğmesine bastığı anda, içeriye dolan gürültünün şiddeti bedenini yere savurmuştu. Odanın içerisinde ki eşyalar seslice teker teker yere düştüğünde, Franklin arkasına düşen telefonu derhal eline alması bir oldu.
Tek bir mesajla bu işi halledecekti.
Buna kendini hazırlamıştı.
Eğer oyun istiyorlarsa, buna kendini de dahil edecekti.
KELSEY JEPSEN
Franklin, depoyu düzenlerken ben mineral suyunun son yudumunu içiyordum. Depoya yeni eşyalar geldiğinde, Franklin benimde yardımım dokunacağını düşünmüş, ve hata etmişti. Keskinlikle bir yardımım dokunmayacaktı. Yüzüncü kez gözlerimi devirdim. Tek işim, yeni depoyu incelemek ve içeceğimi içmekti. Eh, arada sırada kıkırdıyordum.
''Siktiğimin kutuları.''
Franklin, esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolduktan sonra Ivo'nun yanında artık çalışmayacağını dile getirmek için istifa etmişti. Kendi imkanlarıyla, yarım kalmış işler için izbe bir yeri çalışma yeri haline girmişti. Açıkçası, eski depodan daha iyiydi. Daha depo gibiydi anlayacağımız.
O gün, bukleli adamla konuştuktan sonra bana bir kart vermiş ve yine ortadan toz olmuştu. Bende Evan'ın yanına gitmemeyi seçtim ve bir daha aramalarına cevap vermedim. Ne Leo'nun ne de Gwen'in. Franklin, barı terk edip, eve geldiğim zaman beni aramıştı. Hiçbir şey anlatmamıştı evet ama hemen buluşmamız gerektiğini söylemişti.
Sonuç buydu.
Adamın verdiği kartta bir numara yazıyordu. Aramadım. Açıkçası, beynimin bir tarafı Franklin'e her şeyi söylemem gerektiğini belirtir bir şekilde zonkluyordu. Omuz silktim. Bu işi kendimde halledebilirdim. Franklin'e gerek yoktu. Franklin'in ilgilenmesi gereken işleri vardı. Temizlik gibi.
"Beni cidden sırf bunun için mi çağırdın?"
Koltuğuna oturup, etrafı izledi. "Aslında hayır," dedi kaşlarını çatarken. "Sana bir şeyler göstermem gerek."
Kafamı salladıktan sonra, çantasından bilgisayarını çıkarmasını izledim. Bana göstereceği ne bilmiyordum. Belki de hala bana zarar verenleri bulmaya çalışıyordu. Ah hayır, av benim pençelerime takılmıştı bile. O adam, bir gölge misali peşimde dolaşıyordu. Oyun bendim. Ve işleri iyice zora sokmam gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ROBBERS
FanfictionAcılarımdan kan sızıyor. Neden onları sarmak yerine deşiyorsun? Çığlığım karışıyor karanlığa, Işık yakmayı hak ediyor musun? Sana bir şarkı armağan ediyorum, sevgilim. Sen bunu hak etmiyorsun. Sana bir şarkı yazıyorum, sevgilim. En çok sen hak ediyo...