10. ''Cehennem sana cennet gibi gelecektir.''

167 20 6
                                    

BÖLÜM ŞARKISI:

Passenger - Let Her Go

BÖLÜM 10

28.Gün

Yumruklarımı seri bir şekilde kum torbasına geçirirken, Franklin'in beni izlediğini fark etmemiştim. Bileklerim artık sızlamaya başlamış ve kalbimin son hızda atması beni yormuştu. Alnımda biriken terler yavaş bir şekilde yüzüme iniyordu. Saçlarımı geriye doğru atmamla, hareketlerimi yavaşlatmam bir olmuş ve en sonunda yumruklamayı kesmiştim.

Aynadan Franklin'i görebiliyordum. Ona bir tepki vermeden su şişesini yüzüme boşalttım ve kendimi yere attım. Kaç saattir bu depoda olduğumu bilmiyordum, ama Franklin'in buraya kum torbası koyması işime gelmişti.

"Burada olacağını tahmin etmemiştim."

Bende Franklin'in beni burada bulabileceğini düşünmemiştim. Çünkü bu depo, kendi deposu değildi. Bu Ivo'nun çok eski ve hiç kullanılmamış deposuydu. Sanırım Franklin'in bu depodan bahsetmesi baya olmuştu ama ayaklarım nedense beni buraya getirmişti.

"Sen neden geldin?"

Kapıda durmayı bırakıp, yanıma geldi. "Bilirsin, Ivo bazen insanı sinirlendirebiliyor." Kum torbasına bir yumruk da o geçirdi.

Gözlerimi devirdim ve şişede kalan son suyu içtim. Yorulmuştum ve sabahtan beri bir şey yemediğim için midem isyan bayraklarını çekmişti. Ama yemek yemekte istemiyordum. Bu en son yapacağım işti.

Franklin'in pis havlularından birini kullanmamak için çıkardığım tişörtümle terimi sildim. Sadece sütyenle duruyordum ve bu ikimiz içinde iyi bir şey miydi bilmiyordum. Önceden bunu düşünmezdim, sanırım şimdilik rahibelik oynama vaktimdi. İçten içe gözlerimi devirdim.

''Eee...Senin hikayen ne?''

Kırık sandalyeye yavaşça oturdu ve sağ bacağını sol bacağının üstüne atarak, bir sigara dalını ateşe verdi. Omuz silktim. Bir hikayem yoktu. Sadece oyalanmak istiyordum. Bugün bitene kadar evime gitmek istemiyor, o davet zarfını görmek istemiyordum.

İki gün geçmişti.

O gün bugündü.

Ah evet, o adamın bana telefonda bahsettiği davet kartı bugün elime ulaşacaktı.

Bundan Franklin'e bahsetmek istemedim. ''Yok,'' dedim tişörtümü üstüme geçirirken. ''Bilirsin, vakit geçirmeliydim.''

Kafasını olumlu sallayarak, ciğerlerine bir nefes daha çekti. Sıkıntılı olduğu belliydi. Açıkçası, kendi sıkıntılarım varken onunkilerle canımı daha çok sıkacak değildim. Muhtemelen Ivo'nun işlerinden biriydi. İşten ayrılması bir şey değiştirmiyordu, çünkü Ivo yüzsüz bir adamdı ve Franklin ise yufka yürekliydi.

Boş şişeyi gürültüyle bir tarafa fırlattım ve yerde gerinme hareketleri yaptım.

''Evan'ı gördüm.'' dedi sigarasını söndürürken. ''Baya sinirliydi. Annesinin karnından kaşları çatık çıkmadıysa bende şerefsizim.''

Alayla tısladım. ''Komik,'' dedim ayağa kalkarken. ''Gitmem gerek.''

Ceketimi üzerime geçirirken, Franklin'in onay verici sesini duymuştum. Omuz silktim ve başımla selam verip, depodan çıktım. Açıkçası Franklin'le 'o şey'i yaptıktan sonra aramıza bir soğukluk girmişti. Eh gerçi, ondan önce de kardeş bir ilişkimiz yoktu. Her neyse.

Arabamın önüne geldiğimde cebimde varlığını unuttuğum telefonum titreyince, adımlarım iyice yavaşladı.

Kimden: Lynda Greek

ROBBERSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin