8

291 21 12
                                    

Ateş düğmelerini iliklerken ben sweatimi tekrar üstüme geçirmiş öldürücü bakışlarımı odadaki orta yaşlarda, sarışın, yeşil gözlü kadına atıyordum. Kadın en az 40 vardı, bu adam olgun kadınlardan mı hoşlanıyordu ki acaba.

"Yavrum benim, çok özlemişim seni." Ateş kollarını kadına sararken ben ağzım açık ikisine bakıyordum. Kadın sanki 40 yıldır Ateş'i görmemiş gibi sarılıp öpüyordu. Sinirden gözüm seğrimeye başlamıştı.

"Afra gel tanıştırayım-"

"İstemez istemez kalsın, ben çıkayım sen yavrunla konuş." Yüzümü buruşturup ikisine bakarken kadın koca bir kahkaha patlatmıştı.

"Bu kız baya kıskançmış oğlum."

Oğlum? Oğlum derken! Annesi miydi? Ay yok olmasın, yok yok olmasın. İlk tanışmada batmış olmayayım. "Biraz öyle annecim." Annecim dedi. Dilini eşek arısı soksun Afra. Ne diye anlamadan dinlemeden kadına saldırıyorsun. Dudağımı dişleyip mahçup bakışlarımı Ateş'in annesine gönderdim. "Ben özür dilerim, bilmiyordum yani bir anda öyle," sıcacık bir gülümsemeyle bana doğru gelip sarıldı. Şaşkınlıktan birkaç saniye öküz gibi dikildikten sonra bende gülümseyerek karşılık verdim.

"Önemli değil kızım, anlıyorum seni. Bu keretanın peşinde çok kız var. Bu arada Zümra ben, Ateş'in söylediği kadar varmışsın" Ateş beni annesine mi anlatmıştı. Ay ne ara anlattı ki. Bayılacaktım şimdi neredeyse. Hiç anlamazdım zaten bu işlerden, gel tanışmaya gidelim dese gitmezdim ama annesi hiç hesapta yoktu.

"Anne kereta falan, olmuyor." Ateş bozulmuş gibi gözlerini devirip gömleğini pantolonunun içine koydu. Ah ah, şimdi gömlekle beraber pantolonda çıkabilirdi. Ateş bakışlarımı fark edince dudaklarını yana kıvırıp, göz kırptı. Yalancı bir öksürükle boğazımı temizleyip annesine gülümsedim.

"Ay mutlu aile tablosu, ağlayacağım şimdi." Burak gözündeki sahte gözyaşlarını eliyle siliyor gibi yapıp burnunu çekince dayanamayıp kahkaha atmıştık. Yankı ise Burak'a ben bununla neden aynı çatı içerisindeyim amına koyayım der gibi bakıyordu. Bazen bunu bende sorguluyorum.

"Yürüyün eşek sıpaları, tıkıldık kaldık burada," az önce olanları hatırlamış gibi gözlerini kısıp bir bana bir Ateş'e baktı. Utancımdan yerin dibine girecektim ama Ateş hâlâ arsızca sırıtıp beni süzüyordu. Arsız bu adam, utanmaz.

"Kapı kilitleme adetiniz yok galiba." Çok güzel laf dokundurmuştu, helal olsun sevdim bu kadını.

"Bir dahakine kitleriz annecim." Gözlerimi açık bakakalmıştım. Ay delirtecek beni bu. Annene de bunu demezsin. Yazık kafasına.

"Edepsiz, kime çektin anlamıyorum ki. Düşün önüme."

"Yankı oğlum bir akıllı sensin. Allah sabır versin sana." Zümra Hanım elini Yankı'nın beline koymuş merdivenlerden iniyordu. "Maalesef annecim, bende çok sabır diliyorum."

"Pezevenge bak kalktı bir yerleri." Burak kulağıma fısıldayınca kafamı sallayıp "Aynen şimdi havasından geçilmez, Sultan Süleyman gibi gezinir evde." dedim. "Duyuyorum seni Afra." Yankı sinirli sinirli konuşunca görmeyeceğini bile bile şirince sırıttım "Ne var Yankı? Koskoca Sultan Süleyman benzetmesi yaptım sana, daha ne istiyorsun?" Zümra Hanım küçük bir kahkaha atıp "Âlem bu kız, Burak bir bu iki. Kayıp kardeşler mi bunlar acaba?" dediğinde Burakla birbirimize bakıp pis pis sırıtmıştık.

Arkadan kalçama dokunan ellerle çığlık atacakken kendimi zor tutup arkamdaki Ateş'e şaşkın gözlerle baktım. "Ne yapıyorsun manyak mısın?" sinirle fısıldayıp ellerini itmeye çalışırken o hâlâ sapık gibi bana yaklaşıp "Bu yarım kaldı saymam, gece acısını alırım." diyip duruyordu. "Oğlum niye ayakta dikildiniz, otursanıza." Zümra Hanım imdadıma yetişmişti, yoksa ayak üstü yerdi bu adam beni.

OYUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin