bu bölüme bir dolu yorum istiyorum, çok yazdım bir tesirini görmezsem oturur ağlarım.
•
Yang Jeongin
Polis Minho, amcamla birlikte ön koltukta; ben ve Polis Hyunjin de arka koltukta oturuyorduk. Gergin hissediyordum, ancak bunun nedeni kesinlikle amcam değildi. Acaba bu polis yüzünden miydi?
Yani... sonuçta beni çağıran oydu ve neden çağırdığını bile bilmiyorduk. Bana ihtiyacı olduğunu düşünmediğinden emindim. Sonuçta buradaki herkes için bir çocuktan ibarettim.
"N'aber Jeongin?"
Polis Hyunjin bana seslendiğinde başımı ona çevirdim. Benimle arasını iyi tutmak istiyor olabilirdi değil mi? O zaman... ona hyung mu demeliydim?
"İyi hyung, senden?"
Konuşmaya başladığım an çatlayan sesim beni rezil etmeyi başarmıştı. Gerildiğimi çaktırmamaya çalışarak zoraki bir gülümseme sundum. Hyung dememe şaşırdığı yüz ifadesinden belli oluyordu, tek kaşı havalanmış, alaycı bir surat kazanmıştı. Hatta suratı tam olarak "sonunda yola geldin demek Jeongin Bey" diyordu, evet tam olarak buydu.
"Hyung mu?"
"Ajushi mi demeliyim?"
Bu kez benim kaşlarım havalandığında gerçekten bir şey bilmiyormuş gibi bakmıştım. Off, yine kendimi tutamayıp alay etmiştim işte. Bu özelliği almak için tanrıya ne kadar altın verdim kim bilir?
"Hyung yeterli."
Sanki biraz bozulmuş gibi arkasına yaslanıp yolu izlemeye devam etmişti. Yaşıyla problemi mi vardı? Açıkçası bunu bilsem şaka yapacağımı sanmıyorum.
Yüzüme bakmamaya devam ederken kendimi suçlu hissettiğimden özür dilemek istemiştim.
"Hyung-"
"Yolun solundan döndüğümde Bae Joohyun'un evine ulaşmış olacağız değil mi?"
Polis Minho söze atıldığında amcam onu onayladı. O an Hyunjin'in sesimi duymamış olması için dua ettim. Ama bana bakmamıştı bile, duymamış olması muhtemeldi. Suç mahalline geldiğimizde ise hiç kimse bir şey söylemeden araçtan indi. Amcam önde, polisler bir gerisinde, ben ise en arkada ilerleyerek eve girmiştik. Evin sahibi olan yaşlı kadın yanımıza ağır adımlarla geldiğinde bayılmak üzereydi. Hala yüzünden ağır ağır yaşlar akıyor, dehşete düşmüş ifadesini koruyordu.
"Damadım... yatak odasında." derin bir nefes alarak devam etti, "bıçaklanmış, her yeri kan." eliyle işaret ederek yatak odasını gösterdi, odaya ilerlediklerinde ellerine birer çift eldiven geçirdiler ve ben de eldiven istediğimde bana vermediler! O halde neden beni de sürüklediniz yanınızda? Bütün eğlenceyi kaçırıyorum.
Neyse... amcam önden ilerleyip yere çömeldi. Adamın öldüğü belliydi, açıkçası hayatımda ilk kez ceset görüyorum ve her ne kadar mide bulandırıcı olsa da bu gerilimli atmosferi sevdim. Polisler ayakta amcamı seyrediyordu, demek ki dedektiflerin önceliği vardı. Amcam adamın bıçaklandığı bıçağı polislere verdi ve plastik bir poşete koydular. Açıkçası adamda incelenecek bir şey yoktu ya da ben göremiyordum, yalnızca üç kere bıçaklandığı gerçeği vardı. Aslında... daha heyecanlı bir şeyler beklemiştim. Anlarsınız ya, Sherlock bir adamın ayakkabı bağcığından yaşadığı şehri bile bulabilir. Ama amcam sadece adama saplanan bıçağı çıkardı.
Sıkıntıdan gözlerimi odada öylesine gezdirmeye başlamıştım. Bu iki aptal polis, cesedin bedeninden gözlerini ayırmazken kanının akıp gittiği yere baktım. Gözlerim bir yere takılmıştı, bir yazıya benziyordu ancak çok yoğun bir kan olduğundan fark etmek güçtü. Yerde kanla yazılmış gibi görünen yazıya doğru adımladım. Polis Hyunjin kolumu tutmuştu, "Ne yapıyorsun?" diye sordu. "Bir şey dikkatimi çekti, izin verir misin?" dedim ve kolumu hızlıca çektim. Burada böyle rahatça yürümem doğru değildi belki de ama umrumda değildi. Bahsettiğim yazının üzerine geldiğimde gerçekten bir şey yazdığını gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the spanish case
Fanfiction[ hwang hyunjin × yang jeongin ] yang jeongin, cezalı olduğu için yaz tatilinde amcası dedektif yang'ın evinde kalmaya başlar. çözülmesi zor bir vakaya bulaşmışken polis hwang bu küçük dedektifin peşini bırakmaz. tamamlandı. wattpad üzerindeki ilk p...