12

1.1K 236 85
                                    

Hwang Hyunjin

Gözlerimi felaket bir baş ağrısı eşliğinde araladığımda yanımda Jeongin'i görmeyi beklemiyordum. Ne zaman buraya gelmiştim ki? En son Minho'yla içiyordum ve Jisung'dan hoşlandığını bana anlatmıştı. Sonra... buraya gelmemiz için beni yol boyu sürükledi. Buraya geldiğimde de uyudum herhalde, tam olarak anımsayamıyordum.

Jeongin yatakta kıpırdanmaya başlamıştı. Gözlerini aralamaya çalıştığında onu izlemiştim. Karşısında beni bulduğunda yanakları al al olmuştu, ne kadar şirin göründüğünün farkında mıydı acaba?

"Günaydın Jeongin." dedim gülümseyerek. Jeongin de "Günaydın Hyung." demişti. Hyung derken tereddüt etmişti aslında ama önemsemedim. Yatağın üzerinde duran elim Jeongin'in avuçlarında yer edindiğinde kalp atışlarım had safhaya ulaşmıştı. Ama neden elimi tuttuğunu çözemediğimden kaşlarımı kaldırarak baktım ona. Ancak o başını öne eğmiş parmaklarımla oynuyordu, minicik bir bebek gibi görünmesi beni bitirmişti. "Hyung," dedi başını kaldırırken ve ardından devam etti, "Ben çok mutlu hissediyorum." bunu çok utanarak söylemişti, bir garip davranıyordu. Açıkçası davranışları felaket hoşuma gidiyordu ama tuhaftı işte. Neden böyle olduğunu anlayamamıştım. "Teşekkür ederim." dedi ve gülümsedim. Neden teşekkür ediyordu? Kafayı yiyecektim, hatırlamadığım bir şeyler mi olmuştu. Dün gece ne yaşamıştık?

"Şey..." diyeceğim şeyin sonuçlarından anlık korkmuştum. Ancak en fazla aramızda ne geçmiş olabilirdi ki? "Neden teşekkür ettiğini anlayamadım." dedim, mahcup ifademi takınmıştım.

"Bu kadar mütevazı olma." kıkırdadı, ancak yüzümde herhangi bir neşe pırıltısı yakalayamadığından donuk bir yüzle karşı karşıya gelmiştim.

"Sen hiçbir şey hatırlamıyor musun gerçekten?" dedi, başımı korkuyla iki yana salladım.

Yüzündeki ifade öyle acı vericiydi ki... kalbimin çatırdadığına ilk kez şahit oldum. Büyük bir hayal kırıklığına uğramıştı. Sormaya deli gibi korktum o an, kesinlikle unutmamam gereken bir şeydi ve ben hatırlamıyordum.

"D-dün gece ne oldu ki?"

Derin bir nefes verdi. Bana kızmasını beklemiştim, belki sinirini çıkarabilirse anlatırdı. Ancak verdiği nefesin ardından gözlerimizi değdirdi ve burukça gülümsedi. Gözleri dolmaya başladığında hemen başını çevirip yataktan ağır ağır kalktı.

"Boş ver."

Odadan çıkmıştı.

Ve ne bok yediğimi bile bilmiyordum.

Ben öylece düşüncelerimin arasındayken biri kapıyı tıklatmıştı. İçeri davet ettiğimde onun Minho olduğunu gördüm ve gelip oturması için Jeongin'in yatağını patpatladım. Çok heyecanlı görünüyordu.

"Hyunjiiin bil bakalım ne oldu?" adeta gülücükler saçıyordu, onu böyle görmek açıkçası çok garipti.

"Ne oldu?"

"Jisung'la çıkmaya başladık!" Ne?

"Nasıl oldu?" dedim, belki mutsuzdum ama onun da heyecanını söndürmek istemezdim.

"Aslında buraya geldiğimde zil zurna sarhoştum. Ne yaptığımı bile bilmiyordum, Jisung'ın odasında hatırlıyorum kendimi. Zaten ondan hoşlandığımı söylemeyi kafaya koyduğumdan karşıma aldım onu, ellerini tutup senden çok hoşlanıyorum dedim ve o başta çok şaşırsa da duygularını itiraf etti. Sonra da öpüştüğümüzü hatırlıyorum. Sanırım sonra sızdım. Ama bölük pörçük hatırlasam bile o anları unutabileceğimi sanmıyorum, o kadar kazıdım ki beynime alkol kazanında yaşasam, alzheimer olsam unutmam."

Kocaman gülümsedim, "Adınıza çok sevindim!" dedim. "Sen yine de benden duymamış gibi yap, heyecanlanıp anlattım ama bilmiyorsun tamam mı?" dediğinde onayladım onu.

Ne olurdu ben de unutmasaydım? Hem Jeongin çok kırıldı, nasıl halledeceğimi bile bilmiyordum. Minho ise böyle bir olayı asla unutmam diyip durdukça moralimi bozuyordu.

"Sana bir şey olmuş, neyin var?"

"Ha?" daldığımı yeni fark etmiştim.

"Neyin var? İyi görünmüyorsun sanki."

"Şey aslında..." alt dudağımı kemirmiştim, içimdeki suçluluk duygusu beni yiyip bitirecekti. Bakışlarımı Minho'ya çevirdim ve ona olanları anlattım. Üzülmüş görünüyordu.

"Aptal gibi unutmuşsun. Ağlamıştır o şimdi, kim bilir ne kadar içerlendi." bir süre yeri inceledi, "Acaba ona itiraf mı ettin? Belki o da sana karşılık vermiştir. Birbirinizle çok önemli bir sır paylaşmış olabilirsiniz. Belki öpüştünüz? Bu ilk kez birlikte uyumanız bile değilmiş, birbirinize iltifat da ediyormuşsunuz. Ağlayacağı kadar büyük bir şey olmalı, aklıma başka bir şey gelmiyor."

Jeongin'le öpüşmek... bunun düşüncesi daha önce pek aklımdan geçmemişti. Sadece bir kere... ama onu gerçekten öpmek bir mucize gibiydi. İmkansız gibi görünüyordu gözümde. Zirve gibi, bir dağın zirvesi.

Eğer gerçekten bir öpüşme kadar büyük bir şeyi unuttuysam her şeyi hak ediyordum. Onu o kadar üzdüysem... bu beni çok yaralardı.

Yüzümde kayan yağmurları hissettiğimde kendimi Minho'nun kolları arasında hissettim. Gerçekten çok kötü bir insan gibi hissediyordum.

"Kahvaltı hazır, herkes masaya!" Jisung'ın sesiyle Minho'dan ayrılıp gözlerimi sildim. Çok ağlamadığımdan pek belli olmuyordu ağladığım. "Hadi gidelim." dedi Minho, sırtımı patpatlamıştı.

Hepimiz masada yerlerimizi aldığımızda Minho benim yanıma, amca ve yeğen ikilisi de karşımıza geçmişti. Jeongin tam karşımda olduğundan kıpkırmızı olan burnu ve yanaklarıyla karşılaştım. Benzi solmuş, iyiden iyiye bitkin görünüyordu. Masadaki herkes fark etmişti bunu. Çok ağlamıştı... bu kadar değecek bir şey miydi? Bütün iştahım kesilmişti, sadece Jeongin'le ilgilenmek istiyordum. Kendimden deli gibi nefret ettim o an, berbat bir insandım.

"Jeongin, iyi misin?" dedi Jisung endişeyle. Çünkü Jeongin kızarık yüzüyle aynı zamanda hasta görünüyordu.

"Biraz üşüttüm sanırım, boş ver sen beni." sahte bir gülümseme sunmuştu o an masadaki herkese. Herkes de anlamıştı bu gülümsemenin sahte olduğunu, Jeongin'in iyi olmadığını.

Minho telefonuna gelen mesaj bildirimiyle telefonunu açıp mesajı bizimle paylaştı. "Park Sooyoung serbest bırakılmış, delil yetersizliğinden dolayı." masadan birkaç bıkmışlık nidaları yükseldi. Artık bu dava onları yormaya başlamıştı, fazla uzun sürmüştü ve bu onlar için gitgide bir sorun haline geliyordu.

Jeongin habere kulak vermenin ardından kalkmak için hareketlendi. Hep az yemek yiyen cılız bir çocuktu. Ancak neredeyse hiçbir şey yiyemedi o kahvaltıda. "Size afiyet olsun." dedi, Jisung bunun hastalıktan öte bir şey olduğunu anlamıştı. Açıklamak istediği sevgililik haberini sonraya sakladı, yeğeninin iyi olduğu bir zamana.

selam ben wattpadin en underrated hyunin fici sen de beni okuyan 15 kişiden biri olmalısın memnun oldum

cidden bu ficin kurgusuna bu kadar asik olmasam coktan yazmayi birakmistim okunmuyor diye

ama asik olmusum yani birakamiyorum anlatabiliyor muyum

bu bolum minsung yapicaktim ama sabredemedim hyunin icin sonra hyunin icin yazmak istediklerimi de yazamadim bir sonraki bolume kaldi

ama bir sonraki bolum guzel olucak inanin bana

the spanish caseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin