11

1.1K 219 97
                                    

bol yorum istiyorum

Yang Jeongin

Amcamla pijamalarımızı üzerimize geçirmiştik, saat gece yarısına yaklaşıyordu. Süt içmek için son kez mutfağa gitmiştim. Sütümü alıp odama çekilecektim ki birden kapı çaldı. Amcam saat on ikiye yaklaştığından zilimize basan kişi konusunda meraklanmıştı, salondan çıkıp yanıma geldi ve kapıya ulaşıp delikten baktı, ben de yanına gelmiştim. Cidden günün şu vakti kim gelebilirdi ki?

"Hyunjin ve Minho gelmiş." dedi ve ardından kapıyı sonuna kadar açtı. Amcam bir şey demeye kalmadan Minho Hyung üzerine atlarcasına boynuna yapışmıştı. Hyunjin ise başını kapıya yaslayarak ayakta kalmaya çalışıyordu. Hemen ayakkabılarını çıkarmasını sağlayıp kolunun altına girmiştim. Ardından kapıyı kapattım. Onu salona götürmem gerekiyordu.

"Gecenin bu saati ne arıyorsunuz burada?" diye sordum başımı hafifçe kaldırıp gözlerine bakarken. "Neden, beni görmekten memnun değil misin?" dedi alaycı bir gülüşle. Neden böyle ters bir cevap vermişti ki? Bu hiç onluk bir hareket değildi. Belki sarhoş olduğundandı ama bu biraz... belki birazdan da fazla canımı yakmıştı. İki adım sonra kolunu benden kurtarıp kanepeye kadar kendi yürüdü ve oturdu. Amcam ve Minho Hyung da Hyunjin'in karşısındaki kanepeye oturmuştu. Ben de mecburen Hyunjin'in yanına oturdum.

Onun yanında yok yere gerilmiştim şimdi de. Sarhoştu, başını zor ayakta tutuyordu, bir o yana bir bu yana başını attığından onun için endişelenmeden edemedim. Kanepede ona doğru biraz daha kayarak yanına ulaştığımda elimi çenesine koyup kafasını omzuma yaslamasını sağlamıştım. O sırada amcam, Minho Hyung'u sırtına alarak salondan çıktı. Hyunjin, amcamın salondan çıkarken kapattığı kapı nedeniyle anlık irkilmişti. Başının omzumda olduğunu anladığında yavaşça doğruldu. Bana böyle davranması için hiçbir neden yoktu. Böyle yaparak sadece kalbimi kırıyordu.

"Hyung, neden bana böyle davranıyorsun? Fark etmeden sana bir zararım mı dokundu?" gözlerine baktım, o ise gözlerini benden kaçırıyordu. "Hayır." dedi ve derin bir nefes verdi. "Senin bir suçun yok Jeongin." ardından yüzüme baktı, "Ama benim kalbim kırıldı." ve benim canımı bu bakış çok yakmıştı.

"N-neden kalbini kırdım? Ne yaptım?" bir şey söylemeden baktı öylece. Söylemek istemiyordu, "Lütfen söyle, başka nasıl kendimi affettirebilirim ki?" diyerek direttim. Başını iki yana salladı. Kalbimde beni boğan bir his vardı. Hyunjin'i kırdığım içindi belli ki. Onun yüreğimdeki değerini yeni yeni fark ediyordum, meğer benim için sandığımdan ne kadar çok anlam ifade ediyormuş.

Kanepede arkama yaslanıp derin bir nefes verdim. "İstersen bir duş al, ben sana kıyafet veririm. Sonra da uyuyabilirsin." dedim, ancak kanepede büzülerek yatmaya karar vermiş görünüyordu. Ağzımı açacaktım ki "Bana bulaşma Jeong, buraya Minho'nun zoruyla geldim ve bırak da uyuyayım." diyerek sözümü kesmişti. Sarhoş Hyunjin'i kesinlikle hiç sevmemiştim. O yumuşak huylu Hyunjin'den eser yoktu. Sarhoş olmasa şuracıkta ağlamaya başlardım, ancak sarhoş olması durumu bir miktar katlanılabilir hale getiriyordu.

"Hyung, gerçekten uyuyacak mısın?" başını hafifçe onaylarcasına salladı. "Benim içim hiç rahat değil ama." oflayarak yerinden doğruldu ve tam karşıma oturdu. Kendisi pek istemese de beni bu gece ilk kez ciddiye alıyordu. "Neden rahat değil?" dedi kısaca, soruları kestirip atıyor gibiydi. "Senin yüzünden!" dedim kaşlarımı çatarken. Onun da kaşları havalanmıştı. "Bana karşı dürüst değilsin, neden olduğunu bile bilmediğim bir sebep yüzünden senden gördüğüm muameleye bak. Kalbimi kırıyorsun Hyung." gözlerim dolmuştu, bu kadar çabuk duygulanmam hiç normal değildi. O an onun gözlerindeki merhameti tüm çıplaklığıyla görmüştüm, o kadar güzeldi ki birçok manzarayı bu görüntüye değişeceğime emindim.

"Tamam, o halde sana neden kırgın olduğumu söyleyeceğim." dinlediğimi göstermek için ona doğru başımı biraz daha yaklaştırdım. "Beni arkadaşının yanındayken 'abimin arkadaşı' diye tanıttın Jeongin. Bu gerçekten kalbimi kırdı." bunun için miydi? Neden sadece sormadı ki? Gerçi bir cevabım var mıydı? "Anlık ağzımdan çıkmıştı, neden bu kadar takıldın ki?" diye sordum merakla, bana göre büyütülecek bir şey değildi. "Benim arkadaşın olmamdan utanacağını düşündüm." sinirden güldü, "Neden arkadaşım demedin ki?" sonda sesi biraz daha kızar gibi çıkmıştı. Bana neden bu kadar basit bir şey için kızıyordu ki? Değer miydi?

"Demek istemedim sadece, çok büyütüyorsun Hyung. Altını araman gereken hiçbir şey yok." benim de sesim biraz yükseldiğinde hoş şeyler olmayacağını anlamıştım. "Beni arkadaş olarak görmüyorsun işte. Senin için hiçbir şey ifade etmiyorum." Hyunjin kanepeden hızlıca kalkmıştı. Gitmesini istemiyordum, yoksa aramız daha çok bozulacaktı. Bir şeyler yapmalıydım. Aklımdan geçenleri söylersem ya her şey boka saracaktı ya her şey daha boka saracaktı. Ancak bana başka bir şans bırakmıyordu.

Ona farklı bir gözle baktığımı nasıl söyleyebilirdim ki? Bana arkadaş gibi hissettirmediğini, bu yüzden arkadaşım diyemediğimi...

Onun ellerine sarıldım. "Evet, seni arkadaş olarak görmüyorum." öfkeli bakışları yerini ucunu bucağını göremediğim bir kırgınlığa bırakmıştı. Elinden ayağından tüm gücü çözülmüş haldeydi sanki, tutmasam devrilecekti.

"Çünkü seni arkadaştan fazlası olarak görüyorum."

Kalbimin atışlarını tüm vücudumda hissedebiliyordum. Yüzüme ifadesizce bakıyordu, her şeyi batırmıştım değil mi? Çok sevdiğim arkadaşlığımız bile elimde değildi artık. Parmaklarımı istemesem de yavaşça ayırdım onun parmaklarından. Yüzüme hala şokla bakıyordu, daha fazla dayanamayacağımı düşündüğümden yanından yürüyüp odadan çıkacaktım.

Bir adım atmıştım ki onun kolları vücudumu sıkıca sarmaladı. Ardından yumuşacık, nemli dudaklar benim ince, kupkuru olan dudaklarımla buluştu. Bu his... bu his gerçek olamayacak kadar güzel bir histi. Öpüşüne ağır ağır karşılık verdim. İlk öpücüğün verdiği acemilikle korka korka hareket ettirdim dudaklarımı dolgun dudakların üzerinde.

Hyunjin tadında bırakmak istercesine çok sürmeden geri çekilmişti. Bana gülümseyen gözlerle bakıyordu, hayatımın en nefes kesici geçen saniyeleri arasındaydım. Kollarımı onun ince beline sarıp içimden o anın hiç bitmemesini diledim.

Hyunjin saçlarıma bir öpücük bırakıp "Uyumaya ne dersin, saat geç oldu." dedi, ben de başımı aşağı yukarı salladım. Ardından odama gidip yatağa girdik ve güzel bir uyku çektik.

İkimizde tek kelime etmedik o gece, anın büyüsü bozulacak diye korka korka uykumuza dalmayı bekledik.

begendiniz miiii
siradaki bolum full minsung mu olsun yoksa minsungu kisaca geceyim mi

the spanish caseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin