08

1.2K 216 164
                                    

Yang Jeongin

Hyunjin Hyung'a sırtımı dönmüş, uyumaya çalışıyordum. Ancak pek başarılı olduğum söylenemezdi. Kafamda bin türlü düşünce dolanıyordu. Çabucak davaya geri dönmek istiyordum, ancak amcam ve Hyunjin bir şey yapmadıkça benim de elimden bir şey gelmiyordu.

Hyunjin'e doğru dönmüştüm. Yüzü tam karşımda, gözlerini kapatmıştı. Benim dönmemle açtı gözlerini, "Davaya ne zaman döneceğiz Hyung?" diye sordum. "Yarın ifadelerini alacağımız kişiler olacak. Sen de bize katılırsın." dedi. Başımı oynatarak onu onaylamıştım. Sorumun ardından birkaç saniye bakışmıştık, "Ne zaman gideriz peki Hyung?" diye tekrar sorduğumda, "Ne zaman hazır olursak gideriz." diye yanıtladı. Yine bir sessizlik olmuştu. Onunla böyle yüzyüze kalmak bir bakıma saçmaydı, belki de utanç verici. Aslında utandırıcı bir yanı yoktu ama elimde olmadan çekiniyordum.

Yüzünde öylece dolaştırdım bakışlarımı. Nasıl bu kadar yakışıklı olabilirdi ki? Üstelik sevgilisi bile yoktu, o nişanlı çakması aptalı saymazsak tabii.

"Hyung bayağı yakışıklısın he."

Bir anda kahkaha atmıştı. Beklemiyordu sanırım, yoksa komik miydi? Ben niye gülmedim?

"Jeongin, niye bir anda böyle söylüyorsun?" kıkırdamıştı. "Yakışıklı geldin gözüme, doğruları da mı söylemeyelim?" gülümsedim.

"Büyüyünce sen de yakışıklı olabilirsin, hiç üzülme." ne?

"Ben zaten yakışıklıyım Hyung, çok kötüsün." kaşlarımı çatıp gözlerine  odaklandım. "Sen şu an daha çok sevimlisin." işaret parmağıyla çattığım kaşlarımı düzeltmişti. İnatla bir daha aynısını yapmıştım. "Kaşlarını çatınca çirkinleşiyorsun Jeongin, yapma." demişti. "Çok kırıcısın Hyung, keşke iltifat etmeseydim. Bu da sana ceza." diyerek dizimi malum bölgeye geçirmiştim. Anlık gelen acıyla inlemişti, ben de ona arkamı döndüm. İstediği kadar kıvranabilirdi, hiçbir tepki kazanamazdı.

Tabii beni gıdıklamasaydı. Bir anda karnıma kollarını dolayıp gıdıklamaya başlamıştı ve öyle bir sıkı tutuyordu ki kurtulamıyordum bile.

"H-Hyunjin Hyung, dur tamam ö-özür dilerim!"

Deli gibi gıdıklanırken çırpınışlarım sonuçsuz kalmıştı. Kahkaha atmaktan yorulmuş, gözlerimden yaşlar gelmeye başlamıştı.

Ve fark etmiştim ki, kalçamda bir sertlik vardı. Bunu anlamamla birlikte yüzüm kıpkırmızı olmuştu. Hyunjin gıdıklamayı bıraktığında kollarını belimden çekmemişti, vücutlarımız hala yakın olduğundan fena tedirgin olmuştum. Dudakları kulağımın çok yakınındaydı, "İşte intikam böyle alınır Yang Jeongin." dediğinde kaskatı kesilmiştim, kıkırdadı ve biraz geri çekildi.

Kızarıklığımın gittiğine inandığımda yeniden ona dönmüştüm. Tahmin ettiğimden daha yakınımdaydı. Uykum iyiden iyiye geldiğinden göz kapaklarım ağırlaşmıştı, aynı şekilde o da öyleydi. Ona daha yakın olma isteğime engel olamıyordum. "Tamam, sen kazandın." dedim ve kollarımı beline dolayıp ona daha çok yaklaştım, "İyi geceler." dediğimde o da gülümsemişti, sarılmam hoşuna gitmişe benziyordu. Tıpkı benim gibi kolunu belime dolamıştı. Gözlerim kapanırken hala yüzüme baktığını görebiliyordum.

"Yakışıklısın."

"Ha?"

"Yakışıklısın Jeongin. Hatta güzelsin, gördüğüm en güzel erkek sensin. Ayrıca oldukça da sevimlisin." esnedi ve "İyi geceler." dedi.

Beni yine utandırmayı başarmıştı.

Sabah olduğunda amcamın şarkıları ile uyanmıştım. Güzel bir sesi vardı ancak, bunu kullanmıyordu ve bu yalnızca kulak tırmalıyordu.

Kollarımın hala Hyunjin'e sarılı olduğunu fark ettiğimde ani bir sıcaklık dalgası bedenimi vurmuştu. Dün gece bir aptal gibi ona sarıldım. Aklıma geldikçe kendime sinirleniyordum. O da benim sarılma isteğimi kabul etmişti gerçi, ama bu da onun aptallığıydı. Neden sarılmak istedim ki ona? Sarhoş falan da değildim yani, neden?

Bir kolumu çeksem de diğer kolum nasıl olduysa başının altına girmişti, çıkaramıyordum. En sonunda pes edip öylece kaldım. Onun da tek kolu belimdeydi, ister istemez yüzüne odaklanmıştım. Aslında şey... böyle bakınca neden sarılmak istediğimi anlayabiliyordum. Dün çok garip bir atmosferin içerisindeydik, sarılmak istemem... normal? Ama niye garip bir atmosfer içerisindeydik? O benim Hyung'um değil mi? Arkadaşlar birbirine sarılır, evet. Ama ben neden o an arkadaş gibi hissetmemiştim. Çok farklı hissetmiştim. Yeniden yanaklarım yanıyor, noluyor şu an burada?

Aniden bir bağırtı kopardığımda ne yaptığımı anlayamamıştım bile. İster istemez çıkmıştı, ancak Hyunjin'in de uyanmasına yetmişti. Gözlerini yavaşça aralarken benim kızarmış suratıma bakıyordu. Bakışlarımı gözlerinden aşağı indirdim. Gerçekten çok utanıyordum, böyle bir şey nasıl düşünebilmiştim ki? Kıvrılan dudağı kadrajıma girdiğinde bakışlarım oraya yöneldi, gülümsüyordu.

"Günaydın Jeongin-ah."

"G-günaydın." ??!

"Çok rahat uyudum bu gece, sayende." neden öyle bakıyorsun? Uyurken bir şey mi yaptım? "Sayende?" diyerek soru soran bakışlar fırlattığımda belimdeki kolunu iyice sararak beni kendine çekmişti. Zaten içimde saçma sapan cevapsız sorular varken bana bunu yapamazsın Hwang Hyunjin! Sorumluluk al!

"Sarılarak uyumayı çok seviyorum. Normalde tek başıma uyuduğumdan kimseye sarılamam, ama sen bana izin verdin. Çok sağ ol." bu durum onu bu kadar sevindirdiyse hep sarılarak uyuyabiliriz ahah.

Ben hiçbir söz söyleyemeyip tüm muhakemeyi içimde yapmaya çalıştığımdan meraklı bakışlarını üzerime toplamıştım. "N'oldu Jeongin? Yüzüme baksana." başımı hafifçe yukarı kaldırıp ona baktığımda kıkırdamıştı. Galiba kıpkırmızı olduğum yüzdendi.

"Çok tatlısın." deme işte! Bana böyle şeyler söyleme!

Bir şeyler söylemek istiyordum ancak konuşmayı unutmuş gibiydim. Dudaklarımı araladım ancak bir şey söyleyemeyince alt dudağımı dişlemekle kalmıştım. En azından gözlerine bakabilirim diye düşünüp baktığımda ise onun dudaklarıma baktığını yakaladım. Öyle bir odaklanmıştı ki öpeceğini düşünmeden edemedim.

"A-ah kalkmalıyız sanırım." diye onu bozduğumda belindeki kolu gevşemişti. Bilinci yeni yerine oturmuş gibi ne olduğunu bilmez bakışlar atıyordu. "T-tabii gidelim. İşlerimiz var." Yataktan hızla kalkıp odadan çıktım, yoksa daha fazla dayanamayacaktım.

Kapının önünde öylece dururken kalp atışlarımın kulağımda çınladığını duyabiliyordum. Dakikalarca rahat alamadığım nefesleri şimdi hızlı hızlı almaya çalışıyordum. Kafam oldukça karışıktı. İlk kez oluyordu bu his, ilk kez birine karşı böyle hissediyordum ve bu hissi hiç sevmemiştim.

koskoca 800 kelimeyi uykuya sığdıran salak yazarınızın bu bölümünü umarım beğenmişsinizdir, hoşça kalın.

the spanish caseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin