-GİRİŞ-

1.3K 105 54
                                    

Aynen, başka hiç hikayem yokmuş gibi yenisine başladım.

Bol aksiyonlu, askeri, aşk dolu bir kitaba hoş geldiniz. Haftada en az 1 bölüm gelecektir. Texting kitaplarım bittiğinde daha sık bölüm gelmeye başlar.

Birazasli iyi okumalar diler...

"Profesör Doktor Sabri Taşkın'ın ölümüyle birlikte iki kez öncesinde planlanmış olduğunu düşündüğünüz ölüm tehdidi aldınız. Öyle mi?" dedi Albay Şükrü Kozan.

"Evet." Sesim gür çıkmıştı. 

"Nasıl oldu?" Bu bir sorgu muydu? Suçlu değildim ki.

"Cenaze dönüşünde yaşadım ilkini. 16 Ocak Cumartesi, saat 15.33'te. Herkes gittikten sonra biraz daha mezarın başında kaldım. Hava çok soğuk olduğu için arabayla gitmiştim, normalde araba kullanmayı tercih etmem. Dönüş yolunda Anadolu Bulvarı'ndaydım, otobana giden sağ şeritte ilerlerken hızım 82'ydi. Tahminen 150 ile sürülen siyah, plakasız, ön camı bile cam filmli olan bir araba hemen arkamdaydı ve bana çarpmak için daha fazla hızlanmıştı." 

"Siz ne yaptınız?" 

"Arabayı sağa kırdım." 

"Diğer araca ne oldu?"

"Kısa süre direksiyon hakimiyetini kaybetti ancak toparladı ve yoluna devam etti."

"Bunun herhangi bir kaydı var mı sizde? Arabanızda kamera var mıydı? Görgü tanığına ulaşabilir misiniz?"

Başımı iki yana salladım. "Hayır."

"Diğer olay nasıl oldu?"

"Bu sabah, okuldaydım. Sabri Hocanın odasının bir anahtarı bendeydi. Kendisinin bir sebepten öldürüldüğünü düşündüğüm için odasına girmek istedim. Daha önce polislerle birlikte girmiştik ancak herhangi somut bir tehdit bulunamadı. Ben de şansımı yeniden deneme konusunda kararlıydım."

"Sonra? Vereceğiniz her ayrıntı bizim için oldukça önemli Nehra Hanım." 

Nefesimi bıraktım ama içinde bulunduğumuz oda beni boğmaya devam ediyordu. Gümüş renklerinde metal bir masada karşılıklı olarak oturuyorduk. Boynumda dolanan ellerin varlığını hissedebiliyordum ama onlardan kurtulmam mümkün değildi. Tavandan sarkan bir lamba, avize bile değil, gerçekten filmlerdeki o korkunç sorgu sahnelerini anımsatıyordu. Suçsuz insanlar, bu koltukta işlemediği suçları itiraf ederlerdi.

Yaşını almış Albay Kozan benimle görüşmek için gönüllü olan, üstelik benim ulaşabildiğim en yüksek mertebeli insandı. Polis merkezine gidip bunları anlatsaydım, şu an ölü olabilirdim. Ki, konu tamamen askeriyeyi ilgilendiren bir meseleydi.

Hayatımda pek çok kez ölüme yaklaşmıştım ama hiç biri bugün olduğu kadar değildi. 

Beyaz duvarlara gölgem düşüyordu, filmlerdeki gibi simsiyah bir cam vardı sağımdaki duvarda. Arkasında birileri var mıydı bilmiyordum ama nedensizce izlendiğimden emindim. Oysa ki Kozan Albay henüz başında, ben panikten delirmişken, bana güvende olduğumu söylemişti. 

"Sabri Hoca, nükleer bir fizikçiydi." diye başladım yeniden konuşmaya. "Kendi halindeki bir insanı kimse gecenin 2'sinde öldürmek istemezdi. O yüzden... Dosyalarına girdim. Birer kopyaları polisler tarafından alınmıştı ama kimsenin anlayamayacağından emin olduğumda, aslında o çalışmaları benim de anlamadığımı fark ettim."

"Nasıl yani?"

Cebimden bir flash disk çıkarıp masaya bıraktım. "Bilgisayarınız var mı? İnternete bağlanmamış olanlardan mümkünse."

PİMİ ÇEKİLMİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin