8-En İyi İmha

592 93 19
                                    

Ya ben Aytekin yerine Alptekin yazıp durmuşum ama Üsteğmen Aytekin Ogün olacak. Yanlış yerleri düzeltip yeniden yayınlayacağım. Sizin de kafanız karışmasın, kusura bakmayın.

İstediğimden daha geç paylaşıyorum çünkü bir türlü bölümü tamamlayamadım.

İlham veren yorum ve oylarınızı bekliyorum. Sizi çok tutmadan bölüme alayım.

Birazasli iyi okumalar diler...



Medya: No Light, No Light - Florence and The Machine 

Kabus göreceğini düşünen insanlar uyumaktan kaçardı. Az uyurdu, derin uyumamak için yatak yerine koltuk tercih ederdi. Bazen yanında birileri olurdu çünkü onlar hareket ettikçe uyanmak isterlerdi. İlaç alanlar da vardı. Söz konusu insanlar ve onların sorunları olunca çok fazla çözüm yolu üretilebilirdi.

"Efendim." diyerek açtım telefonu.

İçimden bir ses, bunca askerin bulunduğu ortamda bana kimsenin zarar veremeyeceğini söylüyordu. Bu yüzden yemeği yiyecek, telefon konuşması bir sorun yaratmadan uyuyabilecektim. Kabus görmek yoktu, kabus görmeden uyumak vardı.

"Merhabalar hanım efendi." dedi genç bir erkek.

Sesini tanımıyordum ama biliyordum ki bu ses geceler boyu beni rahatsız etmeyecek kadar kibardı. Uyumadan önce yatağın altına bakmama gerek olmayacaktı. Biliyordum ki, Seyhan karşımdayken bu konuşma bana zarar vermeyecekti.

"Kimsiniz?"

Ancak yine biliyordum ki bu zararı bana en çok Seyhan verecekti.

"Bir ihtiyar adam burada telefonunu düşürdü. Şifresi yoktu. İçindeki tek numara da sizin olunca aramak istedim. Sanırım tanıdığınız biri."

Kanım çekilmişti. Elbette kanım çekilmişti çünkü parçalar birleşiyordu. Kimsenin telefon düşürdüğü yoktu, bu şey yalnızca bir mesajdı. İhtiyar, eğer yakalanırsa haberin bana Sabri Taşkın tarafından verileceğini söylemişti. Sabri Taşkın ölmüştü ama haberi veren yine onun numarası olmuştu.

Telefon numaralarını, adresleri, rakamsal tüm şeyleri ezberleme yeteneği bana sonradan kazandırılmıştı. Pratik düşünme, rol yapma, algoritma çözme, fiziği sevme gibi diğer her şeyde olduğu gibi. Bunların tamamı, İhtiyar'ın parçası olduğu ve benim de kalbi sayıldığım olaylar silsilesi yüzünden gerçekleşiyordu.

"Adresi atarsanız telefonu alabilirim ama bugün gelebileceğimi sanmıyorum." diye ağız yokladım. Doğru şeyi yapmışım gibi başını bir kez aşağı eğdi Seyhan.

Nasılsa o telefon boştu. Yalnızca benim adım ve numaram vardı. Seyhan, belki de Sabri Taşkın'ın yaşıyor olduğunu düşünerek korktuğumu sansa da benim endişem İhtiyar'ın ne durumda olduğuyla ilgiliydi. Onu sevdiğimden değil, ben İhtiyar'ı ilk günden beri sevmedim. Ancak kafamın içinde başlayan senaryolar bana nefes aldırmıyordu. Bazen sevmesek bile insanların hayatlarından sorumlu oluyorduk. Mesela nükleer bir silahı imha ediyor olmam da bunun gibiydi. Milyonlarca insanın hepsini sevmiyordum ama onları kurtarma şansım varken hiçbir şey yapmazsam bir katil olurdum. Belki de bir vatan haini.

"Tabi, mesaj olarak atarım size konumu." dedikten sonra telefonu kapattım. Ayakta durmaya mecalim yoktu, bu yüzden yanımızdaki duvara yaslandım. Belki biraz daha dursam yere çökecektim ama öyle olmadı.

Korkuyordum.

"İyi misin?" dedi Seyhan. Başımı salladım. Korktuğumu ona söyleyemezdim ki. Yeşil gözleri bana böyle... Yaralı bir kuşmuşum gibi bakarken konuşmam mümkün değildi ki.

PİMİ ÇEKİLMİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin