7-Çakma Komutan

590 89 15
                                    

Hayatımın hiçbir alanında derinlemesine düşünme ve bu düşüncelerin arasında kalma gibi bir durumda bulunamadım. Zihnim her daim çok hızlı çalıştığı için yaşıtlarımdan, belki de benden büyük olan kimselerden bile, üstün konumda oldum. Her ayrıntıyı görebilme ama bu ayrıntıları birleştirmede güçlük çekme gibi sorunlarım vardı. Yine, aynı durumun içinde yer alıyordum.

Bana verilen oda, aslında bana verilmiş bile sayılmazdı, bir teğmene aitti. İclal ve Fırat evde sağlam kalan tüm eşyalarımızı getirdiği için ayaklarımı temizleyerek adam akıllı giyinme şansım olmuştu ancak silah durumu hakkında bilgi sahibi değildim. Sıcak odada oturup beklememi söyleyen Seyhan bir daha yanıma gelmemişti. Ancak bundan memnun kalan bir tarafım da vardı zira kanlı bıçaklı sayabileceğim o adama sarıldığımı unutamıyordum.

Sıfır noktam olduğunu kabullenemiyordum.

Tıklanan kapıyla birlikte içeri giren Ahmet oldu. Büyük ihtimalle aram en çok onunla iyi sayıldığı için yanıma gelme konusunda gönüllüydü. Gerçi gönüllü olmasa bile benim tarafımda olduğu için çürük yumurta seçilme ihtimalini göz ardı edemezdim.

"Müsait misin?" diye sordu her zamanki çekingenliği ile. İçeri girerken kapıyı kapatmamıştı ancak beyaz floresan lambalarla aydınlatılan koridorda kimseyi göremiyordum.

"Tabi." dedim sandalyede doğrularak.

"İyi görünüyorsun." Oysa ki yalan söylediğinden adım gibi emindim.

"Keşke öyle hissetsem."

Dudaklarını birbirine bastırdıktan sonra konuşmak için dudaklarını araladı ama hemen sonra yeniden kapattı. Konuşmak istediği her halinden belli olsa da nasıl yapacağını bilmiyordu. Sanırım en iyisinin beni güldürmek olduğunu düşünmüştü ki konu beklediğimden farklı şekilde ilerledi. 

"Komutan koltuğuna oturmuşsun."

"Asker!" dedim alayla. Bir komutan edasında söylediğimi düşünmüştüm ki sivil kıyafetlerine aldırmadan hazır ol vaziyetine geçmesi yeterince iyi taklit yaptığımı gösteriyordu. 

"Emret komutanım!"

"Otur!" dedim bu kez gülerek. 

"Emredersiniz komutanım!"

Ahmet tabi ki gerçek asker olarak yerine oturdu ancak mekanik hareketlerle yaptığı için kahkaham ağzımdan kaçmıştı. Sanırım şu an ne istesem yapmak zorunda kalacaktı zira komutan koltuğunda olmam bunu gerektirirdi. Hayatımda ilk kez yönetici pozisyonunda olmayı tadıyordum, yalandan bile olsa.

"Yola çıkacağız diye haber vermeye geldim." dedi Ahmet sakince.

"Son durum ne ki?"

"Onu yüzbaşım söylese daha iyi olacak." Kahkahamın yerini alan gerginliği gizleyemedim.

"Buldunuz mu?" Silahı sesli dile getirememiştim.

"Karışık biraz. Sanırım bir iki hafta buradayız."

"Bir iki hafta mı?" Kaşlarım doğrudan havaya kalkmıştı. Ahmet de komutancılık oyununa devam ederek beni yumuşatmaya çalışıyordu.

"Evet komutanım."

"Asker!" diye sürdürdüm. "Anlat neler olduğunu."

"Komutanımın emri, anlatamam."

İçimi kemiren bir merak vardı. Öyle ki işlerin sarpa saracağından emindim. Gerçi, daha ne kadar sarpa sarabilir sorusunu sormak istemiyordum çünkü şom ağızlının teki olduğum bir gerçekti. Planlar tıkırında gidiyor gibiydi ama hiçbir şey aslında olması gerektiği gibi ilerlemiyordu. Düşüncelerimi toparlamakta en son ne zaman böyle zorlandığımı anımsayamadım. Yeniden ilaçlara ihtiyaç duyacak hale gelmekse istediğim son şey bile değildi.

PİMİ ÇEKİLMİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin