"Sen sincap kafa, bizi hiç tanımamışsın"
▪︎
▪︎
▪︎▪︎1 Yıl Sonra▪︎
Kabustu. Hayatım tamamen bir kabustu. Önümdeki çizimleri bakıp yavaşça boş boş kafa sallarken düşündüğüm tek şey buydu. Şirkette geçirdiğim her an için 1 yıl önceki o berbat güne lanetler ediyordum.
"Kafa sallamak dışında bir şey yapacak mısın ?" Dedi Namjoon. Kafamı çizimlerden kaldırıp ona baktım. Gözlüklerini çıkarıp masanın üzerine koydu. "Rosé iyi misin ?"
"Harikayım ve..Bu çizimler harika. Bence onaylatmalıyız yani ben. Ben yapmalıyım. Tek sorun balkon kısmında. Balkonu arka tarafa alamaz mıyız ? Joon site olacak yerin arka tarafında muhteşem bir orman manzarası var. Böyle bir yerden ev alacak olsam balkonu orada isterdim" dedim elimi çizimlerden birinin üzerine koydum ve boştaki elimle bir kalem alıp ormanın olduğu tarafı işaretledim. "Tam bu taraf"
"Rosé evlerin temeli atıldı"
"Bunu şantiyedekilerle görüşür müsün o zaman ? Bu benim ilk işim ve düzgün bir şey çıkarmak istiyorum" dediğimde kafa salladı ve önümdeki çizim kağıtlarını aldı.
"Bir de bugün şu PR çalışması için alınan ikili gelecekti. Neden gelmediler ?"
"Rosé daha verdiğimiz saat gelmedi" dediğinde bakışlarım masanın üzerinde duran saate kaydı. Saat daha 16. 20 de kalmıştı. Zaman bile benden ümidi kesip beni terk etmişti.
"Haklısın. Namjoon onlar geldiğinde burada ol lütfen. Ah..işin biterse" dedim çizimleri gösterip. Namjoon ayağa kalkıp çizimleri kutularına koymaya başladı.
"Bir ay önce yeni biri girdi. Çocuk işinde iyi ve hızlı. Ona paslayabilirim" dedi gülümseyerek. İşi bitince tamamen bana döndü. "Burada olacağım. Yarım saate gelirim merak etme"
"Sağol Joon. Seni seviyorum"
"Bendeee" diye seslenerek odadan çıktı. Bu binada olmamın tek iyi avantajı en azından yakın arkadaşlarımda benimle beraberdi. Oflayarak ayağa kalktım ama yapacak bir işimin olmadığını hatırlayıp eski yerime oturdum. Telefondan asistanımın numarasına tıkladım.
"Jungkook bana kahve getirir misin ?"
"Hemen getiriyorum" diyip telefonu kapattı. Altımdaki tekerlekli sandalyeyi geri döndürüp Seul'ün manzarasına baktım. İşte yeni hayatım buydu. Çantamı alıp çıktığım eve götüme baka baka geri dönmüştüm. Babamın sinir krizini tekrardan hatırlamak bile istemiyordum. Beni geçen yıl şirkete müdür yardımcısı olarak başlatmıştı. Geçtiğimiz ay ise şirkete bağladığım işle bir anda yükselmiştim ve şimdi en önemli projemizin başında yer alıyordum. Bunu da düzgün bir şekilde halledersem ceo olacağımı babam kendi ağzıyla söylemişti ama ceo olmak isteyen var mıydı ki ?
"Gel Kook" dediğimde kapı hafifçe aralandı ve Jungkook aşık suratını içeri sokup odaya bir göz attı. Boş olduğunu görmesiyle hızla içeri girdi ve elindeki kahveyle bana doğru yaklaştı.
"Sana şirkette bana Kook deme dedim! Jungkook benim adım"
"Ceoların insanların tam adını söylemek için vakitleri olmaz Kook. Adını hatırladığım için dua etmen gerekir"
"Dua edelim ki sen ceo değilsin. Ayrıca tabi ki adımı hatırlayacaksın ben senin asistanınım. Aslında tam olarak bireysel danışman ama olsun" dedi ve karşımdaki koltuğa oturup bana getirdiği kahveden büyük bir yudum alıp, kafasını geriye attı. "Ah cidden yorulmuşum"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JUST ONE DAY ~ JIROSE
RomanceSadece bir gün. Bir gün de ondan hoşlandım, onunla eğlendim, ondan nefret ettim. Sadece bir günde oldu bunlar. Şimdi ise karşımda, hiç bir şey olmamış gibi gülüyordu. ▪︎livin' la vida loca şarkısından ilham alınmıştır▪︎