Bölüm 30

212 20 16
                                    

JİSOO

Kapımın önündeki kargocudan gözlerimi çekip elinde tuttuğu pakete baktım tekrardan.

"Hanımefendi siz Kim Jisoo değil misiniz ?"

"Evet ama ben paket beklemiyordum. Yani bir şey almadım"

"Belli ki biri sizin için almış" dedi bıkkınlıkla ve paketi ellerime verip beni kapının önünde tek bıraktı. Şaşkın bir halde eve girdim ve salondaki koltuğa çöktüm. Büyük bir kutuydu. Yavaşça paketi açtım. İçinden pembe renkli çok güzel bir çift topuklu çıktı. Gördüğüm şeyle kaşlarım çatılırken içindeki notu uzandım.

-Gördüğün güzel ayakkabılara bakman yerine onlara sahip olman daha iyi. Seni güzel yerlere götürmesi dileğiyle-

Notla ne yapacağımı bilemez bir halde öylece dururken uykulu halde mutfağa giren Jennie'yi gördüm. Kendine bir su doldurdu ve mutfak kısmından çıkıp salona ilerledi. Gözleri yarı kapalı bir halde karşıma oturdu.

"Aman Tanrım sürünüyorum"

"Niye bu kadar erken kalktın ki ?" Diye söylendim. Rosé ile kavgalarından sonra Suga bizden izin alıp onu davet etmişti. Eh evde benden başka kızın olması garipti.

"Bir mahkumu görmeye gitmem gerek. Avukatı olmamı istiyor. Peki sen ?" Dedikten sonra suyu kafasına dikti.

"Bugün evi görmeye gideceğiz. Yani benim de iş" dediğimde boş bardağı ortamızdaki masaya bıraktı. Gözleri dizlerimde duran kutuya gitti.

"Ah ayakkabılar çok hoş" dedi enerjik bir şekilde. Onda da garip olan buydu. Ölü gibi yataktan kalksa da su içer içmez kendine geliyordu.

"Şey...Hediye"

"Bana Jin'i hatırlattı. Ee kim almış ?" Dediğinde alanın ismi yazmasa da Jin olduğunu tahmin ediyordum. Yine de bunu ona söylemem ne kadar doğruydu ?

"İsimsiz" dediğimde arkasına yaslandı.

"Jin demişken onu özledim" diye mırıldandı. Garipti ama bende onunla atışmayı özledim. "Hayatım bu aralar fazla sakin. Ah o yokken genelde böyle"

"Jin nerede ki ?"

"Dergi çekimi için yurtdışına çıktı. Fotoğraf atmış bile köpek. Keşke onunla gitseydim"

"Dergi çekimi derken ?"

"O model ya Jisoo" dedi telefonuna dönerken. Şimdi fark ettim de onun hakkında hiç bir şey bilmiyordum. Pembe sevmesi,zeki, komik ve anlayışlı olması dışında. Ah bir de muffin hastasıydı. Ne nerede çalıştığını sormuştum, ne de herhangi bir şey. Sadece birbirimize laf sokuyorduk ama o benim hakkımda bir şeyler biliyordu. Kucağımdaki ayakkabıya baktım. Beni izlemiştim. Telefonumu elime alıp uygulamaya adını yazdım. Fan hesaplarını geçip onun kendi hesabını buldum. Şuan Japonya'daydı ve ben onun bu kadar popüler olduğundan bi haberdim.

İnsanlar fotoğraf altına yorumlar yazmıştı. Ne kadar iyi yorum çoğunlukla olsa da ona gelen kötü yorumlarda vardı. Egolusun, yüzün olmasa bir hiçsin, iğrençsin diye gidiyordu yorumlar. İnsanların yüzlerine söylemeye cesaret edemeyeceği şeyleri bir de bu şekilde, onun görmesi en olası olan yerlere yazması çok üzücüydü. Bu yorumları görmesine rağmen hala gülümsemeye çalışıyordu. Yoongi salona girerken yukarıdan gelen mesajla ister istemez gülümsedim.

Jin
Sanırım paket sana ulaşmış. Diyorum ki güzel yerlere götürme işini ayakkabılara atmayalım. Döndüğümde ben seni güzel bir yere götüreyim. Ayakkabılar bahanemiz olsun

Beni gerçekten şımartıyordu. Kimsenin bana davranmadığı gibi davranıyordu. Annem ve babam beni bırakıp yurt dışına çıktıklarında ve beni düşünme gereği bile duymadan orada boşandıklarından beri sürekli kendimi kanıtlama çabasındaydım. Önce büyük anneme, daha sonra Jimin ve Taehyung'a, sonra üniversitedekiler, Yoongi ve Hoseok derken liste uzatıp gidiyordu. Bizim dört oğlanın kendimi kanıtlamam gerektiğini düşünmese bile  ben kendime bunu görev bilmiştim sanki ama Jin'le konu bu değildi. Kanıtlamaya gerek yoktu çünkü o kanıtladığımı düşünüyordu. Beni kız olarak görüyordu. Mesaja cevap vermek için girdiğimde telefonum çalmaya başladı. Jimin'in aramasına sanırsam da hızla açtım.

"Efendim"

"Jisoo berbat bir şey oldu" dedi nefes nefese.

"Ne oldu ?"

"Rosé..Ona 2 gündür ulaşamıyorum. İlk gün kafa dinlemek istediğini düşündüm. Sonra telefonumu açmadı. İşe gittim ama orada yoktu. Hiç bir yerde yok" dedi panikle. Karşı koltukta oturan Yoongi ve Jennie'ye baktım. Bir şey hakkında konuşuyorlardı.

"Rosé yokmuş" dediğimde Jennie elini boşver dercesine salladım.

"Jk ile konuştum. Ona mesaj atmış Rosé. İş için şehir dışındaymış. Gelir bugün yarın"

"Duydun mu Jimin ?" Dedim rahatlarken. Sesi hoparlöre almamı söylediğinde onu dinledim.

"Değil Jennie! Şirketin orada Ji Woong adında birini gördük. Hızla çıkıp gitti ama beni hiç aramadı." Dedi panik dolu bir sesle. Jennie duyduğu isimle olduğu yerde kaldı.

"Ne dedin sen ? Kimi gördünüz ?" Dediğinde sesindeki gerginlikten bile bunun kötü biteceğini anlıyordum.

"Ji Woong mu ne işte"

"Ah kahretsin" dedi Jennie ayağa kalkarken. "Kahretsin bittik biz. Onu hemen bulmalıyız"

■■
Loren'i Ji Woong'ls değiştim. Zaten içime dr sinmemişti. Benim miniğim de değiştir unnie dedi. Ona hiç kıyamam zaten 🌹😌

JUST ONE DAY ~ JIROSEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin