"Bölüm 2: İnsan kendini özgür yapıyor."
▪︎
▪︎
▪︎Jimin kendini gülerek yere atarken, Rose'da hemen yanına yattı. İkisi de gülmelerini bastırmak için uğraşmıyordu. Rose şapkasını çıkarıp kenara attı.
"Sesin cidden güzelmiş" dedi Jimin kahkahaları arasından.
"Senin de gülmen güzel" dedi Rosé. İkiside bir kaç saniyeliğine göz göze geldiğinde Rosé ayağa fırladı.
"Eh sanırım.. ayrılma vakti"
"Hayır, hayır. Şey...Yani nereye ?" Dedi Jimin panikle. Rosé gülümsedi.
"Kafam nereye eserse. Saatte geç oldu zaten."
"Bende geleyim..yapacak daha iyi bir işim yok zaten" dediğinde Rosé'un bakışlarını görmesiyle panik oldu. "Bak sapık değilim tamam mı ? Sadece arkadaşlarım beni ekti ve canım sıkılıyor"
"İyi düş peşime" dedi Rosé çantasını alırken. Zaten sapık olsa bile bu çelimsiz çocukla baş edebileceğini düşünüyordu. Jimin hızla kalkıp kızı yakalamak için koştu.
"Nereye peki ?"
"Bar ? Bir şeyler içelim. Hava karardı yapacak çok bir şey yok" dedi Rosé ve geçen hafta buraya geldiğinde keşfettiği bara ilerledi.
"Yani arkadaşlarınla geldin ?" Dedi onu tanımak için. Aslında o da bu büyük şehirde birini bulduğuna sevinmişti. "Seni neden ektiler ki ?"
"Ah işleri vardı. Çok da önemli değil. Zaten yakında Kore'ye geri döneceğim. Peki ya sen tek misin ?"
"Evet tek geldim" dedi Rosé. Her zaman gerçekleştirmek istediği bir hayali vardı ve onun peşinden gidiyordu işte.
"Peki Kore'ye dönecek misin ?" Dediğinde kız kafasını iki yana salladı.
"Bir kaç gün sonra şehirden ayrılacağım ama hayır Kore'ye değil"
"Nereye ?" Dedi Jimin merakla. Rosé ise sadece omuz silkti.
"İlk nereye uçak varsa. Bak işte burası. Hadi biraz kafa dağıtalım" dedi ve çocuğun bileğini yakalayıp içeri daldı. İkiside cam kenarındaki masalardan birine oturdu ve bira istediler. "Burada soju bulmak ne kadar zor dimi ?"
"Aslında meydana yakın bir restoran var. Orada vardı"
"İçsem bile Kore'dekinden farklı geliyor" dedi çocuğun pembe saçlarına bakarken. İlginç bir renk seçimiydi ama itiraf etmek gerekirse ona yakışmıştı. Sanki oyuncağa benziyordu. Gözleri çocuğun yüzüklerin dolu, minik parmaklarıma takıldı. "Belki de Kore'ye döndüğümde soju içeriz"
"Hımm...neden olmasın ?" Dedi Jimin gülmeye çalışırarak. İkiside aynı anda masaya bırakılan bira şişelerini eline aldılar ve o an işinde akıllarına gelen her konu hakkında konuşmaya başladılar.
🐥🌹🐥🌹🐥🌹🐥🌹🐥🌹🐥🌹🐥🌹🐥🌹
"Şişt bir gülmeden dur!" Dedi Rosé koruduğu bir kaç saniyelik ciddiyetle. Jimin'de zorla dudaklarını birbirine bastırırdığında ilk Rosé'nin kahkahası sahil kenarında yankılandı. "Hadi hadi gel böyle"
"İskeleleri severim" dedi heyecanla Jimin. Rosé buna da gülerken onu neredeyse koşmaya başlamıştı. Sonunda ikisi de iskelenin kenarında durduğunda Rose çantasını çıkarıp attı. Jimin kaşlarını aşağı yukarı kaldırırken Rosé zaten durduramadığı kıkırdamalarına devam etti. "Sarışın kızları da severim"
"Yaa Jimin shii" diye naz yaparken ikiside bu hallerine tekrar güldü. En sonunda Rose yağmurdan ıslanan saçlarını geriye itti ve denize döndü. Üzerindeki elbisenin askılarını tuttu ve aşağıya indirdi.
"Yaa o kadar da sevmem! Kafayı mı yedin ? Ne yapıyorsun ?"
"Yüzüyorum...denize girdikten sonra" dedi ve elbiseyi kafasından çıkarıp iskeleye attı.
"Bu havada yüzülür mü ?"
"Asıl bu havada yüzülür! Zaten iki türlü de ıslanacağız" dedi Rosé. Kafasını kaldırıp çok uzaktan görünen özgürlük heykeline baktı.
"Sen kafayı yemişsin" dedi Jimin ama üzerindeki beyaz tişörtü kafasından sıyırıp elbisenin hemen yanına attıktan sonra ona döndü. Rosé gülerek elini tuttu ve ikisi de iskeleden atladı. Suyun yüzeyine çıktıklarında Jimin dolunaya ve özgürlük heykeline baktı.
"Cidden bu şehir insanı özgür yapıyor"
"Hayır aptal. İnsan kendini özgür yapıyor. Bunun şehirle alakası yok" diye mırıldandı Rosé. Jimin gülerek kafasını salladı.
"Hep böyle misin ?"
"Nasılım ki ben ?"
"Biraz deli, kafayı yemiş, eğlenceli" dediğinde Rosé ona doğru biraz su attı. Jimin'in gözlerini hızla kapamasıyla kahkaha attı ama Jimin'in geri atak yapmadı uzun sürmedi. İkili bir kaç dakika denizin içinde oynadıktan sonra Jimin kaçmaya çalışan kızı hızla tuttu. Rosé hızla ona döndüğünde burunları çarpıştı.
"Bence...bence çıkmalıyız. Üşüdün sen" diye mırıldandı kızın titreyen bedeniyle. Rosé dudaklarını birbirine bastırıp kafa salladı. Jimin'in baskıları kızın ıslak dudaklarına kaydı.
"Çıka-" Jimin dayanamayıp dudaklarını birleştirdiği saniye Rosé onu kendine biraz daha çekerek karşılık verdi. New York'taydılar, özgürlerdi, yağmurun altında, dolunayın yükseldiği bu gecede beraberlerdi ve öpüşmek hiç bu kadar iyi hissettirmemişti. Sonunda ikisi de ayrıldığında bir kaç saniye birbirlerine baktılar. "Çıkalım"
"Aynen" dedi Jimin ve ikiside, yüzüp iskeleye çıktılar. Sessizlik içinde çoktan ıslanan kıyafetlerini alıp giyinmeye başladılar.
"Bu..unutalım yani..."
"Yanlıştı" dedi Rosé çocuğun cümlesini tamamlarken. İkisi de göz göze gelince hızla kafa salladı ama sadece bir saniye sonra Rosé elindeki çantasını, Jimin ise tişörtünü yere attıktan sonra birer adımla aralarındaki mesafeyi kapattılar. Rosé parmak uçlarında yükselirken Jimin onun yüzünü kavradı ve dudakları tekrar birleşti. İkiside o an için her şeyi unuttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JUST ONE DAY ~ JIROSE
RomanceSadece bir gün. Bir gün de ondan hoşlandım, onunla eğlendim, ondan nefret ettim. Sadece bir günde oldu bunlar. Şimdi ise karşımda, hiç bir şey olmamış gibi gülüyordu. ▪︎livin' la vida loca şarkısından ilham alınmıştır▪︎