Bölüm 13

252 24 16
                                    

"Ben hep daha fazla şans getireceğim"
▪︎
▪︎
▪︎

Şantiyeye girmeden sağımı solumu iki kez kontrol ettim. Kendimi panorayak gibi hissediyordum. Bir adım attığımda Jimin bileğimi tutup beni durdurdu.

"Bir sorun mu var? " Dediğinde bakışlarım bileğimdeki elinden yüzüne çıktı.

"Hayır, bir sorun yok. Hadi geçelim" dedim ve şantiye alanına girdim. Usta kenarda durmuş biriyle konuşuyordu. Sonunda çocuk sarı kaskını kafasından çıkardı ve ustaya verdi. Çocuk işine dönmeye hazırlanırken adımlarımı hızlandırdım.

"Jung amca! Onu böyle nereye yolluyorsun  ?" Dedim giden çocuğu gösterip. Çoktan el arabasına çimento dizmeye başlamıştı.

"Bayan Park kaskınız" dedi çocuktan aldığı kaskı bana, diğer elindekini de yanımıza varan Jimin'e uzattı.

"Jung amca kask mı eksik ? Şantiyede kask olmadan çalışamaz" dedim ve  çocuğa seslendim. "Buraya gel"

"Siz gidene kadar idare edebilir. Kask sayımız eksik değil ama bugün destek geldi evi erken bitirmek için. Elimizde kask kalmadı" dediğinde bana verdiği sarı kaskı çocuğa geri verdim.

"Sen işine dön."

"Ama efendim si-"

"Lütfen işine dön. Ben kask takmayı sevmiyorum zaten. Çıkardığımda saçlarım diken diken oluyor. Çokta durmayacağım" dediğimde çocuk karşımda eğilip işine geri döndü.

"Amca ofisi ara. Jungkook'la konuş ve eksik listesi ver. O gerekli yerle konuşup yollar. Bu şekilde eksik çalışamazsın. Önce güvenlik"

"Ama eksik değil. Sadece bugünlük"

"Bugün ölürsem bu ömürlük olur ama dimi ?" Dedim gülmeye çalışırken ama gergindim. "Hadi şu eve bakalım"

"Tabi" dediğinde yanımda sarı kaskını takmış duran Jimin'e baktım ve yürümesi için işaret ettim. Neredeyse bitmiş olan eve girdik.

"Alt katta mutfak, salon, lavabo" o.dedi ilerlerken. Büyük mutfakta durdum.

"Acaba Jisoo ne renk mutfak dolabı seçecek. Açık pembe ve beyaz güzel durabilir." Dedim Jimin'e bakarak

"Bilemiyorum. Hoş olur. Ona göstermek için resmini çekebilirim dimi ?"

"Tabi ki çek" dedim ve kenara çekilip geçmesini bekledim.

"Jung amca şimdi sana ne kadar süre vermem gerek evi teslim etmen için? "

"3 hafta. Şu sonradan çıkan balkon işi biraz aksattı ama 3 haftaya bitmiş olur" dedi merdivenlerden çıkarken. Peşine takıldım.

"Sıva çekilmesi lazım. Haftaya elektrik ve su döşenecek. Merdivenlere ve terasa korkulukları için yer açılacak. Bu tarz ufak işler var ama zaman alıyor. Zaten pencerelerin siparişinde sıkıntı oldu" dediğinde üst kattaydık. Jimin nefes nefese yanımda durdu.

"O zaman iç mimarlarla haberleşiriz 3 hafta sonra onları yollayacağım buraya. Zaten bende gelirim onlarla." Dedim odalardan birine girerken.

"Bu katta 3 oda var. Yatak odasının kendi ait bir balkonu ve senin dediğin gibi ormana bakan başka bir teras var. Evin içindeki merdiven de ormana bakıyor. Bu yüzden istediğin gibi o kısmı duvar değil, camdan yapacağız"

"Harika. Manzarayı her şekilde kullanmak gerek" dedim. Jung aşağıdan çağrıldığı için inmek zorunda kaldı. Jimin evin fotoğrafını çekerken bende terasa doğru ilerledim.

"Ben" dediğinde yerimden sıçradım ve duvar dibine iyice yanaştım.

"Sen kafayı mı yedin Jimin ? Neden böyle sessiz yaklaştın ?" Dedim panikle. Yüzüme saskinca bakıyordu.

"Teşekkür etmek istedim. Jisoo ve Hoseok için. Söylemeye fırsatım olmadı" dedi terasta ilerlerken. Bakışlarım attığı adımlara odaklandı.

"Senin için değil. İşlerinde iyiler diye" dedim ve sırtımı duvara birleştirdim. Bir şeyler diyordu ama ne dediğini dinleyemiyordum. Sonunda terasın bitimine bir kaç adım kala durdu ve bana döndü. Yavaşça yere çöktüm. Başım dönüyordu.

"Rosé ?"

"Efendim"

"Sorun ne ? İyi gözükmüyorsun v-"

"Şu lanet yerden uzaklaşıp bu tarafa gelir misin ?" Diye bağırdığımda beni dinledi. Yanıma yürüdü ve tam önüme gelince eğilip göz göze gelmemizi sağladı.

"Ne oluyor ?"

"Düşecektin az kalsın"

"Rosé daha kenara bir kaç adım vardı. Ayrıca çocuk muyum niye düşeyim? Dikkat ediyordum"

"Hepsi o ayna yüzünden!" Dedim çaresizce. Kaşlarını çatıp yüzümü incelemeye devam etti. Gözlerimi sıkıca kapattım."Hatırlıyor musun geçen gün Jin aynayı kırdı. Daha doğrusu fırlattı ve ayna bana çarpıp yere düştü"

"Evet ama alt tarafı ayna Rosé"

"Kötü şans getirir!" Dediğimde ellerimi tutup beni sakinleştirmeye çalıştı. Gözlerimi açıp birleşmişler ellerimize baktım.

"Kötü şans falan yok. Bu sadece batıl inanç" dediğinde sinirle ona baktım. Bunu daha önce deneyimlemiştim. Gerçekten kötü şans getiriyordu.

"Getiriyor! Oradan düşebiliriz, başımıza bir şey çarpabilir ya da..ya da ev çöker! Belli mi olur ? Zaten kaç gündür gerginim. Bak kaskta yokmuş. Bu her şeye hazırlık yapıyor"

"Rosé sakin ol önce. Sana bir sır vereceğim. İkimizin arasında" dediğinde şaşkınlıkla açılan gözlerimi gözlerine diktim. "Ben insanlara şans getiririm. Herkes öyle söylüyor. Hatta Alaaddin'in cini gibi olduğumu söylerler"

"Nasıl? " Dedim gülmeme engel olamadan. Gülümsediğinde tüm endişem yok olmak üzereydi.

"Ne kadar kötü şans getiren olursa olsun, ben her zaman ondan daha fazla şans getireceğim"

"N-ne ?"

"Buradan başlayalım. Gerçekten kaskı sevmediğini düşünmüştüm" dedi ve kafasındaki kaskı çıkarıp yavaşça kafama koydu. Çenemin altından kilidini taktı.

"Vay şimdi sincaba daha çok benzedin" dedi yanaklarımı gösterip. Ben ise gözlerimi bir saniye bile kırpmadan ona baktım çünkü tüm endişemin gittiğini bile fark ettirmeyecek kadar güzel gülüyordu.

▪︎
▪︎
Nasıl gidiyor?  Where is my Clyde bittiğine göre artık daha sık bölüm gelecek ama bana yorum atın 😘

JUST ONE DAY ~ JIROSEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin