Bölüm 8

393 30 45
                                    

"Eh sen tüymekte iyisin"
▪︎
▪︎
▪︎

Rosé 🐿

"Şu malda kim ?" Dedi sinirle. Gözlerim Jennie'nin gösterdiği yere çevrildiğinde Suga, Namjoon ve Jimin'in konuştuğunu gördüm.

"Namjoon, Jimin v-"

"En yakın arkadaşıma mal deme. Jimin ise senin malın! Ötekini soruyorum, şu gözlüklü olanı acayip sinirlendim."

"Bende" dedi Lisa aramıza katılırken. Sonunda bakışlarımı Yoongi'den çekip Lisa'ya çevirdim.

"Sen neden sinirlendin ?"

"Jungkook nasıl Jimin'e yakın davranabilir! Ben onu dövsün diye çağırıyorum, o ise adamla şakalaşıyor" dediğinde derin bir nefes aldım. Cidden anormal bir gruptuk.

"Jk ile konuştum çünkü. Araya girmesini istemiyorum. Jimin'i ben halledeceğim"

"Şu gözlüklüyü de ben!" Dedi Jennie. Gerçekten biriyle uğraşmadan bir kaç dakika durabilirse ona ödül verecektim.

"Yoongi'den ne istiyorsun ?"

"Yoongi mi ? Ah ona gittim ve dedim ki bir yerden tanışıyor muyuz acaba ? Buraya kadar her şey normal dimi ? Herifin tehdit etmedim, boynuna atlamadım! O ise bana dedi ki imkansız sizin gibilerle takılmam dedi. Sizin gibilerde ne ya ? Ayrı bir kategoriye alındım da benim mi haberin yok ?" Dedi sinirle. Onun bu sinirli haline gülmek istesem de dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Onu geberteceğim" dedi Lisa ama attığı iki adımla önüne geçtim.

"Kimse kimseyi gebertmiyor. Açıkçası Jen Yoongi çok anlayışlı biri gibi. Belki de gürültüden yanlış duydun. Ayrıca olay çıkarmayın" dediğimde ikiside boş boş yüzüne bakmaya başladı.

"Tamam ben Jin'in yanına gidiyorum. Şu herifi nereden tanıyorum o bilir. Sende sıkıcı sıkıcı otur" dedi Jennie ve peşine takılan Lisa'yla uzaklaşmaya başladılar. Locadaki deri koltuklara oturdum. Gergin hissediyordum. Uzun boylu, yakışıklı bir adam bizim locaya yaklaştı. Kıvırcık saçlı, kare gülüşlü adamı incelerken bana bakıp gülümsedi. Ayağa kalkıp derdinin ne olduğunu anlamak için ona yaklaştım.

"Merhaba. Ben Tae" dedi elini uzatıp. Elini tuttuğumda bende adımı söyledim. "Jimin'e bakıyordum. Gördün mü..patron? "

"Şu taraftalar" dedim onları gösterip. Adam teşekkür ederim yanımdan ayrılırken duvara yaslandım. Çocuk oraya vardığında Namjoon çocuğun omzuna patpatladı. Ah şimdi anladım. Bu yeni gelen çocuktu. Bir ay önce Namjoon'un yanında ise başlayan ve Jimin'le Yoongi'nin şirketini ona öneren çocuk. Kişiliksiz tek hamlesiyle hayatımı sikmişti. Sinirle locadan çıkıp barmene doğru ilerledim. Böyle yerler beni sıkıyordu. İçecek bir şeyler söyledim ve boş boş dans eden insanlara baktım. Normalde onların arasında olur, ortalığı birbirine katana kadar durmazdım ama şuan bunu istemiyordum. Sıkılmıştım ve kendimi tükenmiş hissediyordum.

"Bende aynısından alabilir miyim ?" Dediğinde kafamı kaldırıp Jimin'e baktım. Barmen onu onaylayıp önümüze bir bardak daha bıraktı. "Ee sıkılmış gibisin"

"Sadece yorgunum. Bu aralar şirkette çok meşgulüm. Peki ya sen ? Şirket yoruyor olmalı"

"Aslında biz bir şirket bile sayılmayız. Neyse Yoongiler yine iş muhabbetine girdiler. Bende oradan tüydüm"

"Eh tüymek senin işin" dediğimde kaşlarını çatıp bana baktı. Omzumla omzuna vurdum. "Şaka yapıyorum devam et"

"Şey..tanışmak için buradayız ya. İş konuşmak beni biraz bunalttı. Öyle ki bu iş hakkında zaten gerginim." Dedi önünde bardağa bakarken. Bardağın kenarındaki minik şemsiyeyle oynadı.

"Sıkıldım. Yani böyle yerler pek benlik değil. Fazla gürültülü geliyor. Partileri severim ama aşık değilim, yani sadece bir süre katlanabiliyorum. Bira alıp sahilde oturmak daha eğlenceli geliyor bana" diye açıkladığımda elindeki şemsiyeye işkence etmeyi bırakıp tamamen bana döndü.

"Vay canına plaza kızından beklenmedik hareket"

"Plaza kızı değilim" diye sinirle çıkıştım. Benim hakkımda hiç bir şey bilmiyordu. Beni tanımıyor ama konuşmadan da durmuyordu ki bu sadece daha da sinirlendiriyordu.

"Sadece şaka" dedi ve kucağımda duran bileğimi yakaladı. "Hadi gidelim"

"Nereye ?" Desem de peşinden gitmeye başladım. Burada durmaktan daha iyiydi en azından.

"Eğleneceğin bir yere. Araban var mı ? Yoongi ile geldim yani anahtar onda" dedi binanın dışına çıktığımızda.

"Hayır. Namjoon ile geldim. Taksi ?" Dediğimde etrafına bakındı. Kafasını iki yana sallayıp beni yolun karşısına doğru çekiştirdi.

"Daha iyi bir fikrim var"

"Ah ne olur bu martı olmasın" dedim gördüğüm scooterla. Adımları cümlemle anında dondu ve bana döndü.

"Şey...sevmez misin ?"

"Bayılırım!" Diye sevinçle bağırdım. Bu dediğime gülerek beni direğe bağlı olan martıya doğru götürdü. Bayılırdım ama aynısı karşıma çıkan insanlar için geçerli değildi çünkü önüme geçmeye çalışan yayalar beni sinirlendiriyordu. "Ama sadece bir tane var"

"Sorun değil beraber biner-" cümlesini bitiremeden göz göze geldik.

"Tabi binelim" dedim. Bunu neden yaptığımı bilmiyordum. Onu reddetmem ve dönüp o lanet olası locaya gitmem gerekiyordu belki de ama bunu hiç istemiyordum. Biraz özgür olmak istiyordum. Pahalı içkiler ve iğrenç müzik dışında bir şey istiyordum. Bu yüzden Jimin scooterı çıkarırken sesimi açmadım. Sonunda önce ben bindikten sonra ellerini scooterın iki yanına koydu ve hemen arkama bindi.

"Evet Bayan Park birinci sınıf martı deneyimimize hoş geldiniz. Tek kural var; sıkı tutunun" dediğinde kıkırdayıp, scooterı tutan ellerimi sıkılaştırdım. Sonunda karanlık Seul'ün, kalabalık sokaklarına daldığımızda insanlar bize bakıyordu. İnsanların bana bakması, bu kız ne yapıyor demeleri hiç bir zaman umurumda olmamıştı. Jimin'le beraberken de umurumda değildi. Tek huzursuz olduğum nokta benim ne kadar umurumda değilse, onunda bir o kadar umursuyor gibi olmasındaydı. Bize bakan insanlara bakıyor, kafasını utanarak önüne çeviriyordu.

"Ah şuna bak Jimin!" dedim gerginliği azaltmak için ve bir mağazanın girişinde dans eden sünger Bob ve Patricki gösterirken. "Ne kadar tatlılar ?"

"Onlara..katılmak ister misin ?"

"Hayır,hayır. Senin gitmek istediğin yere gidelim" dediğimde kafa salladığını omzuma vuran çenesinden anlıyordum. Hayat buydu işte. İki kişi bindiğin scooterda saçma bir şekilde rahat olmaktı. Saçlarının rüzgarla havalanması, insanların seni umursamadan yanından geçip gitmesiydi. Bu özgürlüktü. Olmak istediğim kızdı ve ben bu kız olmak istediğimi bile unutmuştum son bir yılda.

Jimin bir yere uğrayıp elinde bir poşetle çıktıktan sonra gittiğimiz yer Han nehrinin kenarında bir yerdi. Martıyı bırakıp çimenlerin üzerine oturduk ve ikimiz de nehre döndüğümüzde Jimin poşeti açıp çıkardığı biralardan birini açıp bana uzattı. Birayı almak için uzandığımda göz göze geldik. Saçma olan şey şuydu onunla en ilk tanıştığımızda da oturup bira içmiştik ve ertesi gün gerçekten hayatımın en boktan gününe uyanmıştım. Ne kadar gözlerimi açtığımda mutlu da olsam, ondan sonraki dakikalar yetmişti bana. Tüm bunlara rağmen gülümsedim ve elindeki birayı alıp kafama diktim. Bu sefer de kötü bitmemesini umarak..

JUST ONE DAY ~ JIROSEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin